Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Diğer SporlarSuriye’den Rio’ya

Rio 2016'da mültecilerden oluşan bir takım da yer alacak. Suriyeli yüzücü Yusra Mardini de orada olabilir.

*Marie Doezama imzasıyla The New Yorker‘da yayınlanan bu yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.

2016 Mart ayının ilk günlerinde, Uluslararası Olimpiyat Komitesi 2016 Rio Yaz Oyunları’nda mültecilerden oluşan bir takımın da yarışacağını açıkladı. Mülteci statüsü Birleşmiş Milletler tarafından onaylanmış beş ile on arasında atlet, Olimpiyat Bayrağı altında yarışacaklar. Berlin’de yaşayan yüzme antrenörü Sven Spannekrebs haberi duyduğunda öğrencilerinden biri olan Yusra Mardini’nin yakın zamanda çok fazla ilgi çekeceğini anlamıştı. Ancak ne Spannekrebs ne de Mardini bu ilginin büyüklüğünü kestiremediler. Haberin çıktığı gün Spannekrebs’in telefonu 20 kez çaldı ve o bu durumu, “Telefonumu aldım ve onu buzdolabının içine fırlattım.” diyerek anlattı. İkili hemen bir basın toplantısı organize etti ve ilerleyen günlerde, Avrupa’nın her yerinden, hatta Japonya’dan bile gazeteciler yerel bir spor kulübünün konferans salonunda bu ikiliyle tanışmak için toplandılar. Siyah hoodie’si, dar kot pantolonu ve parlayan beyaz Adidas ayakkabılarıyla Mardini, zinde ve tüm bu yaygaradan şaşırmış görünüyordu.

O gün, Mardini ve antrenörü için antrenman yapmadıkları nadir günlerden birisiydi. İkilinin amacı ise açıktı: Basına istediğini vermek ve çalışmaya geri dönmek. “Bu andan itibaren ana odağımız yüzme olacak. Yüzme, okul ve Almanca.” dedi Spannekrebs umutlu bir şekilde. “Şu anda gerçekten çok mutluyuz.”

Fotoğraf makinesi sesleri odaya yayılırken, Mardini önceki yaz kız kardeşi Sarah ile birlikte Şam’dan kaçışlarının hikâyesini anlatmaya başladı. Kız kardeşlere bir ay süren yolculukları boyunca babalarının kuzeni ve yolda tanıştıkları, içlerinde üç aylık bir bebek olan 30 kişilik bir mülteci grubu eşlik etmişti. Mardini’ye göre o insanlar ailesi gibiydi. Kız kardeşler önce Beyrut’a ardından Midilli Adası’na giden bir şişme bota binmek için İzmir’e gelmişti. Yolculuk sırasında botlarının motoru bozulmuş ve çoğu yüzme bilmeyen 30’dan fazla insan denizin ortasında öylece kalakalmıştı. İki kız kardeş ve başka bir genç kadın suya atlamış ve 3,5 saat boyunca botu iterek güvenli bir yere ulaştırmayı başarmıştı. “Bir yüzücü olarak boğulursam ne kadar büyük bir utanç kaynağı olacağımı düşündüm.” diyordu Mardini o andan bahsederken. “ O olaydan sonra denizden nefret ettim.”

Yunanistan’a ulaşmak onlar için sadece başlangıçtı. Kız kardeşler Yunanistan’dan varış noktaları olan Almanya’ya ulaşmak için kimi zaman yürüyerek, kimi zamansa trenle; Makedonya, Sırbistan, Macaristan ve Avusturya’dan geçmişti. “Almanya’nın çok iyi yüzücülere sahip olduğunu biliyorduk,” diyordu Mardini. Suriye’de yaşarken, üç yaşından itibaren bir yüzme antrenörü olan babasıyla çalışmıştı. Ülkedeki durumlar kötüye giderken yüzmek de bir hayli zorlaşmıştı. Hatta bir bomba yüzdükleri tesisin çatısını yok etmişti. Eninde sonunda, iki kız kardeş başka bir şansları olmadığını hissetmişti. “Evimiz yok edildiğinde artık hiçbir şeyimiz kalmamıştı, bu yüzden biz de kaçtık.”

Uzun yolculuklarının en kötü anlarından birisini Macaristan’da yaşamışlardı. Mardini Sırbistan-Macaristan sınırındaki bir mısır tarlasında saatlerce saklanmalarını ve sınırı yaya bir şekilde geçtikten hemen sonra bir tren istasyonunda yakalanmalarını hâlâ hatırlıyor. “Macar polisi çok kızgındı çünkü kız kardeşim ve ben kahkaha atıyorduk. Daha birkaç gün önce denizde ölümle burun buruna gelmişken sizden mi korkacağız?” O anı böyle anlatıyor Mardini. “Bizi Macaristan’da bir kampa götürdüler ve orada 2-3 gün kalmamız gerektiğini söylediler. Tabii ki oradan da kaçtık.” diye de ekledi. İşler Avusturya’ya geldiklerinde düzelmeye başlamıştı. “Oradaki herkes beni kucaklıyor, bana oyuncak ayılar veriyor ve şampuan dâhil olmak üzere istediğim her şeyi sağlıyorlardı.” Berlin’e güvenli bir şekilde ulaşmalarını takip eden aylarda kız kardeşlere ebeveynleri ve küçük kız kardeşleri de katıldı ve onlar da şu anda mülteci statüsü için başvurma aşamasındalar.

Berlin’e vardıktan sonra iki kız kardeş bir mülteci kampına yerleştirilmiş ve kafalarındaki nerede yüzeceklerine dair soruya cevap aramaya başlamışlardı. Kampta çalışan Mısırlı bir tercüman onları Wasserfreunde Spandau 04 ile iletişime geçirdi ve ikili orada Spannekrebs ile tanıştı. Mardini okulda yeni arkadaşlar edindi ve geçtiğimiz günlerde yüzme takımından arkadaşlarıyla doğum gününü kutladı. Ancak ülkesine olan özlemi onun peşini bırakmıyor. Ülkesine özel olarak özlediği bir şeyin olup olmadığı sorulduğunda, Mardini bir an duraksayıp, “Suriye’deki arkadaşlarımı, evimi ve özellikle yatağımı çok özlüyorum. Oradaki her şeyi çok özlüyorum. Oradaki her şey özeldi” diyor.

Mardini bir gün pilot olmayı umuyor ancak şu an için suya odaklanmış durumda. Her ne kadar o ve antrenörünün hedefi ilk başta 2020 Tokyo Oyunları olsa da, olaylar hızlı bir şekilde gelişti. “Geçtiğimiz beş ay boyunca gösterdiği gelişim çok iyiydi. Umduğumdan bile daha iyiydi.” diyor antrenörü Spannekrebs. “Hedeflerimize ulaşmamıza az kaldı.” Eğer ikili Mardini’nin 200 Serbest süresinden birkaç saniye kırpabilirlerse hedeflerine ulaşmaları beklediklerinden de yakın olabilir. Spannekrebs’in tahminlerine göre olimpiyat barajını geçmek için Mardini’nin 2:03 yüzmesi gerekiyor. Son yarışında 2:15 yüzen Mardini’nin en iyi derecesi ise 2:11.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi, içinde Brezilya’da yaşayan Kongolu judocu Yolande Mabika ve Belçika’da yaşayan İranlı tekvandocu Raheleh Asemani de olan 43 potansiyel atleti Mülteci Takımı listesine koydu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Thomas Bach, komite üyelerinin tüm dünyadaki mültecilere bir umut mesajı göndermek istediğini belirtti. Eğer Mardini takıma girmeyi başarabilirse, Rio’da Suriye adına mücadele edecek eski takım arkadaşlarını da görme fırsatına sahip olabilecek. The Guardian’a göre, Suriye’li yetkililer Mardini’nin gelişimini yakından takip ediyor. Bunun sebebi ise Rio’ya gitmesi durumunda onu Suriye adına mücadele etmeye ikna etmek. Ancak basın toplantısında politikadan daha çok yüzmeyle ilgiliydi ve hangi ülke için mücadele ettiğinin önemli olmadığı konusunda ısrarcıydı. “Olimpiyat bayrağı altında ya da kendi ülkem adına mücadele etmek arasında hiçbir fark yok çünkü ikisinin de kalbimde yeri var ve önemsediğim tek şey yüzmek” diyordu. Konferans sonrasında, elinde peynirli sandviçiyle yan odaya geçen Mardini, en sevdiği yüzme branşıyla ilgili sorulara da cevap verdi. Her ne kadar olimpiyatlara katılmak için 200 Serbest’e odaklanmış olsa da kelebeğe de sıcak baktığını söylüyordu. “Kelebek çok zor ama bu onu daha çok sevmeme sebep oluyor.”

Çeviri: Tamer Özgen

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Sessizliği Kırmak

Sessizliği Kırmak

3 sene önce
Kazanmak

Kazanmak

4 sene önce
Dönemler Üstü

Dönemler Üstü

4 sene önce