Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Ağustos 2015DergiGenelGündemSaha DışıYorumCOBAIN TEORİSİ VE TERCİHLER

Kurt Cobain'in sporla ilgisi neydi? Ölüm yıl dönümünde hatırlıyoruz...

Bir insanın 27 yaşında kendini öldürmeye karar vermesi kolay açıklanabilecek bir durum değil. Kariyerinin zirvesindeki 27 yaşında bir insanın bu yolu seçmesi daha da garip ve bunu kafasına dayadığı bir av tüfeğini ateşleyerek yapmasının hiçbir mantıklı açıklaması yok.

Kurt Cobain 27 yaşındayken dünya ayaklarının altındaydı ya da biz öyle sanıyorduk. Ayaklarının altındaki dünyayı adeta kendi idam iskemlesiymiş gibi tekmeleyip devirmiş olması da ‘sandığımız’ her şeyin yanlışlığını kanıtlıyor.

Ölümünden 68 gün önce Rolling Stone dergisine verdiği röportajda sporla ilişkisini şöyle anlatıyordu: “Bir M-16 tüfeğim var, onunla boş arazide ateş etmekten keyif alıyorum. Zaten hayatım boyunca spora dair sevdiğim tek şey bu oldu. Ayrıca, korumak zorunda olduğum bir ailem var.”

Kızı Frances Bean henüz 20 aylıktı ve evinde silah bulunduruyor olmasını bu sözlerle savunuyordu. 68 gün sonra, bahsettiği silahlardan birini kafasına dayayıp tetiği çektiğini düşünürsek, bunun pek de iyi bir korunma yöntemi olmadığı ortada.

Bill Simmons, Book of Basketball adlı kitabında Kurt Cobain’in adını verdiği bir teoriden bahseder. Ona göre; bazen en doğru zamanda, en doğru yerde bırakmak gerekir. Michael Jordan, basketbolu 1998 yılında, şampiyonluğu getiren o son ve unutulmaz şutundan sonra bıraksa ve birkaç sene sonra Washington Wizards formasıyla parkelere geri dönmese, bugün kimse “Jordan mı, Kobe mi, LeBron mu?” gibi bir tartışmaya girme cüretini dahi gösteremeyecekti. Çünkü o dönüş, zirveden düşüş demekti ve onu bir ‘ölümlü’ gibi göstermişti. Jordan miti zedelenmişti.

Simmons, Cobain’in ise Jordan’ın aksine, olabilecek en doğru zamanda sahneden çekildiğini düşünüyordu. In Utero ve MTV Unplugged albümleri yayınlanmış, Nirvana ile birlikte zirveye çıkmıştı. Buna karşın, uyuşturucu kullanımı artmış ve yavaş yavaş bilinç düzeyi gerilemeye başlamıştı. Cobain o gün, o tetiği çekmemiş olsa muhtemelen birkaç yıl sonra bir rehabilitasyon kliniğinden çıkarken çekilmiş fotoğrafları magazin basınına yansıyan, eşi Courtney Love ile kavgaları artık pespayelik noktasına varan, bitik ve yitik bir adama dönüşecekti.

Sisifos, zirveye kadar ittiği kayayla birlikte sürekli başladığı noktaya geri dönmüştü ve tarih boyunca bu lanetle anıldı. Cobain ise aynı yoldan gitmedi; tetiği çektiği anda, kendini ve Nirvana’yı dağın diğer tarafına attı ve bir mite dönüştürdü.

İşin garibi ise bıraktığı veda mektubunun Neil Young’dan alıntıladığı son cümlesinde, sanki Simmons’ın yıllar sonra kuracağı o teoriden haberdar gibiydi.

“Sönüp gitmektense yanmak daha iyidir.”

*Bu yazı Socrates’in Ağustos sayısında yayımlandı. Derginin tüm sayılarını temin edebileceğiniz satış bağlantıları için tıklayın!

İlginizi çekebilecek diğer içerikler