İki sene öncesine kadar Fransa’nın sıradan takımlarından birinde oynayan Cezayirli bir oyuncunun uzun pasının ardından, iki sene öncesine kadar alt liglerde gözlerden uzak bir şekilde top koşturan oyuncunun muhteşem vuruşu… Vardy ve Mahrez’in hayatlarına dair birçok bilgiyi bu sene öğrendik. Belki bundan sonra da öğrenmeye devam edeceğiz ve belki de kariyerlerinin en unutulmaz anlarını yaşarken onları izlemiş olacağız.
Vardy’nin Liverpool’a attığı ilk gol de, bu hikayenin en çarpıcı karesi olabilir. Bu yılın kısa bir özeti, sezonun yansıması…
Vardy’nin vuruşunu; SSCB’nin efsane kalecisi Rinat Dasayev’i avlayan Marco van Basten’in meşhur golüne benzetenler çoğunlukta. Öncelikle bu noktada bir çizgi çekmekte fayda var. Van Basten zorluk derecesi yüksek bir organizasyonda, dar açıdan, uzak köşeye ve çok iyi bir kaleciye golünü atmıştı. Vardy’nin golünde vuruş çok iyi olsa da bir Van Basten değil. Zaten gole anlam katan eksiklikler de aslında tam olarak burada çıkıyor.
Vardy iyi bir forvet değil. Onu farklı yapan; üstün futbolcu meziyetleri değil. O, çok iyi bir hikayesi olan insanlardan. Belki de bu yaşanmışlıklar sayesinde, oyundaki eksiklerinin farkında. Yetersiz olduğu noktalar çoğunlukta. Yıllarca alt liglere sıkışmış olmasının nedeni onun gözden kaçması değil, yeteneklerinin kısıtlı olması. Son iki senedeki çıkışının sebebi ise -büyük ihtimalle- çalışmayla bu eksiklerinin birazını kapatması. Dahası, belki de futboldaki en faydalı özelliklerden birine sahip; kendisinin farkında.
Vardy, ne yapabileceğini biliyor ve onları deniyor. Neleri yapamayacağını da biliyor ve maceraya girmiyor. Özneyi değiştirin; Vardy yerine Leicester City koyun! Şubat ayının ortasına girilirken ligin devlerinin önünde olmaları daha iyi anlaşılacak.
Mahrez pasını, üst düzey forvetlerden birine atmış olsaydı; topu alan forvet az adamla yakaladığı Liverpool savunmasının boşluğunu değerlendirmeyi düşünürdü. Rakip stopere çalımı atıp kaleciye yaklaşmayı tercih ederdi. Vardy bunu kolaylıkla yapamayacağını biliyor. Ve onun yerine yapabildiği en iyi şeyi deniyor; üst düzey olan şut becerisini kullanıp topu direkt kaleye yolluyor. Bu sezon attığı 18 golün çoğu böyle… Kasım ayının sonunda rekor kırmasına neden olan ‘üst üste 11 maçta 13 gol’ buna iyi bir örnek. Defansın arkasına koşular, tek top vuruşlar, iyi şutlar. Vardy bu golleri atarken sadece iki rakibine çalım atabilmişti. Bu çalımlardan birini Crystal Palace kalecisi Hennessey’e atarken az daha boş kaleye topu yuvarlama şansını heba ediyordu, çünkü kısa mesafede rakip savunmacı Scott Dann’ın ona yetişmesine ramak kalmıştı ama son anda topa dokunarak golü atmayı başardı!
Leicester City’nin oyunu da tam olarak böyle. Maceraya girmiyor. Yıldız oyuncularının sayısı az. Takımın büyük bir kısmı yeni yeni parlayan isimler. Belki de kariyerlerinin en iyi dönemlerini yaşıyorlar. Bundan daha iyi bir sezonu kariyerlerinin sonuna kadar bir daha göremeyebilirler. Doğru yapılanma, sınırlarını bilme, nokta transferler Leicester’ın şifresi… Liverpool maçının iki golü arasında yaşanan Barcelonavari paslaşmayı çok dikkate almayın. Topla da fazla oynayan bir takım değiller. Ama futbol dünyasına gösterdikleri bir şey var. Bu oyunda iki artı iki her zaman dört etmiyor. Onlar bir araya gelince işlemin sonucu beş veya altı olabiliyor.
Ekim ayı iyi bir çıkıştı, kasım ayı sürpriz, aralık ayı Noel hediyesiydi, ocak ayı heyecan vericiydi. Hepsi Leicester City’nin ciddiye alınmasını engellemiş olabilir ama şubata geldik ve sezonun bitmesine çok az kaldı. Kısa bir süreye kadar sezonun tatlı bir rengi olarak görülen takım artık ‘Acaba?’ sorularına daha çok muhatap oluyor.
İşte tam bu noktada Vardy’nin golü daha da güzelleşiyor. Üst satırlarda golün, daha doğrusu golü atanın eksiklerinden bahsettikten sonra bu teşhisi yapmak çelişkili gözükebilir. O yüzden önce golün hakkını verelim. Muhteşem bir pas ve harika bir vuruş. Kaleci hatası olduğunu söylemek biraz zor, hatta golü atana haksızlık. Ama golü güzel yapan bunlar değil. Vardy, şık çalımlarla savunmacıları geçip süslü bir son vuruşla topu kaleye yollamış olsaydı aynı etkiyi hissettirmezdi. Bunlar Messi-Neymar-Suarez’in Agüero’nun Zlatan’ın işleri… Vardy’nin ve Leicester’ın şubat ayında liderlik koltuğunda oturmalarını sağlayacak gol çok uzaklardan, hiç beklenmedik bir zamanda, aniden çıkmalıydı. Golün içinde hem Mahrez hem Vardy geçmeliydi. Diğer oyunculara haksızlık olmasın ama mesela bu golü sezonun en faydalı isimlerinden biri olan Okazaki atsaydı yine aynı etki olmayabilirdi.
Ve golün Liverpool’a atılmış olması… Rodgers’ın ilk sezonunu saymazsak yaklaşık 15 senedir Liverpool’un yapmak istediği sezonu yaşıyor Leicester. Ve bunu yaparken Liverpool’a bu golü atıyor. Üstelik maç 0-0’ken. Gole en çok ihtiyaç duydukları maçın, en çok ihtiyaç duyulan dakikasında. Carroll, Suarez, Torres, Owen, Fowler gibi forvetlerle oynamış bir takıma, ‘alt lig futbolcusu’ ile gol atıyorlar. Tribünden gelen ses bu tip konularda sizi yanıltmaz. Vardy’nin golünden sonra duyulan ses doğru bir referans. Sadece tribünler de değil; Alan Shearer’den Gary Lineker’e, Pierre van Hooijdonk’tan Ruud Gullit’e kadar birçok efsane, izledikleri golü övmek için Twitter’da sıraya giriyor.
Bu golün güzel olduğuna, daha doğrusu unutulmazlar arasına girebileceğine ikna olduysak asıl soruya geçelim. Leicester gerçekten de şampiyon olabilir mi? Bu soruya Leicester üzerinden cevap vermek çok zor. Sezonun yarısından fazlası geride kalmış olsa da hâlâ ne yapabileceklerini, sınırlarının nerede olduğunu çözebilmiş değiliz. O nedenle Leicester hakkında söylenebilecek tek şey; ‘önümüzdeki Manchester City ve Arsenal deplasmanlarını yenilmeden kapatırlarsa neden olmasın’dan fazlası değil.
Fakat rakiplerine bakınca daha umutlu tahminler çıkarmak mümkün. Chelsea zaten havlu atmıştı. Liverpool pes etmişti. Manchester United da yarışa veda edenlerden. Tottenham yarışta gözüküyor ama Leicester’dan daha güçlü değil. Arsenal, yıllardır olduğu gibi bu dönemlerde yaşadığı her puan kaybından sonra panik havasına giriyor. Manchester City ise güçlü kadrosuna rağmen tatmin etmiyor. Üstelik menajeri, şampiyon olsa bile sezon sonunda burada olmayacağının farkında. Onun yerine gelecek olan bile belli. İlginç olan da bu. Premier Lig’in belki de en güçlü takımı Leicester değil. Ama en sorunsuz olanı o. Tıpkı Vardy gibi. Ligin en iyi forveti o değil ama hikayesi en ilgi çekici olan o. Üstelik hikaye yazılmaya devam ediyor…