Hayatımın herhangi bir döneminde alışveriş kondisyonuna sahip olduğumu hatırlamıyorum. Alışveriş için evden çıkarken alacaklarım bellidir, çıkar, alır gelirim. Koşu ayakkabısı işi beni biraz bozdu.
AdiBoost’lar dört senenin ardından hellim peynirine dönmüştü. Alındaki köpük arnavut kaldırımı görünce kahvehane önündeki dayıların yaptığı şakalar gibi “Tut-masaydım düşüyordun” yapmaya başlamıştı en son. Son iki ayda kaç kez bilek dönmesinden son anda sıyrıldım hatırlamıyorum. Kısacası değişim zamanı gelmişti.
Ama işte koşu ayakkabısı öyle pat diye alınacak bir şey değilmiş, hele ki işi öğrendiysen. Running Shoes Guru sitesinin, bayağı işime yaradığını söylemeliyim. Okuyup, notlarımı alıp, beğendiklerimi bookmark’a atıp öyle çıktım evden.
Neden olduğunu bilmiyorum, Nike vs. Asics olarak geçti alışveriş. Ötekiler sarmadı, zaten yukarıda da dediğim gibi kondisyonum kısa ömürlü olduğundan gidip geniş geniş o iki markaya bakayım dedim. Nike’ın ayakkabıları şehir içinde koşarsam tartan pistte değil de kaldırımda kullanıldığı için küsecekmiş gibi geldi. Hafif, sevimli, hızlı, şekilli gözüktüler gözüme. Denedim, aynı gözüktükleri gibiydiler. Benim aradığım pek o değildi.
Kapı gibi Asics Nimbus Gel 17 sahibiyim artık. “Guru” bey incelemesinde eksiler bölümüne “Valla bi’ şey bulamadım” yazmıştı. Denedikten, aldıktan ve ilk koşudan sonra sanırım ben de net bir eksi yazamayacağım. 6K’lık ilk denemeye 25 dakikalık yürüyüşten sonra başladım. Ayakkabı biraz açılsın, ayağımı ayakkabı içinde bir hissedeyim de öyle başlayayım diye. Bu jel teknolojisinden beklentim çok yüksekti de psikolojik olarak öyle mi hissettim bilemiyorum ama, tabanın yere uyguladığı basıncı ayağı tekrar yukarıya atmak için kullanıyor hissi yarattı. Çok daha kısa basıp, çok daha rahat adımladım. Ciddi derecede güvende hissettim, onu da söylemem lazım. Tank gibi, çukura girsem bir şey olmaz. Ayrıca koşu başıyla sonu arasında herhangi bir his değişikliği olmadı ayağımda, ki bu da neden “mesafe ayakkabısı” dendiğini anlatıyor. Ha mesafe güzel, yalnız biraz ağır geldi, hızlanmaya çalışanlar için pek tavsiye edilecek bir ayakkabı değil, mesafesini artıracaklar içinse ideal diyeyim.
Bu arada, fiyat olarak pahalı. Yalnız benim yaptığım gibi ayakkabıyı dışarıda deneyip görüp internetten indirimli sipariş verirseniz yaklaşık yüzde 30-35 kurtarıyorsunuz, aklınızda olsun.
İlk yarı maratonumu, Vodafone İstanbul Yarı Maratonu’nda koşacağım bu ayakkabıyla. Büyük ihtimalle ilk maratonum da bu arkadaşa denk gelecek. Görelim bakalım…
*Vodafone İstanbul Yarı Maratonu, 24 Nisan’da düzenlenecek. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Ozan Can Sülüm, 1990 yılında, İstanbul’da doğdu. İlkokuldan lise bitene kadar hentbol oynadıktan sonra kısa bir süreliğine spordan nefret edip bıraktı. Üniversitenin ilk yılında Eurosport’a girince anlatmaktan spor yapmasına zaten vakti kalmadı. 2013 yılının soğuk bir kış akşamında çay fincanını göbeğinin üstüne koyabildiğini fark edince spora geri dönmeye karar verdi, o günden beri koşuyor. 5, 10, 15km’leri denedi, bir gün maraton koşabileceğine inanıyor.