Bir ligin kalitesi en hızlı şekilde nasıl yükselir? Üstelik o lig kendi dinamiklerine çok fazla bağlı kalmışsa… Milli takım, buna katkıda bulunabilir.
En kısa yöntem, sahada oyunu icra edenlerin işlerini daha iyi yapması olarak söylenebilir. Sonuçta ortaya çıkan ürünü onlar şekillendiriyor. Pazarlaması bir sonraki adım. Fakat oyuncu kalitesini bir anda yükseltmek de kolay bir iş değil. En başından; oyuncularını çabuk bir şekilde motive edip, gelişimlerini hızlandıracak teknik direktör sayısı, yıpratıcı yarışma ortamında yeterli değil. İşini kaybetmemeyi arzulayan bir antrenörden istenecek makul bir dilek de değil. O nedenle oyuncu grubunun potansiyelini en hızlı şekilde harekete geçirecek şey belli: Yazın düzenlenecek turnuvaya katılım hakkı elde etmek.
Türkiye, yaz turnuvalarında yer alma konusunda fazla maharetli değil. En son Euro 2008’e gidilmişti. Üstelik o turnuvaya giden kadronun isimleri önceden az çok belliydi. Kemiklemiş bir takım vardı. Euro 2016 öncesi ise iki durum öne çıkıyor. Hem uzun süredir katılamayan (ve geleceği belli olmayan) bir milli takım Fransa bileti aldı. Ülkenin ve hemen hemen her futbolcunun bir açlığı söz konusu. Hem de milli takım kadrosu elemelerde de görüldüğü gibi tam olarak şekillenmedi. Haliyle; Arda, Burak, Selçuk, Caner gibi birkaç özel ismi ayırırsak kadroda kimlerin yer alacağı, başlangıca 7 ay kalmışken belirsizliğini koruyor. Bu da milli takım kadrosuna dahil olabilecek birçok futbolcunun heveslenmesine yol açıyor. İzlanda maçının ardından oynanan üç hafta da bunu daha net bir şekilde gördük.
İstanbul takımlarına bakalım; Bilal Kısa geç bulduğu milli formayı kaptırmak istemiyor. Fransa stadyumları, sönük geçen kariyeri son döneminde parlatacak en önemli sahnelerden biri olabilir. İzlanda maçından beri oynanan üç lig maçında iki gol attı. Benfica’ya atacağı olası gol rakibin elle müdahalesiyle kesildi. Astana’ya bir golü zaten cepteydi. Yani Şampiyonlar Ligi’nde de kendini gösterdi. Takım arkadaşı Yasin Öztekin de henüz geçen seneki seviyesine çıkamasa da bu ‘inat hikayesi’ne adını yazdırabilir. Bunu başarması için önündeki 7 ayı çok iyi değerlendirmesi lazım. Semih Kaya, milli takımın vazgeçilmeziydi. Öyle bir anda formdan düştü ki, önce milli formayı kaybetti sonra Galatasaray’ın ilk 11’inden kesik yedi. Ve tam o anda milli takım İzlanda’yı yendi. Semih, Eskişehirspor maçında oynadığı futbolla yeniden yükseleceğini hissettirdi. Semih’e kıyasla daha uzun bir formsuzluk dönemi yaşayan Olcan Adın ise, Fenerbahçe maçında attığı gol ve arkasından gelen rüzgarla yeniden milli takım için bir alternatif oluşturabileceğini hissettirdi. Emre Çolak bile zorlasa bu listeye adını yazdırabilir.
Fenerbahçe’de işler daha keskin. Yerli futbolcular zaten milli takım havuzuna dahil oldular. İzlanda maçında 4 futbolcu ilk 11’deydi ve Caner dışında kalanlar (Ozan,Volkan,Şener) Fenerbahçe ilk 11’ine tam anlamıyla giremediler. İlk 11 oynayanlar ise milli takımın vazgeçilmezleri; Gökhan Gönül ve Mehmet Topal.
Beşiktaş ise Fenerbahçe’nin tam aksi… Oyuncuların yerleri belli değil ama verimleri kesin. Oğuzhan ve Gökhan biraz daha yakınlar milli formaya. Ersan, İsmail, Olcay Şahan, Cenk Tosun, Kerim Frei, hatta Necip Uysal; Fransa aşkına çok daha istekli bir sezon geçirebilirler. Zaten Beşiktaş’ın liderliğinde bu isimlerin form durumları yardımcı oldu. Trabzonspor’da ise Okay Yokuşlu, son bir ayı kabus gibi geçiren takımın en dikkat çeken oyuncularından biri.
Anadolu takımlarında da durum farklı değil. Emrah Başsan, Eto’nun önüne geçebilecek bir çıkışın içinde. Çaykur Rizespor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, sol kenar oyuncusu Eren Albayrak’ı Beşiktaş maçının son kısmında içe çekerken öğrencisini “Avrupa Şampiyonası’na gitmek istiyorsan burada oyuna damganı vuracaksın” sözleriyle motive ettiğini itiraf etmişti. Başakşehir’de birden fazla oyuncunun turnuva için hevesli olduğunu biliyoruz. Semih Şentürk, Socrates’e verdiği röportajda ”Şu anda milli takımda hizmet edebilecek çok forvet yok. Burak, Umut, Cenk, Mevlüt… Ben neden olmayayım? Kendimi iyi hissettiğim ve kulübümde iyi oynadığım sürece, milli takım kapılarının açık olduğuna inanıyorum” ifadelerini kullanmış, hafızalarda tazeliğini koruyan 2008’i de hatırlatarak “O hazzı yeniden yaşamayı isterim” demişti. Takımın kalecisi Volkan Babacan, milli takımı Euro 2016’ya taşıyan isimlerden ama formasının garantisi yok. O nedenle önümüzdeki aylarda kendisine dikkat etmek zorunda. Mahmut Tekdemir geçen sene mili takımdan davet alarak herkesi şaşırtmıştı, tekrar aynı seviyeye çıkarsa Fransa uçağına binebilir. Bekir İrtegün, milli takımın eski stoperlerinden ve o da kendi mevkisinde öne çıkabilir. İzlanda maçından sonra oynanan üç lig maçında Başakşehir savunması gol yemedi, üstelik Bekir’in bir de golü var.
Emre Taşdemir, Mert Günok, Güray Vural, Adem Büyük, Tunay Torun, Muhammet Demir gibi isimlerin işi zor da olsa, zamanında milli takım yetkililerin dikkatini çekmeyi başarmışlardı. İyi bir süreç onlara kapıyı açabilir. Fatih Terim’in Euro 1996 kadrosunda Karabükspor’dan Vedat İnceefe’ye ve Gençlerbirliği’nden Rahim Zafer’e yer verdiği unutulmasın.
Bu arada lig sadece yerli futbolcularla oynanmıyor. Tarihin en kalabalık yabancı oyuncu grubu da ligde yer alıyor. Aynı zamanda tarihin en kalabalık Avrupa Şampiyonası da birçok ülkeden futbolcuları heyecanlandırıyor. Almanya Teknik Direktörü Joachim Löw’ün İstanbul’a gelmesi ve sık sık açıklamalar yapması, Mario Gomez’i şaha kaldıran etkilerden biri. Lukas Podolski de milli takımdaki yerini kaybetmemek için uğraşanlardan. Edin Visca’nın bu sezon başında NBA tabiriyle MVP olmaya yakışan bir performans sergilemesi boşuna değil. Bosna-Hersek play-off’tan turnuvaya gitmeye çalışacak . Tomas Necid, alt yaş kategorilerinde gösterdiği etkiyi devam eden yıllara taşıyamadı. Fakat Bursaspor performansı onu Fransa’ya taşıyabilir ki, bunun sinyallerini elemelerin son döneminde aldı. Teknik direktörü Pavel Vrba da “Bursaspor’da oynadığı futbol ile takımının en önemli oyuncusu konumunda. Onu tekrar milli takıma getiren unsur da kendi özgüveni ve formudur” diyerek oyuncusuna moral vermeyi ihmal etmedi. Necid’in takım arkadaşı Miroslav Stoch da Slovakya forması ile turnuvada olmak isteyecek ve bunun için Bursaspor’da ilk 11’de kendine yer edinmeye çalışacak. Gurbetçi oyuncu Eren Derdiyok da bu sezona fırtına gibi başladı. İsviçre milli takımı için top koşturan Eren, “2008’de vardım, 2010’da Afrika’da Dünya Kupası’nda vardım. 2012’de yoktuk. 2014’te maalesef ben gidememiştim. Şimdi tekrar bir turnuvaya katılmak güzel bir şey” diyerek asıl isteğini belli etti.
Sonuç olarak mayıs ayına kadar; kendi kariyerlerini düşünen ve bunun için bulunmaz bir fırsatı önlerinde bulan futbolcuların yer alacağı bir ligi izleyeceğiz. Bu da biraz küçümsenen ama aslında ‘fena’ da olmayan ligin biraz daha ilgi çekici olmasını sağlayacaktır.