Bu yazı ilk olarak Socrates’in Aralık 2017 sayısında yayımlanmıştır. Tüm nüshalarımıza bu adresten ulaşabilirsiniz.
Garry Kasparov sadece gelmiş geçmiş en büyük satranççılardan biri değil; zira yaptıklarıyla hem satranç tahtasında hem de yaşadığı toplumda değişimi sembolize etti. Adı ne kadar büyük olursa olsun, kim bu değişimler yumağının ortasında yaşasa kendini pek çok zor tercih arasında bulur. Kasparov da hayatı boyunca tanıklık ve öncülük ettiği değişimler nedeniyle devamlı ikilemlere sürüklendi.
13 Nisan 1963’te Bakü’de Ermeni bir anne ve Yahudi bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Burada Rus-Sovyet kültürüyle eğitildi ve büyüdü. 1980’lerin ilk yarısında rejimin altın çocuğu, örnek yoldaş ve Urallar’ın kalbinden kopup gelen dönemin dünya şampiyonu Anatoly Karpov’a meydan okumaya namzet olduğu anlaşıldığında yollarının kesişmemesi için önüne ufak ufak engeller konmaya başladı. Zirveye tırmandığı yıllardan itibaren karşı karşıya geldiği satranç bürokrasisinin temsilcilerinden Nikolai Krogius ona, “Bizim bir dünya şampiyonumuz var, ikincisine ihtiyacımız yok!” demişti.
Ne var ki daha çocukken etrafındakileri sorgulayan ve bu yüzden annesi tarafından cezalandırılan ‘Garik’ büyümüş ve bu cezalar işe yaramamıştı. O artık, otoriteye meydan okuyordu. 1984’e gelindiğinde tarih olması gerektiği gibi akmış, yıllarca süren ezeli Kasparov-Karpov rekabeti ilk dünya şampiyonluğu maçı ile start almıştı. Eylül 1984’te başlayıp Şubat 1985’te Karpov’u destekleyen Sovyet satranç bürokrasisinin baskılarıyla yarım kalan maç, Kasparov için dönüm noktasıydı. Beş ay süren ve 5-0’dan 5-3’e getirdiği maçın durdurulma kararının açıklandığı meşhur basın toplantısında, hem Dünya Satranç Federasyonu (FIDE) hem de Sovyetler Birliği Satranç Federasyonu’na açıkça karşı çıktı. Bu protesto için Kasparov’a ceza verilmesi gündeme geldi, böylece tekrarlanması kararlaştırılan dünya şampiyonluğu maçını hiç oynayamayabilirdi.
Karpov’u destekleyen Sovyet bürokratlarının baskısına rağmen, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Kurulu’nda Mikhail Gorbaçov ve sağ kolu Alexander Yakovlev bu cezayı veto ettiler. Yakovlev’in gözünde Kasparov da Karpov kadar yoldaştı. Hem Kasparov, Gorbaçov’un önderlik ettiği glasnost ve perestroyka politikalarını açıkça destekliyordu. Hiç inkâr etmediği Rus kimliği ile içinde yetiştiği Sovyetler Birliği’ni sorguluyordu. Üstelik bunu Sovyet Satranç Okulu’nun kalbinde yetiştiği halde yapıyordu.
Dünya satrancına hükmeden Sovyet Satranç Okulu’nun çıkardığı ilk dünya şampiyonu Mikhail Botvinnik, kendi adıyla bir satranç okulu kurmuş ve Kasparov’la 10 yaşındayken tanıştırılmıştı. Öncülüğü, saygınlığı ve otoriterliğiyle ‘Patrik’ diye anılan eski dünya şampiyonu, o andan itibaren Kasparov’u kanatları altına almıştı. Yaşlı Botvinnik, sarsılmaz bir Stalinist idi. Kasparov ise siyasi görüşlerini hocasına karşı bile tavizsiz savunuyordu. Nihayet, sık sık yaşanan görüş ayrılıklarının sonunda ilişkiler koptu. Kasparov 1987’de dünya şampiyonu olduktan sonra, çok sevdiği ve saydığı Botvinnik ile birlikte kendi yetiştiği ve yeni adıyla Botvinnik-Kasparov Satranç Okulu’nda ders veriyordu. Botvinnik’in bir eğitimde çocuklara verdiği ufak tarih dersini beğenmeyen Kasparov duruma müdahale edince, hoca ile öğrencisinin yolları ayrıldı.
Kasparov için bir yanda hocası, bir yanda siyasi görüşleri vardı. Yaşlı Botvinnik, komünizmin güler yüzlü olması gerektiğini savunurken genç Kasparov kökten değişimden yanaydı. 76 yaşındaki Botvinnik, hem FIDE’ye hem de Sovyet sistemine karşı olduğu için Kasparov’a sertçe çıkışmıştı. Bu, Kasparov için ‘satranç babası’na veda anlamına geliyordu. Babası erken yaşta öldüğü için, onu ‘eski düzenin içinde’ yetiştiren satranç babasıyla yaşadığı ikilem, aslında Kasparov’un hayatındaki ilk baba-oğul ve hoca-öğrenci trajedisiydi.
Kasparov ikileme düştüğü her anda tercihini, inandığı şeyleri savunmak ve kendi düşündüklerine uygun düşeni yapmaktan yana kullandı. Bu yüzden, Sovyetler Birliği dağıldıktan ve Rusya Federasyonu olduktan sonra da Rusya’da demokrasisinin ve liberalizmin yayılmasını savunan bir figür oldu. 2005 yılında turnuva satrancından emekli olup Rusya sınırları içinde aktivizmi savundu. Devlet Başkanı Vladimir Putin’in karşısındaki muhalefeti örgütlemeye çalıştı ama başarılı olamadı ve 2007’de beş günlüğüne hapse girdi. 2013’ten itibaren New York’ta yaşamaya başladı ki Sovyet-Rus satranç okulunun son dünya şampiyonlarından Kasparov, hayatını hâlen ABD’de sürdürüyor. Hem İnsan Hakları Vakfı’nın başkanlığını yürütüp Putin karşıtlığı üzerinden aktivistlik yapıyor hem de St. Louis’de satranca büyük paralar akıtan Rex Sinquefield ile birlikte ABD satrancına dolaylı olarak katkıda bulunuyor. Sovyetler Birliği’nde doğmak, orada eğitim almak, ismini büyütmek ama sonra New York’ta yaşamak zorunda kalmak, kim için ikilem değil ki?
Kasparov, aklındakilere uymayanları savunan otoriteyle karşı karşıya geldiğinde kolay geri adım atmadı. İkilemleri göze almaktan çekinmedi. Bu yüzden, dünya şampiyonluğu tarihinin 100 yıllık geleneğini bozup satranç tarihindeki en büyük Fetret Devri’ni yaratan aktörlerden olmaktan da çekinmedi. 1984-85’teki yarım kalan Karpov maçından itibaren FIDE ile ilişkileri bozulan Kasparov, 1993’te İngiliz rakibi Nigel Short ile karşılaşacağı dünya şampiyonluğu maçının para ödülünden yüzde 20 kesinti yapan FIDE’ye yine karşı çıktı. Short ile beraber hareket ederek FIDE şemsiyesi altında olmadan Londra’da, The Times’ın sponsorluğunda gerçekleştirilen maçı kazandı ama FIDE bu maçı tanımadı ve Karpov-Timman maçının galibi Karpov’u dünya şampiyonu ilan etti.
Kasparov, bir grup elit büyükusta ile beraber Profesyonel Oyuncular Birliği’ni (PCA) kurmuştu. O, dünyanın tartışmasız en iyisiydi ama unvanı PCA Dünya Şampiyonu’ydu. 1993-2006 arasındaki iki dünya şampiyonluğu ve çift başlı dönem aslında Kasparov’un bir başka ikilemiydi. 1886’da Wilhelm Steinitz’in Johannes Zuckertort’u ikili maçta yenmesiyle başlayan resmi dünya satranç şampiyonluğu geleneği, bizzat o geleneğe sahip çıkma iddiasındaki Kasparov tarafından bozulmuştu. Bir noktadan sonra o, sadık kalmaya çalıştığı geleneğe isyan edip bir başka ikilem yaşamıştı. Daha sonra, 2014’te adeta yıkmaya çalıştığı FIDE’nin başına geçmek için başkanlığa aday olacak ama seçimi kazanamayacaktı.
Kasparov; oynadığı açılışlar, bilgisayar ile yapay zekâyı satranca sokması ve agresif stiliyle günümüz satrancının öncüsüydü. Botvinnik’in öğrencisiydi, bugünün dünya şampiyonu Magnus Carlsen’in de hocası oldu. Dağılan ama içinde yetiştiği Sovyetler Birliği’nde glasnost ve perestroykanın spor ve kültür dünyasındaki sembollerinden birisi oldu. Tüm bu büyük değişimler içinde, kim gelgitler yaşamazdı ki?
Yazı: Özgür Akman