Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Diğer SporlarDoğru Rüzgâr

13 yetenekli kadın yelkenciden oluşan Ocean Respect Racing'in hikâyesi kulağa uzaktan hoş geliyor olabilir ama aslında dikkat çektikleri konular ve engeller fena hâlde tanıdık.

Bu yazı ilk olarak Socrates’in Şubat 2019 sayısında yayımlandı. Tüm sayılarımıza bu adresten ulaşabilirsiniz.


Bundan yaklaşık bir buçuk sene önce, heyecanlı ama bir yandan da oldukça tedirgin bir şekilde okulumun yelken kulübüne kaydolmaya gitmiştim. Heyecanlıydım çünkü daha önce tecrübe etmediğim ve hiç de sıradan olmayan bir maceranın kapılarını açmak üzereydim. Tedirgindim çünkü yelken, dışarıdan bakınca karmaşık gözüken bir spordu ve ben de 20 yaşıma kadar bu sporla ilgili hiçbir şey öğrenmemiştim. Fakat bu iki duygu bir kenara, bu karmaşık gözüken sporun içine beni çeken temel bir his vardı: Özgürlük. Deniz benim için bütün sınırların kaybolduğu, çizilmiş bir son olmadan istediğim yöne ilerleyebileceğim bir dünyaydı. Bir yelkenli teknenin mürettebatı yelkenlerini rüzgâra göre ayarladıktan sonra, yanına dalgaları, tepesine de gökyüzünü alarak yolculuklarını kurgulamaya, seyir defterlerini doldurmaya başlayabilirdi. Bütün bunları düşünerek başladım yelkene ve ilk günden beri denizde olmayı, teknenin nasıl daha performanslı gidebileceğini öğrenmeyi, rüzgâra ayak uydurabilmeye çalışmayı çok sevdim. Gerçekten özgür de hissediyordum. Gerek Dereağzı’ndan çıkıp uzakta İstanbul’un silüetini görürken, gerek Akdeniz’de saat 01.00’de yıldızlar ile yakamoz dışında hiçbir şey göremezken…

Ancak bir süre sonra her şeyin bu kadar olumlu olmadığını fark etmeye başladım. Evet, bazı sınırlar kayboluyordu ama toplumun koyduğu kimi ayrımlar denizde de geçerliliğini koruyordu. Cinsiyet eşitsizliği, tüm sporlarda olduğu gibi yelkende de etkiliydi ve bu sporda ilerlemek isteyen kadın sporcuların karşısına acımasızca dikiliyordu. Teknede bir sürü pozisyon vardı ama bunların neredeyse hepsini erkeklerin yapması daha uygun görülüyordu. Antrenörler, kadın yelkencilerin çoğu pozisyonda yetersiz kalacağını düşünüyor ve böylece onların bu sporu tam olarak öğrenmelerini engelliyorlardı.

Ben de bazı görevleri yalnızca kadın olduğum için alamamıştım hatta o görevlerin erkeklere verileceği yüzüme açıkça belirtilmişti. Oysaki bu yaklaşıma sahip olmayan ekiplerin teknelerinde bütün görevleri diğer kadınlarla birlikte yapma şansımız oluyor ve verilen işi gayet de kotarabiliyorduk. Yani bütün bu olanların nedeni, yelkende başarısız olmamız değildi. Ortada sadece cinsiyet üzerinden belirlenen yazısız kurallar vardı ve resmi biraz büyütmek, bunları görmek için yeterliydi.

Spor, toplum dinamiklerinin oldukça belirleyici olduğu bir alan. Barındırdığı hikâyeler, o dinamiklerle yazılıyor. Ancak bazen, var olanı kabul etmeyen ve değişime inanan insanlar öne çıkıyor ve yepyeni yollar açıyor. Yazının kendi yelken maceramı anlattığım yukarıdaki bölümü, aslında çok daha büyük bir öykünün minik bir parçası. Şimdi Türkiye’den çok uzaklara, Avustralya’ya gideceğiz ve bu büyük hikâyenin seyrini değiştiren bir ekiple tanıştıracağım sizleri.

Ocean Respect Racing, 13 kadın yelkencinin oluşturduğu bir ekip. Stacey Jackson’ın başını çektiği takım, daha önce de böyle tarihi ekiplerin parçası olmuş kadın yelkencilerden oluşuyor.  Ekibin başarılı üyeleri, aralık ayında, dikkat çekmek istedikleri konular için yelkenlerini birlikte basarak dünyanın en önemli yat yarışlarından biri olan Sydney-Hobart’a katıldı ve hiç de fena bir sonuç elde etmedi. 628 deniz millik parkur sonucunda yarışı bitirme sırasına göre altıncı, teknelerin reytinglerine göre sıralandıkları IRC genel klasmanında ikinci olan Ocean Respect Racing, başarının cinsiyet ile hiçbir alakası olmadığını gösterdi. Ayrıca ekip, Sydney-Hobart’a tamamen kadınlardan oluşan bir kadroyla katılmanın getireceği ilginin farkındaydı. Bu yüzden yarattıkları etkinin daha da büyük olmasını istediler ve yelken sporunun bir başka önemli sorununa, deniz kirliliğine dikkat çekmeye karar verdiler.

11th Hour Racing adlı organizasyon tarafından finanse edilen ekip, kendilerine çeşitli amaçlar belirledi ve denizlerle okyanuslardaki sürdürülebilirliğin ne kadar hayati olduğunu her platformda anlatmaya çabaladı. Sydney- Hobart’ta yarışacak her tekneye geri dönüşüm için poşetler sağlayan Clean Up Australia’yla etkinlikler düzenleyen ekip, hem tek kullanımlık plastikleri hayatlarımızdan çıkartarak atabileceğimiz adımlar hakkında farkındalık yaratmaya hem de daha büyük ölçekli planları desteklemeye yarış öncesinde de yarış esnasında da devam etti ve edecek gibi de gözüküyor. Fakat kesin bir şey varsa o da daha şimdiden bu büyük hikâyede önemli bir etki yaratmış olmaları. Artık sıra, o etkinin her yere ulaşmasında. Sonuçta hikâyemizin sonu henüz yazılmadı. Yelkenlerimizi doğru rüzgâra ayarlamak için hâlâ zamanımız var.

Yazı: Başak Can

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Sessizliği Kırmak

Sessizliği Kırmak

3 sene önce
Kazanmak

Kazanmak

4 sene önce
Dönemler Üstü

Dönemler Üstü

4 sene önce