Bu yazı ilk olarak Socrates’in Kasım 2019 nüshasında yayımlanmıştır. Tüm sayılarımıza bu adresten ulaşabilirsiniz.
Kim Clijsters, ünlü Artur Ashe kortunun ortasında. Serena Williams, Li Na gibi isimleri geçerek geldiği 2009 Amerika Açık finalinde az önce Wozniacki’yi yendi. Hem de tenise verdiği iki senelik aradan döndükten hemen sonra… Elinde kupasını tutarken gülümsüyor. Ancak orada yalnız değil. Yanında onunla beraber gülümseyen ve çevresine bakan küçük sarışın bir kız da var; bir buçuk yaşındaki Jada. Akıllarda yer eden bu görüntü, Clijsters’ın kariyerini anlatmak için iyi bir referans noktası. Özellikle de bu günlerde. Çünkü 2012’de bu sefer temelli tenise veda ettiği düşünülen Belçikalı, yeniden kortlara dönmeye hazırlandığını açıkladı. En başından beri sahip olduğu tenis sevgisinin ona verdiği motivasyonla, kendine has bir şekilde.
Henüz 23 yaşındayken tenise ilk arasını vermişti Clijsters. Sakatlık sorunları yaşıyordu. Ama daha da önemli bir neden vardı bu geçici ayrılığın arkasında. Belçikalı, bir aile kurmak istiyordu. Bu, uzaktan bakınca bile kolay görünmeyen bir karar. Profesyonel sporun talep ettiği fiziksel standartlar ve yoğun takvim nedeniyle de hâlâ bir tabu. Ancak o tabuyu kıran birçok kadın sporcu var. Clijsters da bunun en ünlü örneklerinden biri. Anneliği ve tenis yıldızı olmayı çok iyi dengeleyebilmiş ve herhangi birinden fedakârlık etmek gerekmediğini kanıtlamış bir isim. Zira dört Grand Slam zaferinin üçünü anne olduktan sonra kazandı. En önemlisi de bu yolculuklara kızı Jada’yı hep dâhil etti. Bunun en tatlı örneği, 2009 Amerika Açık zaferi sonrası söylediği şu sözler: “Jada’nın uyku saatini biraz geç planlamaya çalıştık ki bugün burada olabilsin.”
2012 ise yeni bir ayrılığı işaret etti. Clijsters, artık profesyonel olarak tenis oynamayacaktı ama oyunun içinde kalmaya devam etti. Tenis akademisine yoğunlaştı, yorumculuk yaptı, efsaneler maçlarında oynadı. Tenisin hayatından tam olarak çıkmamasının bir nedeni vardı. Oyunu çok seviyordu ve yolu bir şekilde kortlara çıkıyordu. Bütün bu işleri devam ettirirken ailesi de büyüdü, iki oğlu oldu. Şimdi ise kortlara bir kez daha dönme zamanı.
Clijsters’ın geri dönüş kararını açıklaması herkes için sürpriz oldu. Sekiz senedir üst seviye oyundan uzaktı en nihayetinde. Son gelişmelerle beraber üstünde büyük bir ilgi oluştu ama kendisi pek de baskı hissetmediğini belirtiyor: “Bir şey kanıtlamak zorundaymışım gibi hissetmiyorum ama kendime meydan okumak istiyorum” cümlesi, yeni macerası hakkında en doğru ipucunu veriyor. Clijsters, yaptıkları ile ilham verici bir kariyer profili çiziyor belki ama amacı kesinlikle bu değil. Sadece onu mutlu eden şeyleri yapmaya devam etmek istiyor ve ediyor da… Aile hayatı, çocuklarının rutininin bozulmaması, öte yandan da tenis için vücudunun tekrar istediği seviyeye gelebilmesi önceliklerinin başında yer alıyor. Bu yüzden acelesi yok. Hedefi 2020 Ocak’ta kortlara dönmek olsa da sürenin uzayabileceğini belirtiyor. Hazır hissetmesi için ise ihtiyacı olan gücü ve reaksiyon zamanını tekrardan kazanması gerekli. Bu nedenle fitness antrenmanları, planının en büyük parçası.
Elbette bu dönüşünde neler yapabileceğini şu an bilmiyoruz. Kendisi de bilmiyor. Daha önce bir numara olduğu için ana turnuvalara wild card (özel davet) ile gitme hakkı var. Böylece yoğun bir takvimde oynamasına gerek yok. Ne olursa olsun, tenis dünyası şimdiden heyecanlı çünkü Clijsters turda hep çok sevildi. Bu karşılıklı sevgi de kendisini tekrardan kortlara taşıdı. 2012’de verdiği bir röportajda Wimbledon kazanma hayalinden bahsetmişti. Belki de doğru zaman gelmiştir. Tabii ki böyle şeyleri konuşmak için henüz erken. Ve işler planlandığı gibi gitmezse bile sorun değil. O, kendine meydan okuyabildiği için yeterince mutlu. Bu yüzden şimdiden sonuç belli. Oyun, set ve maç; Kim Clijsters.
Yazı: Başak Can
