Bir yaz akşamı, maç özetlerini izlerken McDonalds sponsorlu formasıyla Fabrizio Miccoli’yi görmek hiç şaşırtıcı değil. Hatta, o kadar olması gereken bir durum ki insan bu kusursuz tesadüf karşısında daha çok heyecanlanıyor. Zaten Miccoli’yi birkaç kelime ile tanımlamak gerekseydi “Fast-food gibi futbolcuydu” diyebilirdik.
Miccoli, “Yeni Del Piero” olarak hayatımıza girmişti. Böyle şöhretli efsanelerin muhakkak ‘yeni versiyon’ları olur. Bu versiyonlar, öncülleri kadar başarılı olamazlar genelde ama her futbol ortamında bir tartışma yaratır, muhabbet açar. Yeni Pele, yeni Maradona çok fazladır. Fakat bunlar 18-19 yaşlarında, hadi 20 olsun, ortaya çıkar zaten. Nerdeyse çocuk yaştan şekillenir kimin ‘yeni’ olduğu. Miccoli ise hiç öyle değildi. O Juventus’a geldiğinde çoktan 23’ü bulmuştu. Yaşını bir kenara bırakırsak, Juventus öncesinde de çok etkileyici bir kariyeri yoktu. Sadece çok etkileyici bir tekniği ve inanılmaz şutları vardı. Juventus’un ona neden kapı açtığını anlamak kolaydı. Ve onu neden çok fazla tutmayacağını anlamak da zor olmamıştı.
İki sezon Torino’da kaldı. Galatasaray’ın Almanya’da Juventus’u yendiği maçta da oynamıştı. İlk yarıda kullandığı bir serbest vuruş direkten dönmüş, hemen o anda maçın heyecanına kapılmadan arkadaşlarına bakıp gülmüştü. Biz, ”Direkten dönen topa bakıp gülüyor, normal değil” derken olayın aslını da hemen öğrenmiştik. Miccoli’nin o sezon şutlarının çoğu direkten dönüyordu. Miccoli de kariyeri boyunca devamlı direkten dönen bir futbolcu oldu.
Olabilirdi. Olmadı. Onu izleyen herkes ”Keşke olsa” dedi, ama ‘olmamak’ ona daha çok yakıştı. Olsaydı bir şeyler eksik kalırdı. Bacağındaki Che dövmesi farklı bir karakter olduğunu belli ediyor, bazılarını daha çok heyecanlandırıyordu. Fakat asıl idolü de Maradona’ydı. Oğlunun adını Diego koyan çoktur, fakat müzayedeye katılıp Maradona’nın küpelerini satın alan sadece Miccoli’ydi.
Miccoli; Maradona’nın paralel evrendeki hayatı! Maradona; zirveye çıkamasa ne olurdu? Büyük ihtimalle Miccoli’nin ta kendisi olurdu. Maradona’nın Barcelona’sı varsa onun Juventus’u var… Maradona son döneminde nasıl göbeğiyle Boca’ya döndüyse, o da bir anda 3. Lig’e, doğup büyüdüğü şehrin takımı Lecce’ye döndü. Maradona’nın Napolisi vardı, o kendi Napoli’sini bir başka güney takımı Palermo’da aradı ama tam olarak bulamadı. Ve yine aynı coğrafyada o da mafyaya bulaştı.
Onu bir yaz akşamı bir Malta takımında (Birkirkara) görmek şaşırtmadı, hatta tebessüm ettirdi. O kadar belliydi ki… Bundan 10 sene önce bile tahmin edilebilirdi. Miccoli, muhteşem yeteneklerine rağmen 36 yaşında bir Malta takımında top oynayacak. Sürpriz son yok…
O Malta takımı, Miccoli’nin golüyle İngilizleri, West Ham United’ı yendi. Fakat penaltılarla yenildi. İtalya’nın kült figürü tam olarak da böyle bir futbolcu. O, güç kıyaslarına aldırmadan karşısındaki devirebilirdi. Fakat hiçbir zaman onları alt edemedi.
Hem günün kahramanı hem kaybedeni. Önünde McDonalds logosu. Başka hiçbir futbolcuya bir fast food reklamı bu kadar yakışmayabilir. Hemen önüne geliyor, yediğin zaman lezzeti hissediyorsun, ağzına biraz tat çalıyorsun ama on dakika sonrasında unutuyorsun. Miccoli gibi. Serie A gibi popüler ligde her an görebiliyordun, muhteşem bir gol atıyor, muhteşem çalımlar atıyor, fakat ertesi hafta görmüyorsun, unutuyorsun.
Bir de göbeği var tabi! Olmaması düşünülemezdi. Maradona’ya hayranlık duyan bir adamın fit vücuda sahip olması normal olmazdı, ama asıl şık durmazdı!
Bazları için seneler sonra ”Keşke daha iyi yerlere gelebilseydi” denilebilir. Fakat bir de Malta’da oynarken görünce, hafif tebessüm edip, ”Ona da böyle bir son yakışırdı” denilebilir. Miccoli, insana muhakkak başarmak zorunda olmadığını gösteren ender yeteneklerden. Yeni Del Piero veya Maradona olmak şart değil, bazen Malta’da göbeğinle gol atıp İngilizleri yenebilirsin. Günün sonunda elenen sen olsan da!