*Bu yazının orijinali, Paul Wilson imzasıyla The Guardian’da yayımlandı.
Wayne Rooney’nin pazar günü DC United’ın Orlando City’yi yenmesine yardımcı olan görkemli son dakika golünün MLS sezonunun en öne çıkan ânı mı yoksa Atlantik’teki sınırlı standartların bir onayı mı olduğu hâlâ hararetli bir şekilde tartışılıyor. Oysa farklı bir taraftan bakıldığında Premier Lig futbolunun mükemmel bir reklamı olarak da görülebilir.
Unutulmamalıdır ki Rooney, İngiltere’deki son birkaç sezonunu bir dönüş arayarak ve genellikle temposunu kaybettiği ve zamanından önce yaşlandığı yönündeki yorumlara konu olarak geçirdi. Şimdi ise pigmeler arasındaki bir dev ya da parktaki çocuklara top oynamak için katılan tecrübeli bir profesyonel gibi gözükürken kendini yenilenmiş buluyor.
Bu dönüşüm Amerikan ligini tam olarak göklere çıkarmazken, menajerler, takım arkadaşları ve para veren izleyiciler, topu olduğu gibi rakibe bırakıyor diye şikayet edeceği için Rooney’nin o uzak mesafe çapraz pasları vermeyi az çok kestiği doğru. Hiçbir Premier Lig savunması, yarı sahadan orta yaptıktan sonra durup forvetin uzak direkte belirerek rahat bir kafa vuruşu yapmasını izleyeceği bir boşluğu Rooney’ye vermezdi.
Daha da önemlisi, hiçbir Premier Lig kalecisi önünde olaylar gerçekleşirken kendi çizgisinde çakılı bir şekilde durmazdı. İngiltere’de kalecinin topu almasını ya da en azından yumruklamak için bir çaba göstermesini beklemeden içeriye yaklaşık 50 metre öteden umut vadeden bir top atamazsın. Beklenti, kalecilerin ceza alanlarını domine etmeleri gerektiği yönündedir ve ayaklarıyla da top oynayabilen stoper-kaleci modası yerleşmeden önce de bu durum böyleydi.
İki faktörün kombinasyonu, hem havada güvenli, hem de zeminde kabiliyetli olma ihtiyacı, son birkaç ayda kalecilerin değerini oldukça dramatik bir şekilde arttırdı. Geçen hafta Chelsea’nin 71 milyon Sterlin’e Kepa Arrizabalaga’yı alarak transfer döneminin daha başında Liverpool’un Alisson için Roma’ya ödediği 67 milyon Sterlin’i geçmesiyle beraber dünyadaki en pahalı iki kaleci şu an Premier Lig’de oynuyor.
Bunlar, Liverpool’un bir savunmacıya harcadığı rekor 75 milyon Sterlin’e yaklaşan ciddi rakamlar ve on yıllarca geride kalan bir düşünce olarak -takımın önemli bir üyesi fakat neredeyse hiçbir zaman ihtişamlı bir pozisyon ya da başrol değil- yaklaşıldıktan sonra kaleciler savunmanın son hattı değil de ilk hattı olarak görülmeye başlıyor gibi.
Bunun büyük ihtimalle Pep Guardiola’nın Manchester City’deki ilk sezonunda Claudio Bravo’nun oldukça düzensiz gözükmesiyle veya Loris Karius’un geçen sezonki Şampiyonlar Ligi finalindeki sarsıntı kaynaklı hatalarıyla bir ilgisi yoktur. Chelsea, Thibaut Courtois’yı kaybetmek üzere olduğunu fark ettiği gibi yerine en yüksek kaliteden birinin alınması gerekeceğini anladı.
Geçici olarak herhangi bir tecrübeli kalecinin yeterli olacağı yönündeki düşünce kaybolmuş gibi duruyor, en azından Şampiyonlar Ligi’nde bir yerler hedefleyen takımlar için. Üst düzey bir kaleci ile ortalama olan arasındaki farkın genelde sezon başına 15 puan olabileceği tahmin edilir. Bu, Avrupa eliti için başarı ve başarısızlık arasındaki farkı oluşturabilecek bir pay.
Standartların altındaki bir kaleciliğin kolayca puanlara mal olacağı düşüncesine aşina olunsa da herkes bu hesabın ne kadar isabetli olduğu hakkında tahminlerde bulunabilir, tıpkı birinin böyle bir savı nasıl doğrulayabileceği konusunda olduğu gibi. City, geçen sezon kupayı kazanırken 100 puanla Premier Lig rekorunu kırdı. Eğer Bravo hâlâ kalede olsaydı, çok isteseler bile bu rekoru kırmaları düşük bir ihtimal olurdu.
Ederson, sadece hataları durdurup birkaç iyi vuruşu engellemedi. Aynı zamanda City’nin dip çizgisine de ekstra güven aşıladı. Bu, her yetkin kalecinin yapabileceği bir şey olmalı. En azından savunmacılar konsantrasyon ve terlemelerinin direkler arasındaki facialarla sürekli baltalanmayacağına emin olmalılar. Ancak kaleci pozisyonunun tuhaflığı şu ki ana adam genelde dinlendirilmez, en azından önemli maçlarda.
Yedek kaleciler kupa maçlarında forma şansı bulduğunda bu, genellikle bir numaraya dinlenmesi için fırsat vermek için değil de yedekleri mutlu tutmak için yapılır. Eğer her şey yolunda giderse ilk tercihin olan kaleci sezonun çoğunluğunda öyle devam edecektir. O yüzden önündeki defansın tamamıyla güvendiği birine sahip olmak gayet mantıklı, seçme nedeninin yarısı kulübün henüz ödediği dev transfer ücreti olsa bile.
Kalecilikte bir diğer dikkat çeken trend ise göze çarpan oyuncuların gittikçe gençleşmesi. Eskiden hep söylenen, bir kalecinin yirmilerinin ortasında olgunlaştığı ve en iyi hâline otuzu civarlarında geldiği hakkındaki teori, şu an oldukça miadını doldurmuş gibi gözüküyor.
David De Gea, akıl almaz bir şekilde Manchester United’daki sekizinci sezonuna başlıyor ve 27 yaşında. Liverpool’daki Alisson 25, City’deki Ederson 24 ve Chelsea’daki Kepa ise 23. Büyük ihtimalle şu an zirve performanslarında olsalar bile bütün bu oyuncular daha da iyi olabilirler. Bu, ücretlerin ve imza için olan rekabetin kesinlikle ileri sürebileceği bir şey.
Bunların hiçbiri, pazar günü City karşısında geriden oynamaya çalışırken sendelemeleri Bayer Leverkusen’in sarkastik bir tweetine fazla tepki verince büyüyen Petr Cech için harika bir inceleme olmayacak. Alman kulübü, yedi yıllık kalecileri Bernd Leno’yu daha yeni Arsenal’e sattı ama Unai Emery’nin sezonun açılış maçında Cech’i tercih ettiğine tanıklık etti.
Bu durumun ne kadar süreceği heyecan verici başka bir tartışmanın konusu, fakat sonunu görmek çok da zor değil. Cech otuz altı yaşında, Leno ise ondan on yaş genç. Eski Chelsea kalecisi bir dönem oldukça güvenli ellerdi ancak o devir, kalecilerin sonsuza kadar devam edebileceği hakkındaki varsayım ile beraber sona eriyor gibi gözüküyor.
Yaz dönemindeki on büyük Premier Lig transferlerinden hiçbiri santrfor veya forvet değildi. Richarlison, büyük ihtimalle genel geçer bir golcüye en yakın oyuncu olsa bile o da Riyad Mahrez gibi kanattan ilerliyor. En pahalı iki transfer kalecilerdi ve Kepa’nın fiyatı Everton’ın Richarlison için çekinerek ödediği fiyatın neredeyse iki katıydı.
Bu, yeni bir gelişme olmasına rağmen, her yaz beklenen bir şey olmamalı. Zaten asıl konu da bu. Büyük altının çoğu ellerinde tutacakları kalecilere sahip olduğu için öngörülebilir gelecek şu an için oldukça yerleşmiş olmalı.
Çeviri: Başak Can