Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolMaç #64: Fransa-Hırvatistan

Dünya Kupası'nda 64. ve son maça geldik. Şimdi, en büyüğü belirleme zamanı. Fransız ve Hırvat futbolcular, hayatlarının en önemli maçına, Dünya Kupası Finali'ne çıkıyorlar...

2018 Dünya Kupası’nda 63 maç geride kaldı ve son güne geldik… Dünyanın en büyüğü; bugün saat 18.00’de, Luzhniki Stadyumu’nda oynanacak Fransa-Hırvatistan mücadelesinin sonucunda belli olacak.

Bu iki takım karşı karşıya geldiğinde, yaşı yetenlerin çoğunun aklına elbette Fransa ’98 yarı finali gelir. Hırvatistan’ın Asanovic’in nefis asistinde Davor Suker’in golüyle öne geçmesi, Zvonimir Boban’ın topu kaptırışı ve Lilian Thuram’ın pres yaparak kazandığı iki topla Fransa’yı finale taşıması; yirmi yıl sonra bile YouTube’a ihtiyaç duymaksızın hatırlananlardan… Şimdi ise bu iki takımın, sağlığımız el verirse kırk yıl sonra bile hatırlayacağımız final maçını bekliyoruz.

Fransa, VAR’ın teminatıyla attığı iki golle Avustralya’yı 2-1 yenerek başladığı turnuvada, Peru’yu 1-0’la geçti ve golsüz Danimarka beraberliğinin ardından C Grubu’ndan lider olarak çıktı. Kusursuza yakın bir kadroya sahip takımın grup aşamasını biri penaltı, biri kendi kalesine olmak üzere toplam üç golle ve sıkıcı ötesi bir futbolla geçmesi liderliğe rağmen büyük tepki toplarken, Son 16’daki Arjantin maçı “Acaba?” dedirtti. Rakibini 4-3’lük skorla geçerken izleyenleri gol pozisyonuna doyuran Didier Deschamps’ın ekibi, önceki üç maçın kötü imajını bir anda siler gibi oldu. Ancak gerek çeyrek finaldeki Uruguay gerekse yarı finaldeki Belçika maçlarında görüldü ki Son 16’da Fransa’yı iyi gösteren Arjantin’in içler acısı savunmasıydı.

Tabii burada ‘iyi’ kavramının anlamı da önem kazanıyor. Fransa, finale hak etmeden mi geldi? Hayır. Bilakis, hemen her oyuncu görevini hakkıyla yerine getirdi. N’Golo Kante, Kylian Mbappe, Antoine Griezmann, Hugo Lloris, kendi bölgesi dışında oynayan Benjamin Pavard gibi isimler muhteşem turnuva geçirdiler. Savunmanın göbeğindeki Umtiti-Varane ikilisi birer penaltıya sebebiyet verdiyse de gayet sağlam bir görüntü çizdiler, hatta ikisi de kornerler aracılığıyla gol bile attılar. Fransa’da aksayan bir oyuncudan bahsetmek zor – buna bitiricilik sıkıntısı çeken Olivier Giroud da dâhil. Bu bile Deschamps’ın planlarının işlediğini gösteriyor. Elbette futbol, sadece hücumdan ibaret de değil. Ama yine de bu kadar çarpıcı yeteneklerle donatılmış bir kadronun, bundan çok daha fazlasını yapmasını beklemek de futbol izleyicisinin hakkı. Duran toplardan golü bulup maçın kalanında onun üzerinde yatmak, futbolun en ‘iyi’ tarafı değil. Son dakikaları yerde yatarak, taç kullanacak rakipten topu uzaklaştırarak, oyunun akmasına engel olarak geçirmek hiç değil. Finalde bu kadronun -futbol anlamında- hakkını verecek, Rusya’da bugüne kadar çizdiği profili unutturacak bir Fransa görür müyüz? 1998’de bundan çok uzak olmayan bir futbol anlayışıyla şampiyon olan kadroyu bazı ikonik anlardan dolayı bugün efsane takım olarak anıyorsak; neden olmasın?

Hırvatistan’ın da Fransa ile ortak bir özelliği var: Turnuvada oynadığı altı maç arasında, gümbür gümbür oynayıp mest ederek kazandığı tek maçın Arjantin’e karşı olması. Diğer iki grup maçında Nijerya’yı bir kendi kalesine gol ve bir penaltıyla mağlup eden ve İzlanda’yı Perisic’in son dakika golüyle geçen Hırvatlar, daha sonra eleme aşamasında oynadığı üç maçı da 120 dakikaya taşıyarak Dünya Kupası tarihine geçti. Üstelik bu maçların tamamında yenik duruma düştüler. Danimarka ve ev sahibi Rusya’yı penaltılarla geçtikten sonra, yarı finaldeki İngiltere maçını da özellikle Ivan Perisic’in ikinci yarıdaki muhteşem oyunuyla uzatmaya götürüp bu defa penaltıları beklemeksizin kazandılar.

Zlatko Dalic’in ekibinin bu noktaya gelişi elbette -fikstürün de yardımcı olduğu- büyük bir sürpriz. Ve bu noktaya gelmeyi kesinlikle hak ettiler. Ülkesine penaltılarla iki tur geçiren kaleci Subasic ve önündeki Vida-Lovren ikilisi muhteşem bir turnuva çıkardı. Sağ bekte her zamanki performansından zaman zaman biraz uzak düşmüş görünen Vrsaljko, yarı finalde çizgiden çıkardığı top ve ardından yaptığı asistle unutulmaz bir iş başardı. Bir kanatta Perisic döktürürken diğer kanatta Ante Rebic yıldızlaştı, Mandzukic kendisinden beklenenleri yerine getirdi. Göbekteki Modric-Rakitic ikilisi de, özellikle arkalarında Brozovic garantör oyuncu olarak bulunurken, oyunun temposunu belirleyen, maça hükmeden isimler oldular. (Rakitic’in finalle birlikte bu sezon 71. maçına çıkacak olduğunu da inanılması güç bir detay olarak not düşelim.) Hırvatistan, favori olmadığı finali kazanırsa, kupa hiç şüphesiz tüm bu oyuncuların eline çok yakışacak.

Hepsinden önemlisi; sonuç ne olursa olsun, başta da söylediğimiz gibi, saatler 18.00’i gösterdiğinde ömür boyu hatırlayacağımız bir maç başlayacak ve bu iki takımdan biri efsane mertebesine yükselerek sonraki nesillere anlatacaklarımız arasına katılacak. Umalım ki hikâyesi bol olsun…

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Başka Bir Yol

Başka Bir Yol

4 sene önce
Hayal Albümü

Hayal Albümü

4 sene önce