“Maçtan önceki gece yatmadan evvel, tanrıdan yeni doğan çocuğuma adayacağım bir gol istedim. Mattheus, doğumunda bulunamadığım tek oğlumdu çünkü Dünya Kupası’ndaydım. O pozisyonda topla buluştuğumda aklımda sadece gol atmak vardı. Golü attım ve sonra da doğaçlama bir şekilde o kutlamayı yaptım. Bu kadar sansasyonel olacağını düşünmemiştim. Ama insanların hafızalarına kazınma sebebi, kalbimden gelen, doğal bir sevinç olmasıydı. Hâlâ anlatırken heyecanlanıyorum, tüylerim diken diken oluyor.”
‘Brezilya stili’, sadık izleyicisi için belki de o kupada bitmişti. 1994 Dünya Kupası’nda ilk kez sahaya çıktıkları Rusya maçından itibaren eleştirilmeye başladılar. 1970 ya da 1982’yi izleyen futbolseverler, durmadan o jenerasyonlar ile Carlos Alberto Parreira’nın takımını mukayese ediyordu. Onlara göre durağan ve garantici oynuyorlar, heyecan vermiyorlardı. Ama yollarına devam ettiler. Çeyrek finalde belki de ilk zorlu rakipleri ile karşılaştılar. Hollanda, birçoklarına göre ‘sıkıcı’ Brezilya’dan kurtaracaktı Dünya Kupası takipçilerini. 9 Temmuz’daki maçın ilk yarısı 0-0 bitti. İkinci yarının başında Bebeto, sol tarafta topla buluştu ve ceza sahasına bir pas gönderdi… Romario her zamanki gibi oradaydı. Kendine has baletvari bir süzülüşle topa dokundu ve Brezilya’yı öne geçirdi.
[mailerlite_form form_id=2]
10 dakika sonra Hollanda savunmasının açıklarından faydalanan Bebeto oldu. Kaleci Ed de Goey’u geçti ve topu filelere bıraktı. Golden sonra, ‘eski’ Brezilya’yı özleyenleri bir sürpriz bekliyordu. Bebeto, sevincini yaşarken bir anda ellerini birleştirdi ve kucağında küçük bir bebek varmış gibi kollarını sallamaya başladı. Kutlamaya, Mazinho ve Romario da katılacaktı. Brezilya, Bebeto’nun iki gün önce doğan bebeğine adadığı gol sevinciyle izleyicinin yüzünde ilk kez tebessüm bırakıyordu.
“Takım taktik çalışması yaparken Bebeto ve ben pek katılmazdık. Ayrı çalışırdık çünkü 1988 Seul’den beri birlikte oynuyorduk ve birbirimizi çok iyi tanıyorduk. Ne yapacağımızı bilirdik.”
Romario, yıllar sonra FIFA’nın internet sitesine verdiği röportajda Bebeto ile ortaklığını bu sözlerle anlatıyordu. Hollanda’yı eleyen Brezilya, yarı finalde İsveç, finalde de İtalya’yı geçip 24 yıl sonra Dünya Kupası’na ulaştı. Oynadıkları futbol izleyenleri memnun etmese de Romario-Bebeto ortaklığını takdir etmemek zordu. Attıkları goller kadar akıllarda kalan bir başka an, bebek sallama sevinci oldu. 1994 Dünya Kupası’nda yıkımı simgeleyen an Baggio’nun penaltıyı kaçırdıktan sonraki çöküşü ise mutluluğun simgesi de Bebeto’nun kutlamasıydı…
“Üç oğlum var ve sadece Mattheus futbolla ilgilendi. Sanırım ilk söylediği kelime ‘futbol’ idi. Hollanda maçında sevinci gerçekleştirdiğimde belki de Mattheus tanrı tarafından vaftiz edilmişti. Futbolla tanışması bence o anda oldu.”
7 Temmuz 1994 doğumlu Mattheus de Andrade Gama de Oliveira, Sporting Lisbon’a transfer olduğunda, babası Bebeto mikrofonlara bunları söyledi. İsmini Almanya’nın efsane kaptanı Lothar Matthaus’tan alan genç futbolcu, babasının da parladığı Flamengo’da futbola başlamış ve 2016’da Portekiz’in Estoril takımına transfer olmuştu. Portekiz futbolunun zirvesine çıkmak için çok beklemedi ve bir sene içinde ülkenin en büyük üç takımından birine imza atmayı başardı. Bebeto, bu kararın oğlu için çok önemli olduğunu söylüyor. Henüz Brezilya Milli Takımı’na seçilemeyen Mattheus ise hedefini gerçekleştirmek içinse öncelikle Sporting forması ile kendini kanıtlaması gerekecek. Bebeto, oğlunun milli takımda oynayabilecek potansiyelinin olduğunu söylüyor ama bu potansiyelin hakkını vermesi için sadece yetenekleri yeterli olacak mı, bilmiyoruz.
“Jordi, ergenliğinden itibaren şöhretimle bağlantılı bir zorlukla karşılaşmaya başladı. Kötü bir maç çıkardığında annesine, iyi maç çıkardığındaysa babasına çektiği söyleniyordu.”
Johan Cruyff, otobiyografisinde Cruyff soyadı ile sahaya çıkmanın oğlu Jordi’nin üzerinde yarattığı baskıdan bahsediyor, ‘Jordi Sendromu’ olarak adlandırdığı durumu bu örnekle açıklıyordu… Lakabı ‘Bebetinho’ olan Mattheus’un da üzerinde bu şekilde bir baskı olduğunu -şiddetini bilmesek de- tahmin etmek zor değil. Bebeto’nun 28 yaşında Avrupa’ya transfer olması, Mattheus’un babasından bir adım önde olduğunu da göstermiyor. Nitekim dünya futbolunun değişimi malum ve Bebeto’nun Deportivo formasını sırtına geçirir geçirmez 1992-1993 sezonunda İspanya Gol Kralı olması gerçeği de hemen karşımızda. Üstelik günümüz futbol düzeninde 24 yaşında A Milli Takım formasını bir kez bile giymeyen bir oyuncunun istikrarlı bir milli takım personeline dönüşmesi de imkânsıza yakın bir olasılık. Mattheus, bütün bunları pek de umursamıyor ve futboldan zevk almaya bakıyor gibi. Ama kariyerinin devamında yeni bir Jordi Cruyff vakıası mı göreceğiz yoksa Juan Sebastian Veron veya Diego Forlan gibi babalarını sollayan futbolcu evlatlar listesine yeni bir isim mi ekleyeceğiz, bunu merak edenler de az değil.