2018 Dünya Kupası ilk maçları tamamlandığında sosyal medyaya göz atanlar anımsarlar, hakkında en fazla şikayet edilen konu savunmaların ön plana çıktığı bir Dünya Kupası izliyor olmamız ve maçların az skorlu geçiyor olmasıydı. Öyle ki şu ana kadar oynanan tam 20 karşılaşmanın dokuzu 1-0’la sonuçlandı.
Danimarka, Dünya Kupası serüvenine 1982’den beri ilk defa bu sahneye çıkan Peru karşısında zorlu bir galibiyet alarak başlamıştı. İlk devrenin son dakikalarında, Danimarka adına maçın iyi oyuncularından Yussuf Poulsen, yaptığı faulle Peru’ya -video hakemin yardımıyla- bir penaltı kazandırmıştı. Ancak topun başına geçen Christian Cueva, topu kalenin üstünden farkla dışarı atarak bu fırsatı tepmişti. O karşılaşmada, Danimarka’nın maçın büyük bölümünde Peru tarafından savunma yapmaya zorlandığını izlemiştik, hatta ilk şutlarını da 27’nci dakikada çekebilmişlerdi. Ancak Peru’ya da gol fırsatı vermemeyi başarmışlardı. Bunun üzerine de 56. dakikada da Eriksen’in kusursuz gol pasında Yussuf Poulsen attığı golle maçı 1-0 Danimarka’ya kazandırmıştı.
Avustralya Milli Takımı, kasım ayında Ange Postecoglou’dan boşalan teknik direktörlük koltuğuna Van Marwijk’i getirmişti. Van Marwijk’in takımla birlikte çalışmak için çok fazla zamanı olmamıştı aslında. Buna rağmen Fransa karşısında iyi ve sert bir oyun ortaya koymuşlardı. Belki planları sıkıcı olabilir ama bu planlarına sadık kalmayı başarmışlardı. Tıpkı 2018 Dünya Kupası’nda pek çok takımın yaptığı gibi…
Maçın dönüm noktası elbette iki takımın da planları dahilinde yakaladıkları pozisyonları nasıl değerlendirdikleri olacak. Örneğin; Danimarka-Peru karşılaşmasında, Peru çokça fırsat yakalamış ancak hiçbirini değerlendirememişti. Maçın seyir zevkini arttırabilecek oyuncusu olarak elbette Christian Eriksen’i görüyorum. Eriksen ‘ince işleri’ yapabilen bir oyuncu olması açısından çok önemli bir unsur. Bu kabiliyeti istatistiklerine de yansıyor (14 maçta 12 gol 5 asist). Dolayısı ile Avustralya’nın oyun planını bozabilecek ilk oyuncu Eriksen.