Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolÜçüncü Kalp

D Grubu, Dünya Kupası'nın en zorlu gruplarından biri. Nijerya teknik direktörü Gernot Rohr, favori olmadıklarının farkında ancak gözü ilerleyen turlarda. Alexis Menuge'nin röportajı...

Dünya Kupası için heyecanlı mısınız?

Küçük çocuklar gibi sabırsızım. Hayatımda ilk defa Dünya Kupası’na katılacağım. Kuralar çekildiğinden beri bugünü bekliyorum.

Arjantin, Hırvatistan ve İzlanda ile karşılaşacağınız D Grubu’nu nasıl değerlendirirsiniz?

Aralık’ta kura sonucunu gördüğümde içimden “Hoppala, karışık gruba çattık!” demiştim. FIFA dünya sıralamasına bakınca aynı şeyi siz de söylersiniz. Şu anda Arjantin beşinci, Hırvatistan 18’inci, İzlanda 22. ve biz 47. sıradayız. Öbür gruplar da en az bizimki kadar karışık.

Nijerya’nın bu gruptaki konumu nedir?

Gerçekçi olalım, bu grubun favorisi değiliz. Dördüncü torbadan çıkmamız da tesadüf değil. Grubu dördüncü sıranın üstünde bitirmeyi tabii ki isteriz. Bu bizim için büyük bir başarı olur.

Nijerya’nın son 16 turuna kalması sizce mümkün mü?

Tabii ki… Zaten hedefimiz de bu olmalı. Son 16’ya kalmak bizim için çok büyük bir olay olur. Gerekli potansiyele sahip olduğumuza eminim. Kim bilir, belki bir sonraki turda rakibimiz Fransa olur.

Yirmi yılı aşkın bir süredir hem oyuncu hem de antrenör olarak Fransa’da yaşadınız. Gerçekleştiği takdirde bu sizin için sıradan bir karşılaşma olmayacaktır…

Benim için çok anlamlı bir maç olur. Bunun gerçekleşmesi için Fransa’nın grubundan birinci, bizimse ikinci çıkmamız gerekiyor. Umarım buna hep birlikte şahitlik edebiliriz.

Nijerya Milli Takımı’nın başına nasıl geçtiniz?

Uzun süredir piyasanın içindeydim ve Afrika’dan bazı kişilerle senelerdir iletişim hâlindeyim. Nijerya Futbol Federasyonu Başkanı’nın tanıdıkları beni aradığında bu işin ilgimi çekip çekmediğini sordu. Bire bir görüşmelerin de artmasıyla birlikte Nijerya’nın başına geçeceğim 2016 yılının Temmuz ayında somutlaşmaya başladı.

Nijerya Milli Takımı’yla öncelikli vazifem Dünya Kupası’na katılabilmekti. Bunu başarmak içinse elemelerde grubu birinci bitirmemiz gerekiyordu. Cezayir, Tanzanya ve Zambiya karşısında sergilediğimiz güçlü performans sayesinde Dünya Kupası’na katılmaya hak kazandık. O grubu birinci bitiremeseydik herhâlde ertesi gün sözleşmem feshedilmişti.

Bunu başaracağınıza inanıyor muydunuz?

Kaybedecek bir şeyim yoktu. Genç ve yetenekli bir ekiple çalıştığımı biliyordum ve bir şeyleri değiştiebilecek potansiyele sahip olduklarını hızlıca anlamıştım. Bu hedefe ulaşmamız bana gerçekçi geliyordu.

Takımınızın yıldız oyuncuları kimler?

Arsenal’de oynayan Alex Iwobi veya Chelsea’de oynayan Victor Moses gibi Premier Lig tecrübesi olan bazı oyuncularım var. Aynı şekilde Chelsea’de senelerce oynamış, şimdilerde Çin’de oynamaya devam eden John Obi Mikel de deneyimleriyle bize büyük katkı sağlayan bir oyuncu. Fakat hiçbiri oyunun kaderini tek başına belirleyebilecek bir yıldız değil. 90’lı yıllara damgasını vurmuş Jay-Jay Okocha, Victor Ikpeba veya Nwankwo Kanu gibi yıldızlar günümüzde yok.

Şu ana kadar bu yeni görevin üstesinden gelebildiniz mi?

Başlarda önümdeki en büyük engel İngilizcemi geliştirmekti. Nijerya’da ağırlıklı olarak İngilizce konuşuluyor. Bense hayatım boyunca Almanca veya Fransızca konuşulan ortamlardaydım. Neyse ki İngilizcem hızlıca gelişti. Teknik kadromu dilediğim gibi güvendiğim insanlarla oluşturmama izin verildi ki bu benim için çok önemliydi. Bu sayede uzun süredir tanıdığım kişilerle bölgeyi iyi tanıyanlar arasında sağlıklı bir denge kurabildim.

Genç ve yetenekli bir ekiple çalıştığımı biliyordum ve bir şeyleri değiştiebilecek potansiyele sahip olduklarını hızlıca anlamıştım.

Yeni görevinizi nasıl tanımlarsınız?

Tam bir macera! Dünyanın farklı yerlerini görmüş oyuncularla çalışmak olağanüstü bir şey. Leon Balogun Almanya’da Mainz 05’te oynuyor. William Troost-Ekong Türkiye’de ve Iwobi İngiltere’de kariyerini sürdürüyor. Ayrıca bu görev sayesinde hayatımda ilk defa Dünya Kupası’na katılacağım. Bu yüzden işime daha da büyük bir heyecanla tutunuyorum.

Nijerya’nın grubun favori takımı olmadığından bahsetmiştiniz. Sizce takımınızın ne gibi eksikleri var?

Oyuncuların bir parça daha deneyim kazanması lazım. Nijerya, 24,9 yaş ortalamasıyla bu Dünya Kupası’nın en genç takımı. Fakat buna bir dezavantaj olarak bakmamalıyız. Tam tersine bu takımın önünde parlak bir gelecek var. Takımın coşkulu ve tutkulu yapısı ileride oyunumuzu üst seviyelere taşıyabilir.

Kupaya aday takımlar arasında sayılan Arjantin’le karşılaşacaksınız. Lionel Messi’ye karşı oynayacak olmak sizi heyecanlandırıyor mu?

Heyecanlandırmaz mı… Geçtiğimiz Kasım ayında Rusya’da bir hazırlık maçında Arjantin’le oynamıştık. Messi o maç kadroda değildi. İlk yarı hiç pozisyon bulamamıştık. Devreden sonra resmen kendimize geldik ve kontra ataklarımız sayesinde maçı 4-2 kazandık. Nijerya gibi takımlar Arjantin gibi üst sınıf takımlarla çok nadir karşılaşır. Böyle maçlardan ders çıkarabilmek özellikle takımımdaki genç oyuncular için çok önemli.

Afrika futboluyla hep ilgiliydiniz. Bu futbol kültürünün en çok nesini beğeniyorsunuz?

Futbol Afrika’da bir festival gibi kutlanıyor. Buradaki futbol algısı Avrupa’dakinden çok farklı. Bir antrenör işlerin her an ters gidebileceğini göz önünde bulundurup B planını hazır tutmalı. İşler gerçekten de sandığınızdan daha sık ters gidebiliyor.

Takıma Alman disiplini aşılamaya çalışıyor musunuz?

Kendi disiplinimi ve Afrika’da ihtiyaç duyulan bir şey olan iyi organize olma algısını katmaya çalışıyorum. Gayet disiplinli bir takımla çalıştığımı da belirteyim. Yine de oyuncularınız ne kadar disiplinli olursa olsun onlara eşlik etmeli ve bir şeyler katabilmelisiniz.

Geçtiğimiz Dünya Kupaları’nda Afrika takımları son 16 turundan itibaren pek varlık gösterememişti. Sizce bu sene işler değişebilir mi?

Özellikle Nijerya’nın çeyrek veya yarı final görmesini tabii ki isterim. George Weah bizi favoriler arasında görüyormuş. Sözleri üzerimize daha da büyük bir yük bindiriyor (Gülüyor). Hatta Neymar da güçlü bir ekip olduğumuzu belirtti. Biz yine de FIFA sıralamasında 47. olduğumuzu ve mütevazı kalmamız gerektiğini unutmamalıyız. Futbol sürprizlere her zaman açıktır. Emin olduğum tek şey maçları büyük bir tutkuyla oynayacağımız. Azmimiz bizi sürpriz noktalara getirebilir.

Diğer Afrika takımları için neler söylersiniz? Sizce Fas, Mısır, Senegal veya Tunus’un çeyrek hatta yarı final görme şansı var mı?

Saydığınız tüm takımların gerçekten güçlü olduğuna inanıyorum. Afrika’yı harika temsil edeceklerine de eminim. Mısır, Uruguay karşısındaki ilk maçından başlayarak Afrika’nın hafife alınmaması gerektiğini gösterebilir. Beş Afrika takımının da gruptan çıkabilmesi harika bir şey olur. Ve bu bence mümkün. Nasıl güçlü bir işaret olabileceğini düşünsenize…

2006’da Togo Milli Takımı’nda olduğu gibi geçmişte Afrika takımlarının kendi içinde anlaşmazlıklar yaşadığını gördük. Bu Dünya Kupası için böyle bir tehlike görüyor musunuz?

Böyle bir tehlike oluşmasın diye çok uğraştık. Kasım’da Dünya Kupası için verilecek primleri netleştirdik ve aramızda anlaşmaya vardık. Umuyoruz ki turnuvaya katılan herkes buna gerekli saygıyı gösterir. Dünya Kupası’na birkaç gün kala prim, bonus gibi sebepler yüzünden yine huzursuzluk çıkabilir. Fakat ben bu tarz sorunlarla karşılaşacağımızı düşünmüyorum. Geçtiğimiz yılın sonundan beri kamplardan tutun hazırlık maçına kadar Dünya Kupası için hazırladığımız programa göre ilerleyebildiğimizi görünce umudum daha da artıyor. Bu, Afrika futbolunun böyle büyük turnuvalara artık daha profesyonel bir şekilde hazırlandığının göstergesi.

Sizce kupaya aday takımlar hangileri?

Önceki turnuvalarda da gördüğümüz gibi büyük takımların son 16 turunda veya çeyrek finalde birbiriyle karşılaşma ihtimali var. Bu yüzden yarı finalde sürpriz bir takım görebileceğimizi düşünüyorum. Almanya, Fransa ve Brezilya grup aşamasını kazasız belasız atlatacak gibi gözüküyor. Aynısını Arjantin için dileyemeyeceğim (Gülüyor). İspanya da turnuvanın en güçlü takımları arasında.

Ev sahibi Rusya’dan beklentileriniz neler?

Rusya konusunda meraklıyım. Hazırlıklı olacaklardır diye tahmin ediyorum. Fakat bu takımın turnuvada ne kadar ileri gidebileceği konusunda bir yorum yapmak zor. Rusya’nın son aylardaki performansı çok da tatmin edici değildi.

Peki ya Almanya’dan?

Almanya son şampiyon olmasına rağmen dört sene önceki hırsından hiçbir şey kaybetmedi. Bu deneyimli takımın en güçlü yanıysa yıllardır süregelen devamlılığı. Organizasyon anlamında da açık ara öndeler. Tek bir detayı bile şansa bırakmıyorlar.

Almanya’da doğdunuz ve senelerdir Bordeaux yakınlarındaki Arcachon isimli sahil kasabasında yaşıyorsunuz. Dünya Kupası’nda olası bir Almanya-Fransa mücadelesinde gönlünüzden hangi taraf geçer?

İtiraf edeyim, her seferinde büyük bir ikileme düşüyorum. İçimde iki kalp atıyormuş gibi hissediyorum. Bir tarafta annem ve kardeşlerimin yaşadığı yer olan Almanya var. Öbür taraftaysa bir sürü arkadaşımın olduğu, bana çok fazla şey katan Fransa. Karar vermek zor; en iyisi tarafsız kalmak… Bu eşleşme gerçekleşirse tek dileğim 1982 Dünya Kupası’nın aksine sorunsuz biten bir maç izlemek.

Alman kaleci Toni Schumacher’in Patrick Battiston’u sakatladığı yarı finalden mi bahsediyorsunuz?

Tabii ki ondan bahsediyorum. O dönem Girondins Bordeaux’da oynuyordum. Alain Giresse ve Marius Tresor’la olduğu gibi Battiston’la da takım arkadaşıydım. Fransa’nın o dönemki antrenörü Michel Hidalgo beni milli takıma almak istemişti. Çift vatandaşlığım vardı ama önceden Alman Milli Takımı’nın olimpiyat karmasında yer aldığım için takım değiştirmem mümkün değildi. O dönem bana Fransa Ligi’nin en iyi sağ beki gözüyle bakılırdı. 1982’deki yarı finali Almanya’da ailemle tatildeyken izlemiştim. Fransızlar daha iyi oynuyordu fakat Almanlar da hiç pes etmiyordu. İnanılmaz bir maçtı! İkiye bölünmüş gibiydim.

Bir Alman olarak Bordeaux’da oynamak bu maçtan sonra daha farklı oldu mu?

Dramatik bir maçtı ve hâliyle biz de etkilerini hissetmiştik. İç sahada kötü bir durumla karşılaşmadım. Deplasmanlarda benimle birlikte Dieter Müller ve Caspar Memering’i birkaç hafta boyunca ciddi ıslıklamışlardı. Fransızlar Schumacher’in davranışı yüzünden Almanlara kızgındı. Fakat onları asıl kızdıran şey sonrasında aptalca şeyler söylemesiydi. Neyse ki ortalık hızlıca sakinleşmişti.

Günümüzde durum nasıl?

13 Kasım 2015’deki korkunç terör olaylarından sonra iki takımın Stade de France’ın altında tüm gece nasıl sığındıklarına bir bakın. Resimlerde iki takımın dip dibe durduğunu ve hiç olmadıkları kadar birlik içinde olduklarını göreceksiniz. Rekabet ortamında saygılı ve eşit davranmak her şeyin başı. Bir parantez açayım: Almanya ile Fransa’nın bu Dünya Kupası’nda final oynaması için taklalar ata ata, en önde ben koşarım. Tabii Nijerya imkansızı başarmadığı sürece…

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Başka Bir Yol

Başka Bir Yol

4 sene önce
Hayal Albümü

Hayal Albümü

4 sene önce