Arsene Wenger, 1996 yılında göreve geldiği Arsenal’dan bu sezon sonunda ayrılacağını açıkladı. Kulübün resmi internet sitesinde, 68 yaşındaki Fransız’ın belli belirsiz bir tebessümüyle paylaşılan ‘Merci Arsene’ başlıklı yazı, 22 yıllık birlikteliğin son ayına girdiğimizi haber veriyordu. Elbette sosyal medyanın bu gelişmeye de yanıtı gecikmedi. Kısa süre içerisinde iyisiyle, kötüsüyle Wenger yorumları ana sayfaları kapladı. Bir tarafta -aralarında benim de bulunduğum üzere- son birkaç yıldır Wenger’in ayrılması gerektiğini düşünse de bu habere duygulanıp güzel günleri hatırlayanlar vardı. Kimileri ise “Yahu adama demediğinizi bırakmadınız, şimdi gidiyorum deyince mi kıymete bindi?” sorusunu sordu. Peki bir birlikteliğin miladını doldurduğunu düşünmek, geçmişin hatırına karşıdakine minnet duymaya engel midir?
Arsenal, kuruluşu 19. yüzyıla dayanan bir kulüp olarak şüphesiz Wenger’den önce de önemli menajerlerle çalışmıştı. 1920’lerde takıma oynattığı meşhur WM sistemiyle, yaklaşık 30 yıl dünya futbolunun geçerli şablonunu oluşturacak Herbert Chapman bu isimlere iyi bir örnek. Ya da 1970’lerden 1986’ya dek uzanan ve pek de iç açıcı geçmeyen yılların ardından göreve gelip aralarında Kupa Galipleri Kupası’nın da bulunduğu zaferleri tadan George Graham… Ancak ne Chapman, ne Graham ne de başka bir menajer, Arsenal’ı Wenger kadar değiştirebildi. Sıklıkla ‘Boring, boring Arsenal’ (Sıkıcı, sıkıcı Arsenal) tezahüratlarıyla selamlanan bir takımı, birkaç yıl içerisinde hücum futbolunun en rafine örneklerini sergileyen bir yola sevk etmesiyle Wenger, kulüpte kökten bir kültür değişimi yarattı. Ve yalnızca bunun için dahi sonsuza dek şükran duyulmayı hak ediyor.
Öte yandan hayatın hemen hemen her alanı, son 10 yılda önceki 50 seneye göre keskin bir değişim gösteriyor ve futbol da bu konuda bir istisna değil. Kendini yenilemeyi başaramayanlar, günbegün karşılarına çıkan panzehirler tarafından yeşil çimlerde kolaylıkla etkisiz hâle getirilebiliyor. İlk 10 yılında hem Arsenal hem de İngiliz futbolu için devrimci sayılabilecek hamleleriyle fark yaratan Wenger, son beş sezonunda ise kendini tekrarlayan senaryoların kurbanı oldu. Sezon ortası form düşüklüğü, transfer tercihlerindeki hatalar ve son olarak Alexis Sanchez’de ortaya çıkan gemiyi terk etmek isteyen yıldızlar, bir değişime ihtiyaç duyulduğunu çoktan su yüzüne çıkarmıştı.
Ve dün sabah, o değişimin çok da uzakta olmadığı bizzat Fransız hocanın kelimeleriyle ayyuka çıktı. Belki birkaç sezon önce bu kararı alsa, istifa çağrıları duyulmayacaktı bile. Yine de Arsenal taraftarlarında Wenger’in kredisi, o birkaç sezondan çok daha fazla ve bu yüzden birkaç gün önce istifa mesajları atanların dahi bugün #MerciArsene etiketine bir şeyler karalamasına şaşırmamalı. Bir evde harika anılar biriktirmiş olmanız, hayatınızın bir noktasında, farklı ihtiyaçlar baş gösterdiğinde yeni bir adres seçmek istemenize engel değil ne de olsa. Çok uğraşıp, çeşitli sebeplerle gecikse dahi sonunda o yeni yuvanıza taşınma vakti geldiğinde, eski evinizden ayrılmanın burukluğunu yaşadığınız için sizi kim suçlayabilir ki? Zamanında bir devrim niteliğinde olan daktilonuz artık bilgisayarlara yenik düşüyorsa, o hantal tuşların sesini tebessümle anmanın ayıp bir yanı var mı? Artık anlaşamadığınız ve birlikte devam etmeye çalışırsanız ilişkinizin çok daha kötüye gideceğini fark ettiğiniz sevgilinizle yolun sonuna gelirken, birlikte geçirdiğiniz o güzel yılları minnetle anıp tüm bu hatıralar için ona teşekkür etmenin neresi tutarsız?
Bu durumu yapmacık görenleri anlamak güç değil. Ne de olsa sosyal medyada kurun retweet, favori ya da takipçi üzerinden hesaplandığı bir ekonomi var ve ‘romantik’ elementler bu pazarda bir enflasyon yaratmanın en kolay yolu. Milan’ın baklava orta sahası gün aşırı karşımıza çıkarken, “Ah o eski derbiler!” nidaları ekranlarımızda yankılanırken Arsene Wenger’e yazılan veda mesajları da bu tasniften nasibini alabiliyor.
Yine de futbol gözünü Arsene Wenger’in Arsenal’ı ile açmış, bilinçli seçebildiği ilk doğum günü hediyesi, önünde O2 yazan mavi renkli bir Thierry Henry forması olan bendeniz, burada bir hata göremiyorum. Sempati duyduğum kulübün bir değişime ihtiyacı vardı ve hayatımda ilk kez yeni bir menajere merhaba diyeceğim. Biraz garip. Ancak bu durum, çocukluğumun hafta sonlarını daha mutlu hâle getiren adama o günlerin hatırına teşekkür etmeme engel değil. Yani, olmamalı…