100. yılında şampiyonluğa ulaşan Fenerbahçe’yi, bir sonraki sezon başka heyecanlar bekliyordu. Şampiyonlar Ligi’nde ilk hedef Inter, CSKA ve PSV Eindhoven’ın olduğu gruptan çıkabilmekti. Sarı-Lacivertliler, grubu 11 puanla ikinci sırada tamamlayarak bunu başardı. Son 16 turunda karşılarına çıkan rakip ise son iki yılın UEFA Kupası şampiyonu Sevilla oldu. Endülüs ekibi artık Kupa 2’deki başarısını Şampiyonlar Ligi’ne taşımayı amaçlardan, Fenerbahçe ise Kadıköy’deki Inter galibiyeti ile başlayan rüyadan olabildiğince geç uyanmak istiyordu. Sarı-Lacivertliler, Sevilla’daki penaltı atışları sonrası turu geçmeyi başardı.
Fenerbahçe tarihinde büyük puntolarla yazılı olan pek çok gün vardır. 2 Nisan 2008 günü de onlardan biri, hatta belki de en önemlisiydi. Hafta içi olmasına rağmen Kadıköy’de gündüz saatlerinden başlayan tatlı telaş, maç saati yaklaştıkça daha da artıyordu. Kadrosunda Frank Lampard, Nicolas Anelka, Didier Drogba gibi süperstarlar bulunan Chelsea, otoritelere göre maçın favorisiydi. Nitekim dakikalar 13’ü gösterdiğinde Fenerbahçe, Deivid’in kendi kalesine attığı golle geri düştü. Fakat henüz birkaç hafta önce oynanmış ve “Buraya kadarmış” denirken gelen golle turun geldiği bir Sevilla maçı vardı. Teknik direktör Arthur Zico’nun dediği gibi; nefes aldığınız sürece yaşıyorsunuz demekti…
Fenerbahçe, bu golün ardından nefes almayı ve sakin kalmayı başardı. Bunun ödülünü de bir süre sonra aldı. Maçın orta saha mücadelesine dönmeye başladığı dakikalarda Colin Kazım-Richards, Mehmet Aurelio tarafından önüne atılan kusursuz ara pasını cevapsız bırakmadı. Şükrü Saracoğlu 1-1’i kutlarken, akıllarda hiç şüphesiz 2-1 öne geçmek vardı.
Fenerbahçe taraftarının Zico dönemi ile ilgili saha içi ve saha dışında birbirinden güzel anıları vardır. Ancak belki de o döneme dair özlemle hatırlamadıkları az sayıda unsurdan biri yana doğru yapılan paslardı. Maldonado, yine o paslardan birini Deivid’in ayaklarına verdiğinde kendisi dâhil hiç kimse Fenerbahçe tarihinin en anlamlı gollerinden birinin yolda olduğunu bilmiyordu. Brezilyalı, topu aldı, kontrol etti ve vurdu. Top öyle bir yere gitmişti ki; kaleci Carlo Cudicini ancak yere düşüp kaleye baktıktan sonra topu görebildi.
Belki Fenerbahçe, o yıl Şükrü Saracoğlu’nda 2-1 kazandığı maçın rövanşında 2-0 mağlup olup yarı finalin kapısından döndü ancak o günün hatırası, Fenerbahçe taraftarının hafızasında her daim tazeliğini koruyacak.