“Oasis’in ilk ünlü olduğu zamanlarda sürekli seyahat ediyordum. Sanırım sekiz yıllık bir zamandan bahsediyorum, bu süre içinde toplasan 10 tane Manchester City maçına gidebilmiştim ve hiçbirini kazanamadık. Düşünsene; sekiz yıl boyunca tuttuğun takımın galibiyetine şahit olamıyorsun!”
Noel Gallagher, eski Manchester United futbolcusu ve bugünün televizyon yorumcusu Gary Neville’a verdiği röportajda, bir taraftar olarak geçirdiği zor zamanlardan böyle bahsediyordu. Aslında, takımına duyduğu aidiyet nedeniyle zorluk çeken tek kişi kendisi değildi. Karşısındaki Gary Neville da bu durumdan nasibini almıştı. Bir United’lı olarak yapmaması gereken bir şey yapmış ve gitar öğrenmeye başladıktan sonra, hayranı olduğu Oasis grubunun üyesi Noel Gallagher’dan gitarını imzalamasını istemişti. Noel, bu isteği memnuniyetle kabul etti. Gitarı aldı, imzaladı ve geri yolladı. Neville, paketi açtığında acı bir sürprizle karşılaşacaktı. Zira gitarının üstünde yazanlar, pek de beklediği gibi değildi:
“Sevgili Gary, kaç kez İngiltere Milli Takımı forması giydin ve bunların kaçını hak ettin? Sana söyleyeyim; lanet olsun ki hiçbirini! Sevgilerimle, Noel Gallagher! M.C.F.C.”
Bu, ikili arasında yaşanan ilk husumet de değildi üstelik. 2011 yılında Neville, Chelsea’yi yendikleri bir maçtan sonra rakiplerine gönderme yapmak için Oasis’in bir şarkısına atıfta bulunmuş ve Twitter hesabından “Fade Away” yazılı bir tweet paylaşmıştı. Noel’in tepkisi gecikmedi: “Oasis’in kutsal şarkı sözlerini kullanmaya devam ederse Bay Neville’ın başına neler geleceğini söyleyeyim; gecenin bir köründe evini basacağım, sonra onu bir sandalyeye bağlayacağım ve kendisine zorla Best of Simply Red albümünü dinleteceğim. Bu son uyarımdır!”
Noel’in agresif tutumundan payını alanlar sadece Manchester’ın diğer yakasındakiler olmadı. Zlatan Ibrahimovic’i “O lanet olası bir aptal, onu sevmiyorum, serserinin teki. Tam da kardeşim Liam gibi; çok konuşuyor ama boş konuşuyor. Havalı dövmeler ve koca bir çeneye sahip” sözleriyle tanımladı. Oğlunun okuldaki ilk gününden bahsederken “Onu üniformasıyla gördüm ve tam olarak şöyle hissettim: Tanrım, işte o an geldi; kendine yeni arkadaşlar edinecek, sonra bir gün eve gelecek, artık Tottenham’ı tuttuğunu söyleyecek ve ben de onu boğazlayıp kanala atmak zorunda kalacağım” dedi. Takımının 2011 yılında QPR’a karşı oynadığı şampiyonluk maçında Şili’nin başkenti Santiago’daydı ve hedefinde bu kez bir pub sahibi vardı: “44 yaşındayım ve tuttuğum takım bugün belki ilk kez şampiyon olacak. Bense 5 bin mil ötede, lanet olası bir pub sahibinin bu maçı açmasını bekliyorum!”
Tüm bunların yanında, sıcak baktığı insanlar da oldu tabii. Geçen yıl, takımda en sevdiği üç ismin Toure, Agüero ve David Silva olduğunu açıkladı ve Silva’nın isterse eşi Sara ile birlikte olabileceğini söyledi. Tabii, Noel’in bu sevgisi City’liler tarafından da karşılıksız bırakılmadı.
Kimse sıcak bir temmuz öğleden sonrası, binlerce kişinin katıldığı bir festivalde, City’nin kaptanı Vincent Kompany’yi görmeyi beklemez. Ben de beklemiyordum ama 1 Temmuz 2012’de, Leuven adlı küçük bir Belçika kasabasında düzenlenen Rock Werchter festivalindeki Noel Gallagher’s High Flying Birds konserinden birkaç dakika önce sahneye Kompany çıktı, mikrofonu eline aldı ve şunları söyledi:
“Bugün buradayım; çünkü sizlere bir ikonu, bir efsaneyi, bir Manchester’lıyı, üstümde ceketi bulunan Manchester City’nin bir taraftarını takdim etmek istiyorum: Noel Gallagher!”
*Bu yazı, Socrates’in 2015 Eylül sayısında yayımlanmıştır. Tüm sayılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.