Genellikle mayıs aylarının bir pazar öğleden sonrası yaşanan bir heyecan selidir ki, her mayıs ayı da aynı verimliliği sunmaz. Lig sıralamasının bir türlü kesinleşmediği, son haftanın son dakikalarına sarkan belirsizliklerin olduğu sezonlar her yıl yaşanmaz. Yaşandığındaysa, şampiyon olan, kıta turnuvasına katılmaya hak kazanan veya bir sonraki sezon da aynı kümede yarışma şansına kavuşan, ya da bu ödülleri kılpayı kaçıran takımların taraftarlarının hafızalarında silinmez bir yer edinirler. Özellikle de düğümün çözüldüğü o son dakikalarıyla. Sel, kasırga, fırtına, tufan gibi meteorolojik benzetmelerin yerine, kendine ait bir ismi hak eden bir futbol olayı. Belki de Tanıl Bora çoktan bir isim bulmuştur.
Kuzeyinden güneyine ve daha ziyade Rio Grande’nin güneyindeki bölgeleriyle Amerika, böyle bir 10 Ekim Salı Akşamı yaşadı. Aynı on ülkenin her dört yılda bir deplasmanlı usülle mücadele ettiği ve Dünya Kupası için 4.5 kontenjana sahip CONMEBOL elemesi, bünyesindeki takımlar arasındaki nispeten dengeli güç dağılımının da sayesinde, böylesi anlara tanıklık edilmesini kolaylaştıran bir formata ve katılımcılara sahip. Yine de 2018 Dünya Kupası Elemeleri’nin, son maçlar öncesinde Brezilya’nın yanına kopup giden başka bir takımın eklenememesi sonucunda, en karmaşık gemici düğümünü andıran bir çözülmezliğe ulaşması kayda değerdi; 2. sıradaki Uruguay ile 7. sıradaki Paraguay arasındaki 4 puanlık bantta 6 takım sıralanıyordu.
Ancak maç Ekvador’un golüyle açıldığında, aynı puanda 4 ve 5. sıralarda bulunan ve Lima’da karşılaşmakta olan Kolombiya ile Peru bir yana, iddiası epeydir kalmamış Venezuela’yı ağırlayan Paraguay dahi umutlanmıştı. Neyse ki el libertador‘un hat-trick’i imdada yetişti ve dünya, bu büyük oyuncunun kazanmak için belki de son şansı olan Rusya seyahatine çıkmasından mahrum kalmamış oldu. Kolombiya’nın doğrudan katılım hakkı elde ettiği, Peru’nun kıtalararası play-off ile şansını son aşamaya taşıdığı akşamın en büyük kaybedeni, bazı taraftarlarının şakayla karışık beklentilerinin aksine, Arjantin’i evde bırakmak için “yatmayan” Brezilya karşısında tutunamayan Şili oldu.
Akşamın daha da dramatik anları ise Orta Amerika’da yaşandı. Biraz müstehzi bir bakış açısıyla, Meksika’nın pek de baş ağrısı çekmeden her dört yılda bir Kupa’ya katılmasını sağlamak amacıyla tasarlandığı ileri sürülebilecek olan CONCACAF elemeleri, neredeyse her defasında aynı sonucu veriyordu. Son zamanlarda, Meksika ve ABD’nin yanına genellikle Kosta Rika da Kupa yolcusu olarak ekleniyordu. Bu sefer farklı olarak, Kosta Rika ve Meksika’ya karşı oynadıkları dört maçtan yalnızca 1 puan çıkarabilmiş olan ABD işini zora sokmuştu. Yine de, altı takımlı grupta sadece 3 puanı bulunan Trinidad Tobago ile oynayacağı deplasman mücadelesinden beraberlikle ayrılmaları hâlinde bile doğrudan katılımı garantileyebileceklerdi. Aksine bir sonuç pek de beklenmiyordu ancak Panama ve Honduraslı futbolseverlerin umutlarını kesmedikleri, sırasıyla Kosta Rika ve Honduras’a karşı kendi evlerinde oynadıkları son maçlardan önce tribünleri doldurmalarından anlaşılıyordu. Hatta Panama City tribünlerinde büyük puntolarla Rusça yazılmış, boydan boya pankartlar göze çarpıyordu!
Üç maç da gelgitlere, olmayacak topların gol olmasına sahne oldu. İlk yarılar devam ederken ABD, birisi Omar Gonzalez’in kaleye pek de yakın olmayan bir noktadan ters bir vuruşla kendi kalesine aşırttığı olmak üzere, 2 golle gerideydi. Öte yandan Panama da geriye düşmüştü ve Meksika Kalecisi Ochoa da, Honduras’ın bulduğu şanslara karşı iyi bir maç çıkarıyordu. Sonrası özetlerden de izlenebilir elbette. Yine de Panama’nın beraberlik golünün üzerinde durmadan geçmek mümkün mü? Kornerden sonra oluşan bir karambolde Gabriel Torres’in hamlesiyle kaleye yönelen top direğe çarptığı gibi çizginin üzerinde öylece kalıyor. Topu içeriye doğru dürtmek için savunmacısından kurtulmaya çalışan Blas Perez, rakibinin de müdahalesiyle topun üzerine düşüyor ve topla bir an göz göze geliyor. Yapabileceği tek şey üflemek ve top çizgiyi geçmeye o kadar yakın ki, bu bile yeterli olabilir. Sonrasında çizgiyi savunan Kosta Rika’lı savunmacı cansiperane bir ayak darbesi savuruyor ve top Perez’e çaraparak direğin yanından dışarı çıkıyor. Panamalılar daha penaltı itirazlarına başlamadan, o karmaşada topun auta çıkmadan önce kale çizgisini geçtiğini gördüğünü zannetmiş olacak ki, yardımcı hakem orta çizgiye doğru koşmaya başlıyor (gol çizgisi teknolojisi, CONCACAF elemelerinde kullanılmıyormuş).
ESPN’de “hayalet gol” tanımlaması yapılan bu golden sonra akşamın kalan dakikalarında da şans ABD’nin yanında değildi. Aynı dakikalarda Honduras’ın bir akınında direkten dönen topun, kalecinin ense köküne çarparak ağlara gitmesiyle orada da skora eşitlik geldi. Her iki ev sahibi de birer gol daha atınca ABD, 1986’dan bu yana ilk defa kupanın dışında kalmış oldu.
Panama City’de gözler sahada ve kulaklar Trinidad Tobago’nun Ato Boldon -başka bir isim düşünülemezdi herhalde- Stadyumundan gelecek “Bitti!” haberindeyken, maçın son saniyelerinde bir teyzenin sahaya atlaması ve taca çıkan topu almaya koşan Kosta Rikalı oyuncudan önce, top toplayıcı çocuğun yaklaşık 30 metrelik bir deparla gelip topu trübünlere dikmesi, atmosferdeki duygu yükünü gösteriyordu. Dört yıl önce, ABD’den duraklama dakikalarında peş peşe 2 gol yiyerek kıtalararası play-off şansını kaybeden Panama, küçük çaplı bir mucizenin sonucunda ilk Kupa seyahatine hak kazanırken, güçlü rakibinden de rövanşı almış oldu.
Uluslararası maçlar için liglere bir haftalığına ara verildiğinde, birçok futbolseverin sabırsızlandığını ve Panama-Kosta Rika maçının, Premier Lig’de Arsenal’in, orta sıralardaki bir takımla olan mücadelesi kadar ilgi toplamadığını görüyoruz. İşin doğrusu, kulüp takımlarının mücadelesindeki oyun kalitesini, uluslararası turnuvaların eleme aşamalarında bulmak pek de mümkün değil. Öte yandan tarafsız gözlerle izleyenleri bile içine alan heyecan girdabı -evet, halen orijinal bir isim bulamadım- her pazar öğleden sonrası oluşmuyor.