Filmi çekilmiş bir boksörü yazmak zordur. Hakkında bilinmedik pek az şey bulabilirsiniz. Hele de bu filmi Martin Scorsese çekmiş, başrolde de Robert De Niro oynamışsa… 26 yaşıma kadar 1980 yapımı Raging Bull filmini izlemeyi erteledim. Ben Al Pacino’yu daha çok severim. Bu yüzden Robert De Niro’nun kült filmlerini hep sonra izlemişimdir. De Niro’yu izlemek, Al Pacino’ya ihanet gibi gelirdi. Ne saçmalık.
Marco Polo’nun Kubilay Han’a gezdiği kentleri anlattığı Italo Calvino imzalı Görünmez Kentler romanını bir arkadaşımdan ödünç almıştım. Belki yıl oldu okumadım. Hep erteledim. Calvino’nun derdini uzatmadan anlatışı bana Eduardo Galeano’yu hatırlatıyordu. Galeano favori yazarımdı ve Calvino’yu daha çok sevme ihtimalim onu okumama engel oluyordu.
Jake LaMotta ismini çok kez duymuştum. Büyük bir şampiyondu. Kimmiş, neler yapmış diye öğrenmek için araştırmayı hep erteledim. Ben Sugar Ray Robinson’ı seviyordum. LaMotta, Sugar Ray’i yenen ilk adamdı. Hemen taraf olmuştum. Ne saçmalık. Taraf olmaya gerek yoktu. Sugar Ray Robinson zaten daha büyük şampiyondu. Hem olmasa ne olurdu, ikisini de sev geç işte! Ama yok, bizim nesil de böyle büyüdü. Ronaldo mu Messi mi? Nadal mı Federer mi? Schumacher mi Hakkinen mi?
Sonunda filmi izledim, kitabı okudum ve Jake LaMotta’yı yazıyorum. Hem de Calvino’dan bir alıntıyla…
“Yüksek burçlarıyla Zaira’yı boşuna anlatmaya çalışacağım sana gönlü yüce Kubilay. Merdivenli yolların kaç basamaktan oluştuğundan, kemer kavislerinin açı derinliğinden, çatıların hangi kurşun levhalarla kaplandığından söz edebilirim sana; ama şimdiden biliyorum, hiçbir şey söylememiş olacağım sonunda. Zira bir kenti kent yapan şey bunlar değil, kapladığı alanın ölçüleri ile geçmişinde olup bitenler arasındaki ilişkidir…”
Jake LaMotta, boks tarihinin Zaira’sıydı. Çıktığı 106 maçın 83’ünü kazanması (30 nakavt), 19’unu kaybetmesi ya da 4’ünde berabere kalması ikinci planda kaldı. Özel hayatı o kadar hareketli oldu ki büyük unvan maçlarını anlatmakla yetinenler LaMotta’nın hayatının büyük bir bölümünü atlıyordu.
Giacobbe LaMotta, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından 1, ekonomik buhrandan 7 yıl önce 1922’de New York’ta Bronx’ta dünyaya geldi. Birçok boksör gibi onun da boksa başlama nedeni babasıydı. Bu bazen zorbalıkla, bazen teşvikle bazen de bir iki öğütle olur. Her koşulda baba figürü bir boksör için önemlidir. Babası ile olan ilişkisini LaMotta’nın kendisinden dinleyelim: “Bir gün eve ağlayarak dönmüştüm. Benden yaşça büyük çocuklar mahallede takılırken elimdeki sandviçi alıp beni tartaklamıştı. Olayı babama anlattığımda bir şamar da babamdan yedim. Elime bir buz kıracağı tutuşturup “Al şunu, eğer sana bir daha sataşırlarsa onlara bununla vur. Sakın kimseden kaçayım deme, eğer eve bir daha ağlayarak gelirsen seni onlardan daha kötü döverim. Anladın mı?” dedi. Birkaç gün sonra üç tane çocuk beni yine sıkıştırdı. Beni biraz itip kaktıklarında babamın dedikleri aklıma geldi. Bir tanesine elimdeki buz kıracağı ile vurdum. Yanağı soyulmuştu. Diğer çocuklar yanaktan süzülen kanı görünce çığlık atarak kaçmaya başladılar. Bana “Nasıl boks yapmaya başladın?” diye sorduklarında onlara “Beni babam ve Bronx denen bu yer boksör yaptı” diyorum.”
Jake dövüşmeyi öğrendikten sonra babası komşu çocuklarla dövüş tertip edip, büyüklere akşam eğlencesi sunuyordu. Bu minik yumrukları izleyen küçük kalabalıklar memnuniyetlerini göstermek için ringden bozma alana bozuk paralar atmaya başladılar. Gün geçtikçe atılan paralar baba tarafından toplanılan paralar oldu ve Jake ev kirasına yardımcı olmaya başladı. Jake bu tatlı yumruk biliminden artık para kazanabileceğini kanıtlamıştı. 19 yaşında profesyonel oldu.
1949’da 89. maçında unvan için ringe çıktığında 13 yenilgisi 3 beraberliği vardı. 89 maçtan bahsediyorum. Bu rakama ulaştığında 27 yaşındaydı. Karşılaştığı boksörlerin çoğu önemli isimlerdi. 19. maçında Madison Square Garden’da dövüşmüştü. Onu boks efsanesi yapan maç ise 1943’te 40 maçta yenilgi yüzü görmeyen Sugar Ray Robinson ile karşılaştığı maç oldu. Sugar Ray Robinson’ın ilk 132 maçında yenildiği tek isim Jake LaMotta olmuştu. İki isim Michigan’da dövüştü. 18,930 kişi salonda bu maçı izliyordu. Robinson 3-1 oranında favoriydi. Sekizinci rauntta LaMotta, Robinson’ı sıkıştırdı. Kızgın bir boğa gibi matadoru iplere doğru yöneltti. Önce gövdesine bir sağ sonra kafasına bir sol ile Robinson’ı iplere yolladı. Maçın sonunda hakem kararıyla kazanan LaMotta oldu. Yaptığı şey, hem boks kariyerinde hem sonrasında hayatı boyunca onun peşinden geldi. Kazandığı o maç LaMotta’nın ikinci gölgesi olmuştu. Nereye gitse, kiminle konuşsa Sugar Ray soruluyordu. İkili tam yedi maç yaptılar ve bunların altısını Sugar Ray Robinson kazandı. Ortada boks kariyeri bakımından bir tartışma yoktu, Sugar daha iyiydi ama Robert De Niro, Sugar Ray’i değil Jake LaMotta’yı oynadı.
Jake LaMotta bir yerde şöyle demişti: “Ben bugün gördüğün gibi iyi bir adam değildim. Kibirliydim, kıskançtım ve kabaydım. Şimdi iyiyim, hepsi bu güzel kadın sayesinde.” Burada yedinci eşi Denise’den bahsediyordu. Ama onun hayatındaki esas kadın Vikki’ydi. 1946’da kökenleri Romanya’ya dayanan genç ve güzel Vikki ile evlenmişti. Bu evlilik Vikki’nin ilk, LaMotta’nın ikinci evliliğiydi. Evlendiklerinde Vikki 16 yaşındaydı. Vikki’nin güzelliği dillere destandı. Genç kadın ünlü olmak, modellik yapmak istiyordu. “Görünmez Kentler” kitabında Anastasia olarak adlandırılan bir şehir vardır. Vikki o şehir kadar güzeldi: “Her arzunun mutlaka yaşanması gerektiği, senin de parçası olduğun bir bütünmüş gibi gelir sana, oysa o, senin keyif almadığın her şeyin tadına varır, sana da bu arzuda yaşamak ve bununla yetinmek kalır.” Kimine göre kötü, kimine göre iyi, Vikki’nin böyle bir gücü vardı işte. Bu güç başlarda LaMotta’yı esir aldı. Ama sonrasında Bronx serserisinin kariyeri de düşüşe geçince ortada ne aşk ne de güzellik kaldı. LaMotta sık sık Vikki’ye şiddet uyguladı. 11 yıl evli kaldılar ve üç çocukları oldu. 1957’de boşandılar.
Martin Scorsese’nin yönettiği ve LaMotta’yı canlandıran Robert DeNiro’ya Oscar ödülü getiren Raging Bull filmi ünlü boksörün eşine duyduğu kıskançlığı, ona karşı acımasızlığını ve ringdeki tutkusunu gözler önüne seriyordu. Bir keresinde sırf eşi Vikki “Bu adam iyi görünüyor” dediği için ringde bir rakibini paramparça etmiş, adamın yüzünü tanınmaz hâle getirmişti.
LaMotta, kariyeri boyunca unvan maçı için mücadele etti. Dediğine göre ona unvan maçı vermiyorlardı. 1949’da Fransızların gelmiş geçmiş en büyük boksörü olarak görülen Marcel Cerdan ile dünya şampiyonluğu için ringe çıktı. İlk rauntta Cerdan’ın omzunu çıkarmıştı. Onuncu raunt başladığında gong sesinden sonra Cerdan maçtan çekildiği açıklandı. LaMotta dünya şampiyonuydu. Bu büyük maç için hemen rövanş ayarlandı ama o rövanş hiçbir zaman yapılamadı. Cerdan’ın uçağı Amerika’ya gelirken düştü ve Fransız hayatını kaybetti.
‘Kızgın Boğa’ kemeri kazandıktan sonra iki kez unvanını korudu. Sugar Ray ile altıncı maçında unvanını kaybetti. Sonrasında yine boksa devam etti ama artık eskisi gibi değildi; sakatlıklar onu engelliyordu. Boksu bıraktı. Ring Magazine tarafından tarihin en iyi on orta sıkletinden biri olarak gösterildi.
Bokstan sonra birkaç bar satın aldı. Sahnede olmayı seviyordu. Stand up gösterileri yapmaya başladı. Paul Newman ile oynadığı Hustler dâhil 15 filmde rol aldı.
4 yıl önce 92 yaşındayken yeni filmi Bronx Bull’un galasında Therasa Walker’ın sorularını yanıtlıyordu:
“-Bu kadar uzun süre yaşamak ve hâlâ röportaj verebilmek boksörlerde pek sık görülmez. Sırrın nedir?
-Sırrım falan yok. Tanrı bana karşı iyi oldu. Taş kafam inmek üzere olan bazı yumrukların inmemesini sağladı. Hepsi bu. Bu beysbol topunu tutmak gibidir. Sert gelen topu yumuşak bir şekilde tutmak için temastan sonra eldiveninizi geri doğru götürürsünüz. Gelen yumruğu gördüğünüzde de aynısını yapmalısınız. Bunları yapmasaydım şimdi burada olamazdım… Çılgın bir hayatım oldu. Bunca zamanın üstesinden nasıl geldim, bilmiyorum. Çok uzun zaman önce ölmeliydim.”
Jake LaMotta, 96 yaşında hayatını kaybetti. Kasıtlı olarak kaybettiği maç, aşkları, filmleri, stand-up gösterileri ve muhteşem boks kariyeri ile hayatı her zaman çalkantılarla dolu oldu. Her zaman ilgi çekti. Bu yüzden boks sporu var oldukça ‘Kızgın Boğa’ da her zaman akıllarda olacak. Hoşçakal Şampiyon.