“Adamlar nereden buluyor bu oyuncuları” cümlesini yıllarca grubun diğer ekibi Porto için kurduk. Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi grubunun favorisi Monaco, o klasik Porto modelini alıp geliştirirken, her yıl üstüne koymayı başaran bir takım haline geldi.
Proje Değişiyor
Monaco’nun bugüne taşınan hikayesi aslında şu aralar çok saygı duyulan teknik direktörleri Leonardo Jardim için pek de hoş geçmeyen bir görüşmeyle başlar. Takımın başkan yardımcısı ve milyarder Dimitry Rybolovlev’in sağ kolu Vadim Vasilyev odasına davet ettiği yeni teknik direktörleri Leonardo Jardim’le transfer konusunu görüşecektir o gün. Jardim büyük ihtimalle elinde tuttuğu oyuncu listesini vermeyi planlar, ancak Vasilyev UEFA’nın yeni kuralı FFP’nin James Rodriguez ve Radamel Falcao transferleri sebebiyle başlarını yakabileceğini, artık transferlerin büyük paralar harcamadan, yetiştir-sat modeli benimsenerek yapılacağını anlatır.
Normal şartlarda bu şekil bir senaryo değişikliğinde Monaco gibi bir kulübün küçülmeye gidip irtifa kaybetmesini bekleyebilirsiniz. Ancak Rybolovlev-Vasilyev ikilisinin kurduğu çok uluslu ve müthiş organize yönetim ekibi ve harika scouting performansı Jardim’in yeteneğiyle birleşince bugün ortada herkesin korktuğu bir takım var.
Jardim ve Taktiği
Leonardo Jardim’in elindeki oyuncu sirkülasyonu bol olsa da, gidenlerin yerine gelen oyuncularına biçtiği roller pek değişmiyor. Sürekli hücuma katılan bekler, biri bek orijinli, diğeri iki ceza sahası arası mekik dokuyan orta saha, biri merkeze kat eden, diğeri çizgiyi kullanan orta saha kanatları ve biri gezici, diğeri bitirici forvet. Evet, geçen senenin iskeletindeki en önemli dört parça gitti. Sol çizgiyi tek başına kullanan Mendy, her iki ceza sahasına eşit uzaklıkta oynayan Bakayoko, takımın beyni ve çoğu zaman kurtarıcısı Bernardo Silva ve tabii ki Kylian Mbappe. Jardim sezon başındaki hazırlık maçlarında ve PSG’ye kaybettikleri Süper Kupa maçında sol beke Feyenoord’dan gelen stoper orijinli Terence Kongolo’yu koydu. Hücum anlayışını tamamen bozan bir hamle olduğunu fark etti ve Mendy’nin oyununa yakın bir oyuna sahip Jorge’yi oraya monte etti. Sidibe-Jorge ikilisinin akışkanlığı Mendy’nin gidişine rağmen Monaco’nun hücumunda temponun değişmemesine neden oldu. Çizgiyi bu kadar iyi ve tempolu kullanan, gerektiğinde ceza sahasına delici şekilde girebilen ve skor üretimine çok fazla katkı yapan iki bek, Beşiktaş’ı mutlaka zorlayacaktır. Glik-Jemerson ikilisinin de hava toplarındaki etkinliğini daha önce Monaco maçı izleyen herhangi biri görmüştür zaten. Defansı şöyle bitireyim, Monaco’nun savunma dörtlüsü bu sezon 8 gole katkı yaptı 5 resmi maçta. Daha fazlası da gelecek.
Orta saha kurgusu özellikle Bernardo Silva’nın gidişiyle biraz bocaladı gibi duruyor, ama defansif olarak. Lemar sol kanatta artık dünya yıldızı klasmanına yürüyor, Bakayoko’nun yerini Moutinho’nun tecrübesi ve Tielemans’ın yeteneğiyle hallediyor Jardim – ki Fabinho’nun çıktığı seviye de yanındakini yukarıya çekiyor illa ki – ancak sağ kenarda ciddi bir soru işareti var. Bernardo Silva’nın içe kat ederek hem bekinin alanını boşalttığı, hem de merkeze ekstra bir oyuncu sokarak orayı rahatlattığı oyun planına henüz birisini dahil edebilmiş değiller. Bir başka genç süperyıldız adayı Rony Lopes o role adapte olamadı, Lyon’dan gelen Rachid Ghezzal de Bernardo Silva kadar mücadele eden ve savunma disiplinine sahip olan bir oyuncu değil. Hücumda çok fazla sorun olmasa da, özellikle savunması zayıf Sidibe’nin önünde de kimse durmazsa orası keyifle işlenebilir konuma geliyor. Özellikle Metz deplasmanında teknik direktör Phillippe Hinschberger’in bu madeni görüp Fabinho’yu oraya doğru sürüklemesi ve merkez orta sahada Moutinho’yu tek başına bırakması örneği izlenebilir.
Falcao’nun birkaç senesi boşa gitti. 2014 Dünya Kupası öncesi yaşadığı sakatlık, felaket Manchester United ve Chelsea maceraları ve Monaco’ya dönüş. Monaco onu maaşını ödeyemediği için kiralamıştı Premier League’e, geçen sezon başındaysa Falcao “Benim Monaco’ya borcum var, maaşımda kesintiye gidebilirsiniz, artık sadece oynamak istiyorum” dedi. Sonuç; bu konuşmadan sonra çıktığı 48 maçta 37 gol 6 asist. Mbappe’nin gidişiyle birlikte belki skor yükü biraz daha onun üzerine binmiş oldu ancak önce müthiş bir yardımcı gibi görünen Adama Diakhaby, sonra delicilik işini üstlenecek Balde Keita ve son olarak da Germain’in yerine Falcao’nun üstündeki yükü hafifletecek Jovetic geldiler. Bana sorarsanız Monaco’nun hücumu geçen seneki o akıl almaz noktadan çok daha korkutucu.
Karşımızda ne zaman 4-4-2, ne zaman 4-3-3 ya da 4-3-1-2 oynadığı belli olmayan, sürekli değişen, dönüşen ve önlem alması neredeyse imkansız olan bir takım var. Geçen sene 100 golün üzerinde attıktan sonra, bu seneye de maç başı 3 gol ortalaması tutturarak başladılar. Özellikle 2. Louis Stadı’ndan ziyade, Vodafone Stadyumu’ndaki maçın Beşiktaş için daha zor olduğunu düşünüyorum. Rakibi “Maçın hakimi benim” diye düşündürdükten sonra vuran Monaco’nun oyununa iki maçta da gelememek, top kaybı konusunda dikkatli, topsuz koşular konusunda da ayık olmak gerek. Beşiktaş’ın yaş ortalamasının da Monaco’ya kıyasla çok fazla olduğunu düşünecek olursak, tempoyu düşük belirlemek yararlı olacaktır. Üçüncü hafta deplasmandaki maçtan ziyade, Beşiktaş’ı çok zor bir iç saha maçı bekliyor dördüncü hafta.