Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolKüçük Prens

Kylian Mbappe, bir sezonda nasıl oldu da dünya futbolunun zirvesine çıktı? Onu en yakından tanıyan gazetecilerden, Le Monde yazarı Remi Dupre'den dinledik...

Fransa futbol fabrikasının son ve en parlak (ve pahalı?) ürünü Kylian Mbappe, içinde bulunduğumuz transfer çılgınlığı döneminin Neymar ile birlikte en gözde isimlerinden biri. Sadece bir sezonda tüm dünyayı etkisi altına aldı ve adıyla birlikte anılan bedeller, milli takımdan arkadaşı Paul Pogba’nın rekorunu tehdit eder hâle geldi. Monaco’nun genç yıldızının yeni adresinin ne olacağı, şu sıralar futbol dünyasının en çekici konuları arasında ve takımından ayrılacağı güne kadar da bu durum değişecek gibi görünmüyor. Peki, hakkında bu kadar tartışma dönen Mbappe aslında kim? Onu herkesten önce tanıyan Remi Dupre’ye sorduk…

Kylian ile tanıştığımda 13 yaşındaydı. 2011 ile 2013 yılları arasında, Paris yakınlarında Clairefontaine’de ‘Promo 98’ adı verilen, 22 kişilik genç bir futbolcu grubunu takip ediyordum. Yann Kitala, Yoann Vardin, Armaund Lauriente, Arnaud Nordin gibi kısa sürede Ligue 1 takımlarından deneme teklifi alan ve ardından profesyonel kontratlar imzalayan oyuncular… O sınıfta bir çocuk, aralarından bir tanesi, diğerlerinden ayrışıyordu.

Bu farklılığın sebebi, tam olarak daha yetenekli olması değildi. Promo 98’deki her oyuncunun belirli standartta top hâkimiyeti, yaratıcılık ya da profesyonel futbolcu emareleri gösterdikleri anlar vardı. Ama bu çocuk, Kylian, çok konuşurdu. Sahadaki herkese bir şeyler söylerdi, etrafını daima kontrol altında tutmaya çalışırdı. Onu diğerlerinden ayıran, yetenekli olmasının yanı sıra biraz da buydu. Her şeyin farkındaydı, yeteneğinin de… Stili ve topa olan yatkınlığı çok etkileyiciydi. Ancak asıl, olgunluğu ve diğerlerini yönetme becerisi yaşıtlarının sanki beş yaş önünde gibiydi.  O dönem meğerse sürekli profesyonel futbolcuların röportajlarını ve demeçlerini dinleyip onlar gibi konuşmaya çalışırmış. Yani daha o günlerden değerinin farkına varmış ve kendini en büyük hedefe hazırlamaya başlamış. Clairefontaine’deki antrenörleri de kendileriyle konuştuğumda bu doğal kabiliyete sahip çocuğun yaşıtlarının arasından bu kadar çabuk sıyrılmasına şaşırmadıklarını söyleyeceklerdi. Zaten o da her yıl bunu kanıtlar nitelikte meteor gibi yükseliyordu.

Real Madrid, Bayern Münih, Arsenal ve Paris Saint-Germain, namı kısa sürede Clairefontaine sınırlarını aşan 14 yaşındaki genç Fransız’a kayıtsız kalmadı. Daha o yaşlardan itibaren gelişimini takip ettiler. 2012’de kapıyı çalan, “Madrid’e gel” teklifiyle Zinedine Zidane’dı. Onun için yıllar sonra 120 milyon Euro’yu gözden çıkaracak kulübün ilk girişimiydi bu. Olmadı; çünkü Mbappe’nin ayaklarının yere sağlam basmasını sağlayan ailesi kararını vermişti. Onlar için her şeyden önce, iyi eğitim ve güçlü, istikrarlı aile bağları öne çıkıyordu. Kylian’ın Cezayir kökenli eski bir hentbolcu olan annesi Feyza ve altyapı antrenörü Kamerun kökenli babası Wilfred, oğullarının FFP (Finansal Fair Play) krizi sonrası yeniden yapılanmaya giden Monaco’yu seçmesini sağladılar. Paris’ten ya da daha büyük şehirlerden uzak olmasının ona iyi geleceğini düşündüler. Futbol eğitimi alırken Monaco’nun akademisinde eğitim de alabilecekti. Ayrıca Mbappe’nin menajerliğini üstlenmek isteyen yüzlerce temsilciyi geri çevirdiler ve oğullarını profesyonel bir hukuk firmasıyla desteklediler. Büyürken onun yanlış kişilerle iletişim kurup sorunlar yaşamasını istemediler. Onu sarıp sarmaladılar. Monaco aynı zamanda, iyi altyapı antrenörleri ve maddi olanaklarıyla da bilinen bir kulüptü. Kylian kısa süre içinde tesislerde ona tahsis edilen odaya yerleşti, ailesi de Paris’in kuzey banliyösü Bondy’den Monaco’daki bir apartmana…

Socrates’in Ağustos 2017 sayısındaki yazı kapağından… Tasarım: Bertan Kılıççıoğlu

Mbappe, bugün 18 yaşında. Eğer ailesi Paris’teyse tesislerde kalmaya devam ediyor. Aile şehirdeyse apartmanda kalıyor. Onların yanından ayrılmaya da niyeti yok, “Tek başıma bir evi çekip çevirebilecek kadar olgunlaştığımı zannetmiyorum” diyor. Lüks arabaya ihtiyaç duymuyor, annesi şehirdeyse onu antrenmanlara götürüyor. Antrenman tesislerinde kaldığında tek lüksü, televizyon izleyebildiği bir oda. Gününü PlayStation oynayarak, antrenman yaparak ve televizyondan Avrupa’daki futbol liglerini izleyerek geçiriyor. Onu Thierry Henry ile karşılaştıran medyanın yarattığı ‘tsunami etkisi’ne rağmen, Mbappe ortalıkta görünmekten imtina ediyor. Sanki, bir Daft Punk üyesi gibi. Kaskını takıyor ve… PUF! Ortadan kayboluyor. Zaten ona sorsanız futbol sahası haricindeki her yerde eminim ki Daft Punk üyeleri gibi gizlenebilmeyi yeğlerdi.

Euro 2016 esnasında, Fransa Milli Takımı’ndaki yeni oyuncu grubu için “Griezmann jenerasyonu” tabirini kullanmıştım. Pogba’dan çok Griezmann’ın lider olduğu takımdı çünkü o. Didier Deschamps önderliğindeki oyuncuların tamamı, 1991 ve sonrası doğumlu. Alexander Lacazette, Antoine Griezmann ve N’Golo Kante, bu jenerasyonun en yaşlıları. Paul Pogba ve Raphael Varane, 1993’lü. Ousmane Dembele ile Kylian Mbappe ise üstünde 1997 ve 1998 yazan nüfus kağıtlarıyla takımın en küçükleri. Rusya’daki Dünya Kupası’nda ‘Yeni Dalga’ Fransa Milli Takımı’nın lideri Antoine Griezmann olacak ama Mbappe-Dembele-Lemar üçlüsünün bu kadar erken tecrübe kazanması, gerçekten çok büyük lüks. Çünkü ‘Yeni Dalga’ milli takımın öncesine baktığımız zaman, daima jenerasyonlara liderlik eden birer büyük yıldız görüyoruz. Raymond Kopa’yla 50’lerde başlayan trend, 1970-1980 geçişinde Michel Platini’yle devam etmiş ve ardından Zinedine Zidane ile modern döneme ulaşmıştı.

1998 Dünya Kupası hazırlığıyla ise Fransa’da farklı bir dönem başladı. Klasik altyapı metotları terk edildi, scouting önem kazandı ve süper yıldız mertebesine ulaşan oyuncu sayısı üç, hatta beş katına çıktı. Ayrıca gençler çok erken dönemlerde Ligue 1’de forma giymeye başladılar. Kylian Mbappe de bu verimli fabrikanın son ürünü.

https://www.youtube.com/watch?v=xnqhYW51OME

Fransa Milli Takımı’nda 1998 ve sonrasına damga vuran Black-Blanc-Beur (Siyah, Beyaz, Arap) sloganının ‘akılda kalıcı’ olduğu konusunda hemfikirim. Medya için cazip. Ama bence bu tabir, toplumun düşüncelerini yansıtmıyor. Fransa’yı dibe çeken de zaten milli takımın politize oluşuydu. O milli takım, bir Dünya Kupası’nda (2010 Güney Afrika) kadro dışı kalan bir oyuncuya (Nicolas Anelka) destek vermek için antrenmana çıkmadı. 2011’de, milli takım teknik direktörü Laurent Blanc’ın “Fransa’yı beyazlaştırmak” operasyonu çerçevesinde ‘etnik kota’ uyguladığı iddiaları basına yansıdı. O kısa periyotta, Fransa Milli Takımı kendi Waterloo hezimetini birden fazla kez yaşadı.

Ancak Fransa futbolu artık o günleri atlattı. Black-Blanc-Beur bizi temsil etmiyordu ve bu anlayışın günümüzde yeri yok. 1996 ve sonrası doğumlu oyunculardan Ousmane Dembele, Presnel Kimpembe, Thomas Lemar ve Kingsley Coman,  Rusya 2020 sonrasını inşa edecekler. Antoine Griezmann, Paul Pogba, Raphael Varane üçlüsü ise onları bu geçişe hazırlayacak.

Kylian Mbappe mi? 13 yaşında akranları arasından sıyrılmıştı. 18 yaşında bunu bir kez daha yaptı. Şu anda belki de dünyanın en çok istenen oyuncusu… Sırada, dünyanın en iyisi olmak var. Bu yolda, geleceğini şekillendirecek kararları da almak zorunda kalacak. Çok para alacağı ama daha az oynayacağı bir büyük takıma mı gidecek, yoksa Dünya Kupası sezonunu Monaco’da kalarak mı değerlendirecek? Nereye giderse gitsin, futbolla yatıp futbolla kalkan genç bir adam olarak yüksek frekanstaki özgüvenini ve sonsuz kazanma hırsını da yanında götürecek. Bundan kendisi dahil kimsenin şüphesi yok.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Başka Bir Yol

Başka Bir Yol

4 sene önce
Hayal Albümü

Hayal Albümü

4 sene önce