İste, hayalinde canlandır, fırsatı yarat, gerçekleştir… Bunlar Conor McGregor’ın pek çok kez kullandığı kavramlar. Çıkışını, ‘Çekim Yasası’ (Law of Attraction) teorisinden alıyor. Bu teoriyi ‘Yeni Düşünce’ akımının merkezi ya da felsefe olarak görenler de var ama daha çok, kişiyi bağlayan bir inanç biçimi gibi duruyor. The Secret (Sır) kitabı ve filmiyle 2006’da tekrar canlandı. Conor da The Secret’tan etkilendiğini, pozitif düşünceyle pozitif tecrübeye ulaştığını ifade ediyor. Sadece dört yılda kat ettiği yol onu onaylıyor. Kendine inancını her yere bulaştırdı. Burada bu kitaptan bahsetmemizin nedeni ve 26 Ağustos’ta sahnelenecek yılın spor olayını yaratan da yine kendisi.
Conor bu düşü ne zaman kurdu bilinmez ama Floyd Mayweather Jr. ile maç yapma ihtimalini ilk kez 2015’te Conan O’Brien’ın şovunda dile getirdi. Mayweather ile Manny Pacquiao arasındaki hayal kırıklığı yaratan ‘Asrın Maçı’na atıfla “Eğer fırsat çıkarsa onunla boks yapmak isterim. Kim 180 milyon dolar için bir ringde dans etmek istemez ki?” demişti. Geçen iki yılda, iki sıklette şampiyonluğa ulaştığı UFC’de süper yıldız statüsünü sağlamlaştırırken, kimsenin pek ihtimal vermediği Floyd maçını da işledi. Her karşılaşmayla parası ve şöhreti arttı. Dört yıl önce MMA’in kemik izleyicisi dışında kimsenin tanımadığı adam, en büyük spor yıldızlarından birine dönüştü. Floyd da bu yükselişe, fırsata, bu karşılaşmanın kazandıracağı paranın ışıltısına sessiz kalmadı. Özellikle boks dünyası karşı çıksa da bu gösteriye tarih kondu.
Bu dev ‘spor gösterisi’ni herkesin ilgiyle beklemesi doğal. İki farklı sporun, boks ve MMA’in en büyük iki yıldızı boks ringinde buluşacak. Ancak özellikle boks tutkunları ve yazarları başından beri bu maçı anlamsız buluyorlar. Bir tarafta, yenilgisiz, son dönemin en büyük boksörü; diğer taraftaysa ilk profesyonel boks maçına çıkacak olan bir MMA dövüşçüsü var. ESPN’in boks yazarlarından Dan Rafael, bir mismatch (uygunsuz eşleşme) olarak gördüğü bu maça Nevada Eyaleti Atletik Komisyonu’nun izin vermemesi gerektiğini yazdı. Ancak ortada bir milyar dolara yakın bir gelirin hesaplandığı bu gösteride izinler teferruat kaldı. Madem öyle, öde-izle seçeneğiyle 100 dolara satılacak bu maçı “Alın seyredin” diyen Rafael ekliyor: “McGregor’ın spor tarihinin uzak ara en büyük sürprizini yapmasının hayalini kurun. Ancak öyle olmayacak. Mayweather, McGregor’ı utandıracak, tek taraflı bir gösteri sunacak.”
Fightland’in dövüş sporları yazarı Jack Slack ise “Floyd komada olsa bile, bir boks maçında Conor McGregor’ı yener” diyerek çıtayı yükseltiyor.
Boks yazarlarının genel kanısı hemen hemen aynı çizgide. Boks en köklü dövüş sporu, bir ağırlığı, geleneği var. Bu sebeple ‘Tatlı Bilim’in tutkunları, bu maçta biraz da haddini bilmeyen bir Conor görüyor. İrlandalının boksun inceliklerine hâkim olmadığı kanısındalar ki haksız değiller. Ancak Conor için bu, durumu değiştirmiyor. O cüret etmeye devam ediyor. UFC’deki her maçının ardından hep el yükseltti, istediği rakiplerle ve tahminleriyle taraftarların hayal dünyasını da aştı. İstenenden, alışılmış olandan hep fazlasını verdi. Bir bakıma, taraftarları kendi hayaline ve vizyonuna kattı. Sürekli şaşırttı ve etkisi de buradan geliyor. UFC’yi bile daha büyük düşünmeye zorladı. Pek çok şeyin belirli olduğu bu profesyonel spor ortamında, eğlenceli üslubu, alaycılığı, başardıkları ve tıpkı dövüş stili gibi ‘öngörülemez’ olması, Conor’ın şu dönemde en izlenilesi spor yıldızı hâline gelmesini sağladı.
Conor artık hayalinin en uç noktasında, çağın en büyük boksörüyle, en çok para kazanan sporcusuyla karşılaşacak. İstediklerini yapıyor, bundan keyif alıyor ve veriyor. Bunun yanında büyük hedef; para kazanmak, zengin olmak, refah içerisinde yaşamak. Floyd Mayweather ile en iyi anlaştıkları nokta da burası. Bu maçtan Conor en az 100 milyon dolar kazanacak. 100 milyon doların üzerinde bir vergi borcu olduğu iddia edilen Floyd da böylece bir nefes alacak ve çok daha fazlasını kasasına koyacak. Yani maçın sonucundan bağımsız, iki taraf da zaten kazanmış durumda.
Temmuz ortasında Las Vegas, Toronto, New York ve Londra’ya uğradıkları medya turuyla karşılaşma başladı. Laf dalaşında boksun en iyisi ile MMA’in en iyisi, dört gün boyunca birbirlerine hakaret ettiler, bir müsamere havasında birbirlerini aşağıladılar ve ortaya medya turundan öte bir ‘sirk’ çıktı. Küçültücü sözlere karşı derileri kalın bu iki dövüşçü, çocuk haylazlığıyla izleyenleri eğlendirdiler. Conor az farkla, neşesi ve dilinin yaratıcılığıyla bu raundu kazandı. Bununsa çok az önemi var. İlgiyi artırmayı hedefleyen bir şovdu, geride kaldı. Şimdi soru; 26 Ağustos’ta Las Vegas’taki son perdede bu şovun devamını mı, yoksa sportif manada doyurucu bir maç mı göreceğiz?
DEV MAÇIN SPORTİF DEĞERİ
Bir ESPN muhabiri, medya turu sırasında Floyd Mayweather’a “Para dışında, bu maç için motivasyonun nedir?” diye sordu. Floyd, 5-10 saniyelik bir sessizlikten sonra “Taraftarlara ve hayranlara istediğini vermek istedik” dedi. Oysa dövüş sporu severlerin böyle bir talebi olduğunu söylemek güç. Bu talep ve ilgi aslında yaratıldı. Boks ile MMA farklı sporlar, karşılaştırma eğlenceli olsa da iki spordan gelenlerin karşılaşmaları sportif açıdan çok az şey vadediyor. Boksta üç kez dünya şampiyonu James Toney, MMA’de Randy Couture karşısında üç dakika dayanabilmişti mesela. Muhammed Ali ile Antonio Inoki, MMA’e benzer bir formatta karşılaşmış ve ortaya bir ucube maç çıkmıştı. Floyd da her ne kadar ringin ardından Conor’la bir de MMA’de dövüşeceğini söylese de bu imkânsız. Önceki örneklere bakarsak, kafeste Floyd’un 20 saniye dayanması başarı olur. Fakat boks ringinde durumlar değişebilir.
Maç boks kurallarıyla, 12 raunt üzerinden, 10 ons’luk eldivenlerle, 154 pound’da (69.8 kg) yapılacak. Floyd, bu çağın en iyisi, boks savunmasında ise tarihin en iyisi. Conor ise MMA boksu çok iyi olan, profesyonelde değilse de amatörde boks yapmış bir dövüşçü. MMA boksuyla profesyonel boks arasında çok büyük fark var. Başta eldivenlerin açık ve 4 ons olması, yani küçük olması, vuruşlarda büyük etki yaratıyor. Conor, 21 galibiyetinin 18’ini nakavtla kazandı. Nate Diaz maçlarında boksunun iyi olduğunu gösterdi. İyi görüyor, isabetli ve sert vuruşlarla rakibi dağıtıyor. Fakat MMA’de bacak ve dirseklerin de kullanıldığını, bir de küçük eldivenle savunma yapmanın ne kadar zor olduğunu hesaba katarsak, vuruş yapabileceğiniz çok geniş bir alan var. Uzun kolları, omuz savunması ve büyük eldivenlerle Floyd’a karşı bu açıklıkları bulması çok çok zor.
Conor, Floyd’a “Elim sana değdiğinde bu iş bitmiş olacak” derken akıllara ‘Değebilecek mi? Değse bile nakavt gelecek mi?’ soruları geliyor. İrlandalı daha kalın 10 ons’luk eldivenle de yine güçlü vuracak, şüphesiz. Ama Floyd daha önce de eli ağır, nakavtçı boksörlerle karşılaştı; Manny Pacquiao, Miguel Cotto, Shane Mosley, Arturo Gatti, Canelo… Liste uzun ve bu isimlerin hepsi yenildi. Conor’ın bu adamlardan daha sert vurduğunu söylemek güç.
MMA dövüşçüsü Murat Kazgan da Conor’ın gücü ya da hızıyla bu maçı kazanacağını düşünmüyor. Ona göre, kol avantajı, keskin ve isabetli vuruşları anahtar. İrlandalının kolları, Floyd ve onun karşılaştığı rakiplerinden daha uzun, boyu da… Bu irilik ona avantaj sağlayacak. Bununla beraber Canelo’nun da cüsse avantajı vardı ama Floyd 12 raunt boyunca onun etrafında dans etti. Conor’ın ayakları Canelo’dan daha hızlı fakat Pacquiao kadar da değil.
Kâğıt üzerinde her argümana, -karşılaştığı rakipler üzerinden- Floyd’un lehine bir yanıt var. Ancak görmeden ikna olamayacağımız gizemli bir argüman daha bulunuyor. Burada Conor’ın ‘mistik’ tarafına geliyoruz: Öngörülemezlik.
Kazgan, “Bir MMA’cinin hareketleri, açık gardı, diğer dövüş sporlarını yapanlara farklı geliyor. Bunlar Conor’da daha da öngörülemez biçimde var” diyor. Conor’ın sık kullandığı bu öngörülemezlik kelimesini, belki de İrlandalının hareket koçu Ido Portal’ın tabiriyle daha iyi anlayabiliriz. İki dövüşçü kafeste karşılaştıklarında birbirleriyle Portekizce, İngilizce, Japonca gibi diller konuşurlar ancak Conor onlara, bilinen bir dile uymayan ve hiç duymadıkları garip seslerle hitap ediyor. Kafaları karıştırıyor. Dövüş sporlarında çeşitli vuruş, hareket modelleri var. Ancak Conor’da bir model belirlemek kolay değil. Bu öngörülemezlik, Floyd’un boks zekâsını geçebilir mi, onu çözümsüz bırakabilir mi? Aradığımız cevap zaten bu olacak.
Floyd 40 yaşında, emeklilikten dönüyor ve iki yıldır dövüşmüyor. Onun keskinliğinin, hızının azaldığı düşünülse de 49-0’lık kariyeri boyunca savunması ve boks bilgisiyle o kadar az darbe aldı ki Conor’ın onu alt edebileceğini düşünmek fazlasıyla iyimser kalır. Bu maçı 12 raundun sonunda puanla kazanacağı yaygın görüş. Conor’sa ilk dört rauntta nakavt edeceğini söylüyor. Zaten o sınırı geçersek sıkıcı bir ‘Mayweather Şov’ izleyeceğiz. Mystic Mac’i beklediğimiz, o ‘şanslı’ yumruğu aradığımız bir gece olacak.
Conor, olur da Floyd’u devirirse, en büyük yıldızının yenildiğini gören boksun düşünecek çok şeyi olacak. Kaybedebileceklerinin aksine, boksun bu maçtan kazanabileceği hiçbir şey yok.
Şüphesiz bu maç yılın olaylarından biri ancak sportif manada ortada çok az iddia bulunuyor. ‘Asrın Maçı’ denen Mayweather-Pacquiao mücadelesinin sıkıcı geçse de çağın en iyi boksörünü belirleme gibi bir iddiası vardı. FloydConor karşılaşmasıysa bir dipnot olarak kalacak.
Diğer cepheye bakarsak; MMA, UFC, Conor ve Dana White (UFC Başkanı) daha tanınır oldular. Kendilerine daha fazla izleyici ve takipçi ekleyecekler. Ancak spor olarak MMA’in de bu maçla elde edeceği pek bir şey bulunmuyor.
Floyd’un 50. maçı bir şekilde yapacağını tahmin edebiliyorduk. Bol kazançlı ve daha önce boks yapmamış bir rakiple karşılaşmak biçilmiş kaftan. Şaşırtmayacak bir galibiyetle o yarım yüzlük galibiyete ulaşacak ve Rocky Marciano’nun rekorunu da geçmiş olacak. Üzerinde 50 yazan tişört ve şapkalar basacak, markasını çeşitlendirecek. Bu maçta parayı bir tarafa koyduğumuzda, gerçek bir iddia sahibi olan tek kişi var: Conor McGregor.
Conor’ın 13 saniyede Jose Aldo’yu nakavt etmesinden, Nate Diaz ile rövanşı almasından, UFC’de iki kemeri aynı anda kazanmasından, kısacası kimse ihtimal vermezken dediklerini başarmasından, bu maça da nakavt edeceğine inanmadan girdiğini düşünemeyiz. ‘Çekim Yasası’ hep işliyor. İstedi, fırsatı yarattı, şimdi hayalinde canlandırıyor. Peki gerçekleştirebilecek mi? Kendi sorusuna yine herkesi çekiyor. 26 Ağustos’taki maçın bir gösteriden fazlası olma nedeni, Conor’ın iddiası. O ‘şanslı’ değil, ‘şanslı şanslı’ yumruğu bekleyeceğiz. Her ne kadar Floyd’un puanla kazanacağını düşünsem de Rafael ya da Slack kadar kötümser değilim. Conor’a yüzde 2 şans veriyorum. İlk yüzde bir, o yumruğun gerçekten gelebilme ihtimalinden; diğer yüzde biriyse şu ana kadar gösterdikleriyle Conor hak ediyor.
*Bu yazı ilk olarak Socrates’in Ağustos 2017 sayısında yayımlanmıştır. Tüm sayılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.