Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Futbol2003 Yazı: Muhteşem Yazın Ertesi

Türkiye Futbol Milli Takımı, 2002 Dünya Kupası'nın ertesi senesinde, 2003 yılında Fransa'daydı. Coşku, heyecan ve umutlar yine taptazeydi.

Türkiye’nin spor tarihi veya toplumsal hafızası anlatılırken muhakkak 2002 yılının Haziran ayından bahsedilecektir. O yaza yetişemeyen kuşaklar; yenisini yaşayana kadar neyi kaçırdıklarını tam olarak bilemeden hayıflanmaya devam edecek, yaşı yetenler ise, daha coşkulu bir dönemi yeniden yaşayacak olsalar bile ‘ilkler özeldir’ mottosuna bağlı kalarak karşılarına çıkan günlere burun kıvıracak.

48 yıl aradan sonra Dünya Kupası’nda olmak bile yetecekken, Haziran ayının sonuna kadar turnuvada yer almak, mesaileri yok sayarak, dersleri kırarak gündüz saatlerinde tek bir nefesle 90 dakika boyunca dünyanın öbür ucuna bakmak ülkenin üzerine coşkun bir ruh olarak düşmüştü. O yıllar Türkiye futbolunun altın yıllarıydı. 2002 yazında Dünya Kupası’nda yıldızlaşan kuşak, bir süre daha en iyi dönemlerini yaşamaya devam etti. Bir gençleşme hareketine ihtiyacı yoktu fakat alttan gelen gençler değişimi adeta zorluyordu. Tuncay Şanlı, Selçuk Şahin, Serkan Balcı, Gökdeniz Karadeniz, Servet Çetin, Necati Ateş, 2002 – 2003 sezonunun gol kralı Okan Yılmaz, hatta ‘yeni Hakan Şükür’ Hüseyin Kartal  gibi isimler kadroya dâhil olmak için şanslarını zorlarken karşılarına Fransa’da düzenlenen Konfederasyon Kupası çıktı.

Gençler ve tecrübelilerden kurulu bir kadro 2003 yazında turnuva için yola çıkmıştı. Yeni bir takım izleyecek olmanın getirdiği merak ile bir yaz öncesinin yaşattığı heyecanın tazeliği birleşince Türkiye halkı, bir kez daha ekran başına kilitlendi. Maçlar bu sefer mesai çıkışlarında akşam serinliğinde ama yine topluca izlendi.  İlk başlarda, maçlar başlamadan önce kimsenin ilgi göstermediği turnuva, maçlar oynandıkça etkisi yıllarca sürecek anılar doğurdu.

Bir önceki Dünya Kupası’nın finalisti Almanya’nın ve Avrupa Şampiyonası finalisti İtalya’nın turnuvaya gelmemesi sebebiyle Fransa’da kendine yer bulan Şenol Güneş yönetimindeki Türkiye, önceki yıl Avrupa takımlarıyla karşılaşmadan yarı finale çıkması nedeniyle üzerine yapışan ‘şanslı’ etiketinin hakkını bir kez daha veriyordu. Türkiye, bugüne kadar 10 kez düzenlenen kupaya Dünya Kupası üçüncüsü sıfatıyla katılan tek ülke olmayı sürdürüyor.

Türkiye, 2003 yazında oynanan kupanın ilk maçına Saint-Etienne’de çıktı. Rakip ABD’ydi. Karşılaşmanın 36. dakikasında ABD, DaMarcus Beasley ile öne geçse de cevap çabuk geldi. Üç dakika sonra Okan Yılmaz penaltı golüyle skora denge getirdi. İlk kez resmi bir maçta A Milli Takım formasını giyen ve ilk goldeki penaltının hazırlayıcısı olan Tuncay Şanlı, 70. dakikada attığı golle skoru belirledi. Tuncay ayrıca, golden sonra ise ev sahibi Fransa’nın geçmiş yıllarda Fabian Barthez ve Laurent Blanc ile ünlenen ‘kelden öpme’ ritüelini, asistin sahibi Volkan Arslan ile gerçekleştirerek güne damga vurdu.

Türkiye gruptaki ikinci maçında Paris’te Kamerun ile karşılaştı. Maç boyunca daha iyi oynayan Kamerun’du. Bugünlerde futbol yaşantısını Antalyaspor’da sürdürmeye devam eden Samuel Eto’o, 14 sene önceki maçta da sahadaydı. Golcü oyuncu, maçın başında girdiği pozisyonda direğe takıldı. 2017 yazında Fenerbahçe’nin transfer listesinde yer alan Carlos Kameni, kendisine gelen az pozisyonda tehlikeleri önlemeyi başardı. Maçın tek golünü ise son dakikada kazanılan penaltıyı gole çeviren, Gençlerbirliği’nin eski oyuncusu Geremi kaydetti. Bu 90 dakika, aynı zamanda turnuvanın yarı finalinde hayata gözlerini yuman Marc Vivien Foe’nin futbolculuk kariyerinde 90 dakika oynadığı son maç olarak tarihe geçti.

Bu sonuçla Kamerun 6 puanla grup liderliğine oturdu, Brezilya ve Türkiye ise üçer puanla takipteydi. Bir önceki yaz iki maçta da Türkiye’yi yenen ve Dünya Kupası’nı kazanan Brezilya yola deva etmek için bir kez daha Türkiye’yi yenmek zorundaydı. Beraberlik ise Türkiye’ye yarayacaktı.

Ortada başlayan maçın 23. dakikasında Brezilya golü buldu. Her zaman olduğu gibi yine basit hatalar zinciri birbirini kovaladı ve Türkiye gol yedi! Adriano’nun tek golü ilk yarının da skorunu belirledi.  Türkiye, o dönem yenile yenile yenmeyi öğrendiği ve hatalarından ders almayı başardığı için elit seviyeye çıkabilmişti. Bunun bir örneği de ikinci yarıda yaşandı. Yenilen golün benzerini bu sefer Gökdeniz Karadeniz atınca skora denge geldi. 1-1’den sonra oyun tam olarak Türkiye takımının istediği noktaya geldi.

Gol atmak zorunda olan ve topa sahip olan bir rakip ve baskı yapıp hızlı çıkabilme imkânı bulabilen Türkiye arasındaki maçta kontrol Türkiye’deydi. Şenol Güneş’in öğrencileri oluşan durumun faydasını gördü ve 80. dakikada çıkılan kontrayla golü buldu. Okan Yılmaz fileleri havalandıran isimdi. Maçın son dakikasında Brezilya beraberliği yakaladı. Alex de Souza daha sonra Süper Lig’de onlarcasını atacağı gibi bir golle Türkiye’deki futbolseverlere ilk selamını verdi.  Hatta Rıdvan Dilmen de ertesi günkü maç yazısının sonuna “Alex’i Fenerbahçe düşünüyormuş. O zaman Şükrü Saracoğlu’na bir 55 bin daha eklesinler” notunu düşmeyi ihmal etmiyordu.

Golden hemen sonra, kalenin içinde yaşanan topa sahip olma tartışmasında Rüştü Reçber ve Ronaldinho kavga etti. Bir ay sonrasında Barcelona’da takım arkadaşı olacak ikili, maçın hakemi ve ilerleyen dönemin Lig TV yorumcusu Markus Merk tarafından sarı kartla cezalandırıldı. Ronaldinho, ikinci sarı kartını gördüğü için futbol kariyerinin nadir kırmızı kartlarından birini özgeçmişine ekledi. Yine de yaşanan tartışmalar ve atılan gol Brezilya’ya yetmedi. 2-2 biten maç sonunda Türkiye, turnuvada yarı final oynamaya hak kazandı. Yarı finaldeki rakip ise ev sahibi Fransa’ydı.

Marc Vivien Foe’nin vefatının ardından oynanan yarı final maçında artık pek tat kalmamıştı. Özellikle Fransız futbolcuların hüznü yüzlerinden okunuyordu. Henry’nin 11. dakikadaki golünden sonra bir araya gelen oyuncular, gökyüzünü işaret ederek golü Foe’te ithaf ettiler. 26’da Robert Pires farkı ikiye çıkardı. Türkiye adına ufukta umut verici bir durum gözükmüyordu. Yine de 42’de Gökdeniz’in attığı gol yeniden takımı ayağa kaldırabilirdi. Fakat futbol tarihimizde yediğimiz en ilginç gollerden birinde Wiltord ilk yarının skorunu belirledi ve Fransa soyunma odasına 3-1 önde girdi. Kötü bir ilk yarının ardından bambaşka bir 45 dakika yaşanacaktı. İkinci yarının hemen başında Tuncay Şanlı golü atınca ve skor 3-2’ye gelince maç adeta yeniden başladı. Türkiye muhteşem bir coşkuyla yüklendi. Topla oynama oranı yüzde 60’lara kadar çıktı ve en sonunda 87. dakikada penaltı kazanıldı. Fakat Okan Yılmaz penaltıyı kaçırınca final umutları sona erdi.

Yarı final maçından sonra Saint-Etienne’de üçüncülük maçına çıkan Türkiye, bir yaz önce olduğu gibi yine buradan zaferle ayrıldı. Yine erken bir golle, henüz 1. dakikada, yine bir Sakarya doğumlu oyuncusu Tuncay Şanlı ile öne geçen Türkiye, 63. dakikada Hernandez’e engel olamadı. Fakat Fransa karşısında penaltı kaçıran Okan Yılmaz, 86. dakikada Oscar Cordoba’yı avlayarak Türkiye’yi üçüncülük kürsüsüne çıkardı.

2003 yılındaki turnuva sona erdiğinde Türkiye’deki futbol ortamlarında büyük bir umut vardı. Gelecek kırmızı-beyaz gözüküyordu. Muhteşem kuşak devam ediyor, aşağıdan gelenler onları geçebileceğinin işaretlerini veriyordu. Bir dönem yaz akşamlarında başka ülkelerin milli takımlarını destekleyenler, artık kendi takımlarının dünya sahnesinde olacağının güvenini içlerinde taşıyordu.

Fakat olmadı. Türkiye, 2008 yazı dışında bir daha 2002 ve 2003 kadar coşkulu bir yaz yaşamadı! Bize de o yazlardan hatıralar kaldı.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Başka Bir Yol

Başka Bir Yol

4 sene önce
Hayal Albümü

Hayal Albümü

4 sene önce