Fenerbahçe’de geçtiğimiz sezonun sonundan beri konuşulan ayrılık biraz geç de olsa gerçekleşti ve Portekizli teknik direktör Vitor Pereira’nın sözleşmesi, Başakşehir ile oynanacak ilk hafta mücadelesine altı gün kala tek taraflı olarak feshedildi. Yeni hoca arayışında hızlı davranan Fenerbahçe, 68 yaşındaki Hollandalı Dick Advocaat’ı takımın başına getirdi. Geçtiğimiz yıl İngiltere Premier Lig’de Sunderland takımının teknik patronluğunu da üstlenen Advocaat ışığında, Fenerbahçe’deki yeni dönem ile ilgili Banu Yelkovan, Mehmet Demirkol ve Önder Özen’e üç soru yönelttik.
1- Fenerbahçe, ligin başlamasına bir hafta kala Vitor Pereira’yla yolları ayırdı. Bu kadar kısa süre kalmışken bu ayrılık yanlış karar mı, yoksa geç de olsa bu ayrılık kaçınılmaz mıydı?
Banu Yelkovan: İngilizce’de bir deyim vardır, “End justifies the means” derler; yani iyi sonuç kararı (ya da yöntemi) meşrulaştırır. Bence bunun bir Türk atasözü olması gerekirdi, çünkü bizim ülkemizde durum tam olarak budur. Kararlar alınırken iyi mi kötü mü olduğunu aslında bilmeyiz, sonuca göre ve geriye dönük olarak bakarız. Sonuçlar iyiyse göğe çıkarırız, kötüyse yerin dibine sokarız. Fenerbahçe (ya da Aziz Yıldırım) ile Vitor Pereira’nın anlaşamadığı ve eninde sonunda yolların ayrılacağı belliydi. Yine bizde her şey tez/antitez olarak ilerlediği için, Vitor Pereira gibi göreceli olarak daha az bilinen, Vitor Pereira gibi göreceli olarak daha az başarılı bir hocanın antitezi olarak Dick Advocaat gibi kendini birden fazla ülkede kanıtlamış, kulüp takımlarında da, milli takımlar seviyesinde de başarılı bir hocanın gelmesi de çok normal. Lige bu kadar az süre kala hoca değişir mi? Lig başladıktan 6 hafta sonra değişmesinden iyidir.
Mehmet Demirkol: Zor bir soru… Şu an şu konuşuluyor, takım iyi çalışmamış. Testlerden bu ortaya çıkıyor. Bir sene öncesinden konuşulan şeyler aslında bunlar. Bunu bugün fark ediyor olmak bir plansızlığı, bir değerlendirme yapılamadığını gösteriyor. Bu karar daha önce verilip yollar geçen sene ayrılabilirdi. Çok geç bir karar yani. Ben geçen sene de söylemiştim, Pereira için Şampiyonlar Ligi’ni kazanacağını garanti etseler bana, ben Şampiyonlar Ligi’ni alırım, o gece de Pereira ile yolları ayırırım.
Önder Özen: Elbette zaman içinde ortaya çıkacaktır bu ama bence bunun yüzde 100 doğru bir karar olması gerekiyor. Çünkü eğer ligin başlamasına birkaç gün kala kontratlı teknik direktörünüzü gönderip, başka bir takımın kontratlı hocasını yaptığınız teklifle ayırıp takımın başına getiriyorsanız, tartışmasız yüzde yüz doğru bir karardır. Ciddi bir risk var burada. Bu riski almak için kararınızdan emin olmalısınız. Fenerbahçe Yönetim Kurulu hem ayrılık kararından hem de yaptığı açıklamadan demek ki yüzde yüz emin. O sebeple biz de bu şekilde bakmalıyız.
2- Fenerbahçe, kalan kısıtlı sürede bulabileceği en kariyerli isimlerden birini, Dick Advocaat’ı takımın başına getirdi. PSV ve Rangers’la ulaştığı lig şampiyonluklarına ve Zenit’le kazandığı UEFA Kupası’na rağmen genelde çok başarılı bir hoca olarak anılmaz Hollandalı hoca. Sizce Advocaat Fenerbahçe için doğru tercih mi?
Banu Yelkovan: Dick Advocaat deyince akla ilk olarak başarılı ya da başarısız kelimesi gelmez. İstatistik olarak bakarsak oynadığı maçlarda kazanma yüzdesi hemen hemen yarı yarıya. Beraberlikleri puan aldığı maç hanesine yazarsak, ben derim ki başarılı, bir başkası der ki başarısız. Ama şurası kesin ki Advocaat, ‘eski toprak’ antrenörlerdendir. Herkesin bildiği gibi Rinus Michels’in talebesidir. Serttir, disiplinlidir. Değil maçlarda, antrenmanlarda bile oyuncularından yüzde yüz performans bekler. Lafını esirgemez. Fenerbahçe için doğru mudur bilemem ama Aziz Yıldırım için çok doğru bir hoca. Benzer tarzları yüzünden ileride çatışabilirler mi? O da mümkün. Ama bana sorarsanız Yıldırım, Obradovic’in futbol şubesini arıyor. Bulup bulmadığını da sportif başarı gösterecek. En başa dönmem gerekirse, bu kararın doğru olup olmadığının tek bir göstergesi olacak: Sportif başarı.
Mehmet Demirkol: Advocaat’ın, Fenerbahçe’nin son tercihi olması, onun kariyerinin de bir özeti esasında; kendisi sürekli böyle tercih edildi. Herkes bir yerlerdeyken geriye Advocaat kalmıştı ve ona gidildi. Kaderi buydu. Bence asıl soru işareti, Advocaat bir kulüp çalıştırmayı artık düşünmezken, bıraktığını açıklamışken yeniden bu işe dönmesi. Ne kadar kendini verebilecek, ne kadar hazır… Çünkü teknik direktörlük bir form işi; ne kadar formda, soru işaretleri bunlar. Ben Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Türkiye’deki bu kulüplerin saha dışında büyük değil büyümek isteyen hocalarla başarılı olabileceğini düşünüyorum. Daha dinamik kişilerin başarıya yakın olacağına inanıyorum ama Advocaat’ın kariyerine de dil uzatmak istemem, sonuç olarak sağlam bir kariyeri var.
Önder Özen: PSV’deki şampiyonluğu, PSV’yi şampiyon yaptı şeklinde değerlendirilmez, PSV ile şampiyon oldu şeklinde değerlendirilir. Orada daha önce şampiyon olmamış bir ekiple şampiyon olsaydı, o zaman -mesela Twente’yi- şampiyon yaptı denebilirdi. Ama Ajax’la, PSV’yle, Feyenoord’la şampiyon oluyorsanız, kulüple şampiyon olmuşsunuzdur. Sonrasında Büyük Britanya’da İskoç Ligi’nden bahsediyoruz. Orada Rangers’la şampiyon olmak, o dönemde şampiyon yapmak anlamına gelmiyordu, Rangers’la şampiyon olmak anlamına geliyordu. Ama bakınca başarı mıdır, başarıdır. Sonuçta Advocaat PSV ile şampiyon oluyorsa, demek ki diğer hoca da Ajax’la olamamış, Advocaat, Feyenoord’un hocasını geçebilmiş. Bu da değerlidir. Bunlar ikili-üçlü yarışmalar, ama bu tür yarışmalardan birinci çıkmak da bir kariyerdir.
Öbür tarafta, seçimi Batı Avrupa’dan değil Doğu Avrupa’dan yana olmuş, büyük bir antrenör olarak görülmemesinin bir nedeni de bu olabilir. Bana göre Zenit’le hem Rusya liginde hem UEFA Kupası’nda yaptıkları son derece başarılı. UEFA Kupası’nı Zenit’le değil de mesela Sevilla’yla almış olsaydı, daha ‘havalı’ bir şampiyonluk olarak kayıtlara geçebilirdi. Bu şampiyonluk Doğu Avrupa’ya değil de Batı Avrupa’ya gelmiş olsaydı; daha bilinen, daha göz önünde olan bir kulüple bunu yapsaydı daha spektaküler bir başarı olarak tarihe geçebilirdi. Bana göre başarılı ve kariyerli, aynı zamanda da yetenekli bir teknik adam. Bundan kimsenin şüphesi yok. Ama enerjisi var mı, asıl soru budur. Luis Aragones de çok değerli, çok başarılı, çok yetenekli bir teknik adamdı ama yaş bir yerden sonra kalite ve başarı sorularını ortadan kaldırırken enerjisi var mı sorusunu ortaya çıkarıyor. Şu anda merak edilen, enerjisi var mı? Var gibi de görünüyor, koşarak geldi çünkü… Bir süre ara verip sonrasında milli takımda daha pasif bir rolde görev aldığı için dinlenerek içinde dolu dolu bir heyecan hissetmesi muhtemeldir.
3- Sezon önceside Fenerbahçe’nin Pereira ile 3-5-2 sistemini oturtmaya çalıştığını gördük. Ancak Advocaat, birçok Hollandalı teknik adamda gördüğümüz üzere 4-3-3’e yakın olduğunu söyledi. Bu durum yeni hocanın işini zorlaştırır mı?
Banu Yelkovan: Advocaat’ın 4-3-3’ü tercih ettiği bir sır değil. Ama oyununu rakibe göre ve elindeki kadroya göre adapte edebilen de bir hoca. Kesin olan şey, takımı çok hızlı toparlayacağı ve hücuma dönük bir futbol anlayışı benimseyeceği.
Mehmet Demirkol: Yönetimin açıklaması aslında bunun tam tersi, biz Pereira ile geçen senenin sistemine göre transferlerimizi yaptık ama sonradan formasyonu değiştirip 3-5-2’ye döndü diyorlar. Dolayısıyla transfer çalışmalarının zaten Advocaat’ın alışık olduğu oyuna uygun olduğunu söylüyorlar. Geniş bir kadrosu var Fenerbahçe’nin ben bunun büyük bir problem yaratacağını düşünmüyorum. Ama yönetimin söylediği gibi testler sonucunda sakatlık sınırındaysa bütün oyuncular, bu oyuncuların maçlar sırasında toparlanması çok çok zor. Yönetimin iddia ettiği durum varsa, hiç hazır değilse takım, teknik direktörden bağımsız toparlamak imkânsız bu şekilde.
Önder Özen: Yeni hocanın işini güçleştirecek olan şey takımın 3-5-2’ye alışmış olması değil. Yeni hocanın burada mevcut olmasının sebebi o 3-5-2’nin tutmamış olması. Oradan başka bir formasyona geçiş çok daha kolaydır. O oyuncular kendi kulüplerinde de arka tarafı dörtlü oynadılar. Önceki sezonlarda Fenerbahçe’de olan oyuncular da sezonları dörtlü oynayarak geçirdiler. Fenerbahçe en son 2002-03 sezonunun ilk devresinde üçlü oynamıştı o günden beri hep dörtlü oynuyor. O geçiş çok sancılı olmaz. Ama eldeki mevcut kadro üç orta sahayla rakip kaleye gitmeye elverişli mi, asıl soru budur.
Üç orta sahanın bir tanesi stoperlerin önünde oynayacak, orada forma giyecek yeterli oyuncusu var Fenerbahçe’nin. Hem sayı olarak hem de nitelik olarak yeterli oyuncu var. Ama sağ ve sol iç pozisyonlarında oynayacak ofansif kalitesi yüksek, takımı kaleye götürmede etki yaratabilecek, fark yaratabilecek veya topun rakip kaleye götürülmesini sağlayacak oyuncusu var mı, burada soru işaretleri var. Bu tür oyunlarda, üç orta sahayla rakip kaleye gitmek istiyorsanız mutlaka iki tanesinin ofansif kalitesinin yüksek olması gerekiyor. Dick Advocaat çok deneyimli bir teknik adam. Mutlaka gelmeden Fenerbahçe’nin maçlarını izlemiştir, kadroyu da analiz etmiştir ve bu tip oyuncuların var olduğunu, üç orta sahayla rakip kaleye gidebileceğini düşünüyor olmalı.