Bir yılı daha tarihin tozlu raflarına uğurlama vakti… Her Aralık ayında olduğu gibi, geride bırakmak üzere olduğumuz yıla dair iyi, kötü, ihtişamlı, trajik bolca hatıramız var. Socrates ekibi olarak tamamen sübjektif görüşlerin hakim olduğu listelerle yeni yıla dek hafızalarımızı tazeliyoruz. Haydi başlayalım.
Barcelona-Paris Saint-Germain
Barcelona ve Paris Saint-Germain birbirleriyle eşleştiklerinde kesin olan tek şey harika iki maça tanık olacağımızdı. İki takım için de “rakibine açıkça üstünlük kurar” gibi şeyler söyleyemezdik. 14 Şubat tarihinde Parc des Princes’de oynanan karşılaşmayı 4-0 PSG kazandı. Maçı PSG’nin kazanması çok sıra dışı bir durum değildi tabii ki ama skorun 4-0 olması ve Barcelona’nın bu kadar önemli bir maçta çok da iyi durumda görünmemesi insanları şaşırtan nokta olmuştu.
Rövanş için 8 Mart’ta PSG Nou Camp’a konuk oldu. Barcelona’nın tur atlayabilmesi için 5-0, 6-1 gibi skorlar gerekiyordu. Aslında bu maç ile ilgili herkesin aklında net bir son vardı; eğer bir futbol mucizesi olmazsa Barcelona hiç de alışkın olmadığımız bir şekilde henüz son 16 turunda Devler Ligi’ne veda edecekti. Fakat söz konusu takım Barcelona olunca, Suarez’in henüz üçüncü dakikada attığı gol, daha atılması gereken çokça gol olmasına rağmen umutlanmak için yeterliydi. Maçın 88. dakikasına kadar skor 3-1’di. İşte bu dakikadan sonra uzatmalarla birlikte yedi dakikalık bir mucize izledik. Barcelona bu yedi dakikada tam üç gol bulmuş ve turu atlamayı başaran taraf olmuştu. Sanırım bu maç, futbol izlemeye başladığım ilk dönemlerden itibaren tanık olduğum -beni en sevindiren olmasa da- en önemli geri dönüştü. —Kaan Demirel
Real Madrid-Barcelona
Yılın en iyi maçı aslında bir tane ve onu da yukarıda Kaan yazdı. Ama atlamamak gereken birkaç maç daha var. Bu konuda bir aday, 2016-17 sezonu Şampiyonlar Ligi çeyrek finalindeki Real Madrid – Bayern Münih rövanşı olabilirdi. Normal süresi 2-1 Bayern üstünlüğüyle, uzatmaları ise 4-2 Real galibiyetiyle biten, futbol kalitesi ve heyecan açısından zirveye çok yaklaşan bir mücadeleydi. Ancak hafıza tazelemek için özeti açtığımda maçın hakemi Viktor Kassai’nin rezil performansını hatırladım; hâliyle hakemlerin futbol keyfimizi ne denli dibe çektiğini de… Hakemin bu kadar etki ettiği bir maçı yılın en iyisi olarak göremedim. Bir diğer aday olarak yine Bayern Münih’in RB Leipzig deplasmanından son beş dakikadaki üç golle 5-4 galip çıktığı Bundesliga maçı aklıma geldi ancak bu maçın da eksiği, iddiaydı. Öncesinde Bayern şampiyonluğu, Leipzig de ikinciliği garantilemişti ve bu ortamda oynanan bir müsabakayı da yılın en iyisi olarak göremedim. 4-4’lük Real Sociedad – Real Betis maçı, 5-3’lük Manchester City-Monaco maçı, Beşiktaş’ın deplasmanda 4-3 kazandığı Trabzonspor maçı; her birini düşündüm… Ama sonunda yine bir Barcelona maçında karar kıldım.
Türkiye’de oynanan futbolu aşağılayanlardan, her Real – Barça maçında modası asla geçmeyen #futbolsa yorumları yapanlardan değilim. Bilakis, Avrupa liglerini hiçbir zaman Süper Lig kadar hayatımın merkezine koyamıyorum. Ancak epey bir süredir Türkiye’nin en büyük rekabeti, Galatasaray – Fenerbahçe derbileri futbol adına izleyenlere hiçbir şey vadetmiyor. 23 Nisan günü Galatasaray’ın ev sahipliğinde oynanan maç da gerçek bir ömür törpüsüydü. Bu maçın son düdüğünden çok kısa bir süre sonra başlayan Real Madrid – Barcelona maçı ise adeta bir futbol kürü gibi imdada yetişmişti. La Liga’da şampiyonluk yarışının bitimi ya da devamı anlamına gelen maçta bir o taraf, bir bu taraf öne geçerken son dakikada son sözü söyleyen, 500. golüyle Lionel Messi olmuştu. Gerçi bu maçta da hakem yönetimi skandaldı ama o da bizim çelişkimiz olsun… –Atahan Altınordu
Juventus-Real Madrid
Juventus, Şampiyonlar Ligi final yürüyüşüyle benim gibi İtalyan futbolu severleri heyecanlandırmıştı. Özellikle defansif başarı, ülke futbolunun kültürel izlerini taşımasıyla bu macerayı daha da ilgi çekici kılmıştı. Fakat, diğer tarafta da Real Madrid, Zinedine Zidane’la yarattığı sinerjiyi sahaya iyi sonuçlar alarak yansıtıyordu. Son dönemlerin en hızlı Şampiyonlar Ligi finali olacağını bekleyenler şaşırmadı. Maç çok iyi başladı, ilk yarıda Mario Mandzukic’in golü, Juventus sempatizanlarını heyecanlandırdı.
Ancak ikinci yarıya Casemiro-Luka Modric-Toni Kroos orta sahası damga vurdu. Sonuç olarak, orta sahasından güç alan Real Madrid, gol yemesi zor görülen Juventus savunmasını 4-1’lik skorla dağıtmayı başardı. Bu sonuç, İtalyan futbolu takipçilerini üzse de geriye futbol adına yılın en keyifli maçlarından biri kaldı. –İlhan Özgen