Spor Toto 2.Lig, hafta sonu oynanacak maçlarla başlıyor. Maraton nisan ayında sona erecek ve ardından play-off heyecanı başlayacak. Ülkenin en üst düzeydeki üçüncü ligi olmasına rağmen ilgi çekmeye devam ediyor. İzlemek için çeşitli nedenleri var. Üstelik ligi takip etmek için sadece maça gitmeniz gerekmiyor. Yerel spikerler eşliğinde çok eğlenceli maçlarla karşılaşabilirsiniz. Ya da kağıt biletinizi alıp, tahta tribünlerde oturmaya devam edebilirsiniz.
Ligi cazip kılan nedenleri sıralayalım…
Köklü takımlar
Göztepe ligden ayrıldı ama diğerleri duruyor! 90’ların, radyo günlerinin kendine has takımları 2.Lig’de gerçek anlamda var olma mücadelesi veriyor. Onlar için tam bir sırat köprüsü. Yukarısı kurtuluş, aşağısı uçurum. Araftaki mücadele futbola da etki ediyor. Maddi krizler de yaşayan bu camiaların, kasasında sadece tek atımlık kurşunları kaldı. Dikkatli ama aynı zamanda da atak olmalılar. Ankaragücü, Orduspor, İstanbulspor, Aydınspor lige renk katmaya çalışırken bir yandan da ligden kaçmaya çalışıyorlar!
Dolu tribünler
Passolig nedeniyle en üst iki ligdeki tribün atmosferi gözle görülür şekilde renksizleşmişti. Geçen sezon bayrağı devralan 2.Lig oldu. Tribünler doldu, maçların heyecanı bir tık daha yükseldi. Bu sezon üst tarafta passolig devam ediyor ama taraftarların direnişi biraz kırıldı. Süper Lig ve PTT 1.Lig, geçen sezona oranla daha çok futbolseveri ağırlayacak. Fakat 2.Lig’in müdavimleri de yerlerini kaptırmayacak. Sayı daha az kalsa bile giriş sıkıntısı olmadığı için özgürlük daha fazla olacak. Gerçi ilk haftada 6 tane maç seyircisiz ama olsun!
36 takım ve eşit güçler
Süper Lig ve PTT 1.Lig’de 18’er takım var. 2.Lig’de ise bu sayı 36’ya yükseliyor.Tamam, hepsi de birbiriyle oynamıyor ama ligi yakından takip eden bir futbolsever 36 farklı takımı izleyebiliyor. Kura ile belirlenen iki grup ve 36 farklı takım rekabeti daha çetin bir hale getiriyor. Grupların kendi dinamiği oluşuyor. Hangi takımın zayıf, hangisinin güçlü olduğu ligin ortasına kadar anlaşılamıyor. Anlaşıldığında da zaten farkın o kadar da büyük olmadığı idrak ediliyor. Sonuncu lideri yeniyor, çoğu maçta denge bozulmuyor. Sonuç olarak ‘büyük – küçük takım ayrımı’nın olmadığı gerçek bir lig izleniyor.
Yerel spikerler
Bu ligin yayın ihalesi yok. ‘O zaman nasıl izleyeceğiz’ diye soranlar olabilir. Yerel kanallar bu maçları yayınlamak için tüm şartlarını zorluyor. Geçmiş sezonlarda Mavi Karadeniz TV veya Kanal 35 için link arayan futbolseverlere rastlamak mümkündü. Bu kanalların yayınladığı maçlar ilk etapta televizyon izleyicisini yorabilir. Ne de olsa teknolojik imkanları güçlü değil. Fakat daha ilgi çekici bir atmosferi var. Çünkü yerel spikerler maçlara ayrı bir anlam katıyor. Kaçan gole üzülen, hakemi defalarca eleştiren, tribünlere akıl veren ama bunun hepsini yaparken içten ve samimi duyguların esiri olan spikerler… 2013 play-off’unda Göztepe-Hatayspor maçını anlatan ve son dakikalarda atılan serbest vuruş öncesinde ”Haydi Allahuekber” diyen spiker bu alanda başa yazılabilir. Bazen sırf bu heyecanlı spikerler için maç izleyenlere rastlamak mümkün. Bir de yanlarında şehrin kanaat önderi olan yorumcular yer alırsa, tarafsız biri için oldukça keyifli bir ortam oluşuyor. Tabi deplasman takımının taraftarı için aynı şeyi söylemek mümkün olmayabilir.
Renkli hocalar
Bu ligde yer alan teknik adamların çoğu, Süper Lig’de takım çalıştırmadı. Çalıştıranların da hafızalara kazınan başarıları pek yok. Fakat bu durum, onların başarısız olduğunu göstermez. Bu ligde başarılı olmak belki de Süper Lig’den daha zor olabilir. Bunu tartışabiliriz ama su götürmez bir gerçek var; o da bu ligde çalışan teknik adamların Süper Lig’deki meslektaşlarından daha renkli olduğu. Açıklamaları, tavırları, tercihleri, olayları… Özel hayatı nedeniyle ulusal kanalda sabah programında kendini savunan Kemal Kılıç, PTT 1.Lig’de bir fenomen haline dönüşen Levent Eriş, Ankaragücü’nde attığı goller dışında ‘deli’liğiyle hatırlanan Cafer Aydın, hemen hemen ter çalıştırdığı takıma play-off oynatan ama akıllarda ‘canlı yayında kovulan hoca’ olarak kalan Şaban Yıldırım, hatta kariyerindeki ikinci deneyimini Sarıyer’de yaşayacak Ayhan Akman ve ilk kez kulübede olacak olan Fatih Akyel… Sadece kenara bakan bile sıkılmaz…
Köhne stadyumlar
Milyonların nefesini kesen görkemli modern stadyumları sevmeyenler de var. O zaman onları 2. Lig’e alalım. Tahta – koltuksuz tribünler, ucuza çay satan büfeler, olmayan çatılar, sahanın görülmeyen bölümleri… Stadyumların şartları çok övülecek gibi değil, ama maça gitmenin emeği orada daha iyi anlaşılıyor. 2.Lig’deki stadyumların çoğu eski ve uzun süredir çivi dahi çakılmamış durumda. Futbolcular ve antrenörler için oldukça zorlayıcı olduğunu söylemek gerek ama tribüne giden insanların profili de dolaylı olarak değişiyor. Her şartta futbol izlemeyi göze alanlar tribüne geliyor. Kışın seyirci sayısı düşüyor, ne de olsa stadyumların ne çatısı ne ısıtma sistemi var. Fakat gelenlerin hepsi de atkısını dolamış oluyor!
Semt takımları
İstanbul’un semt takımları, şehirdeki büyük üçlünün gerisinde kalsa da tarih yaratıp geleneği sürdürmeye devam ediyor. Hemen hepsi köklü kulüpler. Mesela 1959’da kurulan Bayrampaşa, o listenin en gençlerinden biri. O ‘tarihi’ listede; Sarıyer, Karagümrük, Eyüpspor, Üsküdar Anadolu, Pendikspor, Kartalspor, Tuzlaspor, Ümraniye gibi takımlar ve semtler yer alıyor. Bu listeye İzmir’den Bucaspor’u da katabiliriz. Hatta; Menemen, İnegöl ve Bandırma gibi ilçelerin takımlarını da. Yani, 2.Lig’de sadece güçlü şehir takımları yer almıyor. Arka sokaklar da burada!
Derbi değil rekabetler
Galatasaray-Fenerbahçe veya Göztepe-Karşıyaka derbilerinin benzeri bu ligde yok. Fakat rekabet olmadığını söylemek mümkün değil. Takımların çoğu yıllardır burada oynuyor. Birçok kritik maç, play-off finalleri, ligde kalanı belirleyecek 90 dakikalar. Haliyle birçok anı, birçok olay, sayılmayan goller, verilen penaltılar, hatta kavga dövüş. Bazı takımlar arasında, coğrafyadan doğan rekabetin ötesinde husumetler var, bu da fikstürdeki bazı maçları ilgi çekici kılıyor.