Serie A’da sezon, birkaç yıldır olduğu gibi yine Juventus’un şampiyonluğu ile noktalandı. Fakat alkış alan takımlar ve performanslar da yok değildi. Emre Özcan ve İlhan Özgen’in, Serie A’nın 2016-2017 sezonundan dikkat çeken isimlerinden kurduğu 11 karşınızda…
Gianluigi Donnarumma (AC Milan): Geçtiğimiz sezon İspanyol kaleci Diego Lopez’den kaleyi devralan genç kaleci, bu sezon kendini iyiden iyiye kabul ettirdi. Milan, ilk yarısındaki çıkışı ikinci yarıya taşıyamasa da Donnarumma, kalesinde önemli kurtarışlara imza attı. Hem Milan hem de İtalya Milli Takımı için gelecek kaygılarını ortadan kaldırdı gibi. 12 Serie A maçında kalesini gole kapayan genç yetenek, ligde ilk üç sırayı alan takımların kalecileri dışında bu rakama ulaşan tek 1 numara oldu.
Andrea Conti (Atalanta): İtalya Milli Takımı’nın bir süredir bekler konusunda yaşadığı talihsizlik aşılacak gibi. Bu sene ligin sürpriz çıkışlarından birine imza atan Atalanta’da, iyi işlere imza atan isimlerden biri de genç sağ kanat (bek) Andrea Conti oldu. 1994 doğumlu futbolcu, Gian Piero Gasperini’nin takımındaki önemli parçalardan biriydi. Performansı, onu milli takıma da taşıdı.
Leonardo Bonucci (Juventus): Juventus, 27 golle Serie A 2016-2017 sezonunun en az gol yiyen takımı olurken Leonardo Bonucci yine başrollerdeydi. Bonucci, savunmadaki futbolunun yanı sıra birkaç sezondur sık sık kullandığı uzun toplarla da Serie A savunmacıları arasında apayrı bir yere sahip. Bonucci, maç başına 7.9 ile ligde en çok uzun top kullanan savunmacıydı.
Federico Fazio (Roma): Monchi’nin Sevilla’ya kazandırdığı isimlerden olan Arjantinli stoper, daha sonra Tottenham macerasında aradığını bulamadı. Daha sonra Roma’ya kiralık olarak geldi. Fazio, Roma’nın savunma hattında artık yerini sağlamlaştırmış Kostas Manolas ile iyi bir ikili oluşturdu. daha çok bir Premier Lig savunmacısı fiziğinde olsa da, keskin ve yerinde müdahaleleri ile Roma taraftarının gözüne girdi. Birçok maçta, Romanista’lar tarafından maçın adamı listesinde yer alan Fazio’nun adı, İtalya Milli Takımı için dahi geçmeye başlamıştı… Monchi ile yolları Roma’da bir kez daha kesişen Fazio’nun performansı, başkentte kalması halinde daha da artabilir…
https://www.youtube.com/watch?v=oTUXnMRKwyA
Alex Sandro (Juventus): Juventus, Antonio Conte ile yükselişe geçtiği dönemde dahi sol bek ya da sol kanat pozisyonunda sıkıntılar yaşadı. Önce aslında bir orta saha olan Kwadwo Asamoah ile o bölgeyi yamadılar sonra da kariyerinin sonlarına yaklaşan Patrice Evra ile şanslarını denediler. Fakat geçtiğimiz sezonun başında aradıkları kanı buldular. Porto’dan transfer edilen Alex Sandro, uyum sürecini aştı ve bu sezon iyice takıma adapte olarak önemli işlere imza attı. Temposu ile rakip hücumları zorladı, savunma ile uyum gösterdi ve Juventus’un hem savunma hem de hücum sisteminde önemli bir parça oldu.
Sami Khedira (Juventus): Özellikle Real Madrid kariyerinde tartışılan bir isim olan Khedira, Juventus’un vazgeçilmezlerinden biri oldu. Savunma ile orta saha bağlantısında önemli isimlerden olan orta saha oyuncusu, özellikle ligin ilk yarısında skora yaptığı katkılarla da dikkat çekti. Şampiyonlar Ligi Finali’nde pek varlık gösteremese de Serie A’da Juventus adına önemli performanslardan birine sahipti.
Radja Naingolan (Roma): Belçikalı orta saha oyuncusu, özellikle son iki sezondur belki de ligin en faydalı orta saha elemanı. “Oyunu iki yönlü oynamak” tabirini tam anlamıyla karşılayan Roma’lı, bu sezon da Dzeko ile birlikte takımın en istikrarlı ismiydi. Özellikle 3-1’lik galibiyetle ayrıldıkları Inter ve Juventus maçlarında sahaya koyduğu oyun, sezonun en akılda kalan performanslarıydı.
Marek Hamsik (Napoli): Maurizio Sarri ve takımı, birçoklarına göre ‘Gönüllerin Şampiyonu’ sıfatını kazandı. Sergiledikleri akıcı pas oyunu ve rakip ceza sahasında bir anda inerek attıkları gollerle izleyenleri hayran bırakırken, sistemin özellikle orta sahadaki başrolünde Marek Hamsik vardı. 12 gol atan Slovak kaptan, 10 da asist yaptı ve 94 golle ligin en golcüsü olan takımına büyük katkı sağladı.
Dries Mertens (Napoli): Napoli’de sezonun jönü ise Belçikalı hücumcu Mertens idi. Sarri’nin santrforsuz sistemiyle birlikte yıllardır görmeye alışık olduğumuz kanattan daha ortaya kayan Mertens, 28 golle Serie A gol krallığında ikinci sırayı aldı ve kariyerinin gol rekorunu kırdı. Önümüzdeki sezonda bu sisteme devam etmeleri halinde gol sayısında bir artış olacak mı, merak konusu…
Edin Dzeko (Roma): 2016-2017 sezonu, “artık bitti” gözüyle bakılan Boşnak santrfor Edin Dzeko’nun kariyerinde dönüm noktası olabilir. Manchester City’de her manada gittikçe dibe vuran performansını, geçtiğimiz sezon Roma Olimpiyat Stadı çimlerinde de sık sık tekrarlayan Dzeko, 2016’nın Serie A’daki en büyük hayal kırıklıklarından biriydi. Fakat bu sezona harika giren golcü, hem ligde hem de Avrupa Kupaları’nda eski klas vuruşlarını tekrar sergilemeye başladı. 29 golle hem Roma’nın hem de Serie A’nın en golcüsü olmayı başaran 9 numara, özellikle Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılım için büyük önem taşıyan Genoa maçındaki iştahıyla futbol oynamaktan tekrar keyif almaya başlamış gibi gözüküyordu.
Andrea Belotti (Torino): Genç kuşak futbolcularıyla gelecek için iyiden iyiye ümit veren İtalyan futbolunun bu sezonki en büyük kazancı, kuşkusuz ‘Gallo’ Andrea Belotti idi. Attığı 26 golle ligin en golcü üçüncü oyuncusu oldu, İtalya Milli Takımı’nda yerini sağlamlaştırdı. Daha da umut vereni, gole ulaşma yollarındaki çeşitlilikti. Sağ ayak, sol ayak, bire birde adam geçme ya da driplingle rakip kaleyi bulmasını bildi. Adı büyük kulüplerle anılmayan başlayan Belotti’nin seçimi ve ayrılması halinde yeni takımında göstereceği performans, kariyerinin gidişatını belirleyecek. Cerci ya da Immobile gibi Torino’dan ayrılanların yaşadığı ‘fetret dönemini’ mi yaşayacak? Yoksa İtalyan futbolu en az 10 yılını kurtaracak ‘İtalyan tipi’ bir santrfor mu kazanacak, göreceğiz…