11-30 Kasım tarihlerinde New York’ta oynanan Magnus Carlsen-Sergey Karjakin Dünya Satranç Şampiyonluğu maçında ilk 12 oyunluk klasik satranç bölümü berabere bittikten sonra 4 oyunluk hızlı satranç bölümünde Norveçli dünya şampiyonu Carlsen, Rus rakibi Karjakin’i 3-1 (toplamda 9-7) yenerek dünya satranç şampiyonluğu unvanını ikinci kez korudu. Aynı zamanda 26. yaş günü olan 30 Kasım’da kendine en güzel hediyeyi vermiş oldu.
Magnus Carlsen, 12. oyunda hızlı berabere yapmasının boşuna olmadığını gösterdi ve hızlı satranç bölümünde rakibine üstünlük sağladı. 2. oyunda Karjakin’in akıl almaz savunması Carlsen’in çöküşünün değil Karjakin’in direncinin tükenişinin habercisiydi.
1. Oyun: Yavaş bir başlangıç yapıldı ve sakin bir berabere oldu. Hamle hamle öğrenilmesi zor olan; ama planların ve tarafların kovaladığı fikirlerin anlaşılmasını gerektiren bir açılışta siyah taşlarla oynayan Norveçli, konumu rahatça eşitledi ve beraberliğe kolayca ulaştı.
2. Oyun: Bu oyun da berabere bitti; ama maçın kritik oyunlarından birisiydi. Carlsen, İtalyan Açılışı’nda Giuoco Piano adı verilen varyantı oynadı, vezir kanadında rakibine üstünlük sağladı ve iki file kale olarak şekillenen taş dengesinde kazanca çok yaklaştı. Sadece konumundaki üstünlükle değil, yaklaşık 10 dakikalık zaman farkıyla da Carlsen kazanca koşuyor gibiydi. Ne var ki, önce chess24’ün yorumcusu Peter Svidler tarafından eleştirilen vezir değişme kararı, arkasından Carlsen’in iki hamlede basit bir kazancı kaçırması oyunu beraberliğe götürdü. Karjakin Stalingrad savaşını 2016’ya taşıdı ve 38 saniye kala inanılmaz bir savunma hamlesi olan 79…h5’i oynayınca oyun berabere bitti. Maçın ufak bir özeti olan bu oyunda Carlsen eline geçen fırsatı değerlendirememişti. Bu oyundan sonra Carlsen’in maçı kaybedeceğini söyleyenler arttı. Ne var ki, hızlı oyunlarda hep zaman sorunu yaşayan, maçta sık sık baskı altında kalan Karjakin, oyundaki haliyle “Rusya Savunma Bakanı”, artık tükenmişti.
3. Oyun: 3. oyun öncesi, önceki oyunda kazancı kaçıran Carlsen’in psikolojik dengesi, beklenenin aksine bozulmamıştı. Karjakin ise beyaz taşlarla oynayacaktı; ama Carlsen açılıştan (İspanyol) iyi çıktı. Zirveye ilk çıkış yıllarında olduğu gibi daha agresif oynadı ve Karjakin de bu kez aktif oynamaya çalıştı; ama 38.Kxc7 hamlesi büyük bir hataydı ve Carlsen 38…Ka1 ile oyunu bitirdi. Karjakin artık duvara çarpmıştı.
4. Oyun: Artık Karjakin maçta kalmak için kazanmak zorundaydı ve maçta ilk kez görülen Sicilya Savunmasını oynadı. Carlsen c4-e4 karelerinde piyon bulunan Maroczy Düğümü adlı merkezi oynadı ki, bu tür durumlar Carlsen’in isteyeceği türden beyaza ufak ama uzun vadeli avantajlar veren konumlara ulaştırır. Karjakin, kazanabilmek için büyük riskler aldı, ama Carlsen vezir fedasıyla zaferini perçinleyen bir galibiyete ulaştı.
Savunma Şampiyonluk Getirmez…. En Azından Satrançta!
Satrançta basketboldaki “hücum maç kazandırır, savunma şampiyonluk getirir” söylemi pek geçerli değildir. Satrançta hem savunmayı hem hücumu mümkünse aynı anda ve iyi yapmak zorundasınız. Karjakin’in dirençli oynadığı ve çelik gibi sinirleri olduğu açık; ama Carlsen de bildiğimiz Carlsen değildi. Carlsen üçüncü ve dördüncü oyunlar sonunda iki farkla önde olabilirdi. Ayrıca, satrançta sürekli konumda kalmanız ise çoğu kez rakibinizin size üstünlük sağladığı anlamına gelir.
Karjakin ise dünya şampiyonuyla neredeyse eşit bir seviyede oynadı. Ne var ki, satrançta sürekli uçurumun kenarında direnerek rakibinizi alt etmeniz çok zor. 9. oyunda kaçan fırsat, kaybettiği 10. oyunda hemen berabere yapan Axf2’yi görmemesi, kritik anlardı. Karjakin buna rağmen “Magnus şanslıydı demek istemiyorum” diyerek onun da kaçırdığı fırsatlara dikkat çekti ve “Oyunumu geliştireceğim” diyerek geri döneceğini söyledi. Karjakin, büyük bütçeler ayrılan (süper bilgisayarlar ve faydalanılan yardımcılar sebebiyle) açılış hazırlıklarına fazla yoğunlaşmasının kendisini yorduğunu da itiraf etti.
Carlsen Neden Zorlandı?
Carlsen, üçüncü ve dördüncü oyunlarda eline geçen fırsatları değerlendirseydi bu maç 21. yüzyılın en popüler dünya satranç şampiyonluğu maçı olmayabilirdi. Carlsen’in de bu maçta en iyi performansı gösteremediği açık. Zaten Carlsen de son basın toplantısında zorlandığını gizlemedi: “Maçta bir noktada karanlık bir yerdeydim; ama şimdi daha iyiyim ve geleceğe güvenle bakıyorum. Sekizinci oyun sonrası çok zordu. Bazı üstün konumları kazanamamak çok sinir bozucu olsa da hâlâ kazanacağımı düşünüyordum; ama 8. oyundan sonra her türlü olumsuz düşünce aklımdaydı ve sakinleşip normal oynamak çok zordu.” Carlsen bu zaferini, “orada da ucu ucuna aradan sıyrılmıştım” çok zorlanarak kazandığı ve sonunda dünya şampiyonluğu maçı yapmaya hak kazandığı 2013 Adaylar Turnuvası zaferine sözleriyle benzetti.
Satranç tekniği, yani kazanılmış oyunu kazanmak, Carlsen’in en güçlü tarafıydı. Bunun iki sebebi olabilir. Dünya şampiyonları tarih boyunca yenilmez oldukları hissine kapıldıkları vakit düşmeye başlarlar. 1920’lerde yıllarca tek bir oyun bile kaybetmeyen ama 1927’de iki yıl kendisine sıkı bir şekilde hazırlanan Alexander Alekhine’e yenilen Jose Raul Capablanca; kariyerinin müthiş zaferlerle dolu altın yılı 1999’dan bir yıl sonra Vladimir Kramnik’e kaybeden Garry Kasparov bunun tipik örnekleri. Carlsen, beş yıldır dünyanın bir numarası, 26 yaşında üç dünya şampiyonluğu unvan maçı kazandı. Satrancın sınırlarını aşan bir şöhrete sahip; ama gerekçe bu olmamalı. Carlsen, oyununa yeni parçalar eklemek istiyor. Oyunların çoğunda karmaşa kovalayan, hatta sekizinci oyunu biraz da bu yüzden kaybeden bir Carlsen gördük. Norveçli büyükusta ve gazeteci Jonathan Tisdall, bunun Carlsen’in oyununu daha da mükemmelleştirmeye çalıştığına işaret olduğunu söylese de, bir dönem Carlsen’e akıl hocalığı da yapan Garry Kasparov da maçın sonundaki tweet’inde Magnus’un hazırlığının yeterli olmadığına inandığını ima etti.
Eşi Görülmemiş Centilmence Rekabet
Dünya şampiyonluğu maçları iki egonun savaşıdır ve gerginlikler olur. Ne var ki Magnus Carlsen ve Sergey Karjakin masada amansız bir rekabet içinde olsalar da masa dışında birbirlerine karşı örnek gösterilecek kadar saygılılardı.
Halbuki satranç tarihi aksi örneklerle dolu. Alekhine-Capablanca, Viktor Korchnoi-Karpov Kasparov-Anatoly Karpov ve Kramnik-Veselin Topalov maçlarında, araları bozulup bırakın birbirleriyle konuşmayı, oyunlardan önce adet olan birbirleriyle el sıkışmayı bile reddedenler var. Kişisel gerginliklerden ve rakibe nefretten beslenen satranççı sayısı az değildir.
Çocukluklarından beri rekabet eden, pek çok defa karşılaştırılan Magnus Carlsen ve Sergey Karjakin tarihteki muadillerinden biraz farklılar. Magnus Carlsen maçın son basın toplantısında rakibini övdü: “İlk olarak rakibim Sergey’e bu harika maç için teşekkür ederim.” Karjakin maçtaki aşılmaz direnci kadar basın toplantılarındaki cana yakınlığı ile büyük sempati topladı. Nitekim basın toplantısındaki ilk sözleri de maçın bu yönünü teyit eder nitelikteydi: “İyi ki doğdun Magnus!”
90’lar Kuşağı Artık Zirvede
Satrançta her dünya şampiyonluğu maçı önemlidir; çünkü satrançtaki en önemli unvan, 1886’dan gelen bir geleneği olan resmi dünya şampiyonluğudur. Carlsen-Karjakin maçı da satranç tarihinin en genç maçı ve 90 sonrasında doğan jenerasyonunun ilk unvan maçı olarak yerini aldı ve unutulmazlar arasına girecek.
1990 doğumlu Carlsen, 2013 yılında 1969 doğumlu ve 1990’lı yılların başından beri dünyanın en iyi satranççıları arasında yer alan Anand’ı yenerken bir bayrak değişimi yaşandı. 2014’te 45 yaşındaki Anand, yeniden Carlsen’in rakibi oldu; ama bu kez Karjakin de yeni kuşağın bir başka temsilcisi olarak Norveçli şampiyonun karşısında. Bu kuşak, satrancı ağırlıklı olarak bilgisayarlar yoluyla öğrenmiş, bilgisayar programlarıyla çalışmış ve onları kullanarak ustalaşmış bir kuşak. Oynadıkları satranç önceki kuşaklara göre daha farklı ve bilgisayar etkisinden dolayı daha karmaşık. Kasparov’la kısmen çağdaş olup 2005’te onun turnuva satrancına vedasıyla 64 karenin zirvesine hakim olan ve 40’lı yaşlarındaki Vladimir Kramnik, Vishwanathan Anand ve Veselin Topalov gibi dünya şampiyonları bayrağı artık yavaş yavaş Magnus Carlsen (Norveç, 26), Sergey Karjakin (Rusya, 26), Fabiano Caruana (ABD, 24), Hikaru Nakamura (ABD, 28) ve Anish Giri (Hollanda, 22) gibi gençlere devrediyorlar.
Oyunların kalitesi ise satranç dünyasında tartışılan bir konu. İki tarafın fazla kaba hata yapmamasını ama parlak hamlelerin de azlığını kusursuz satranca yaklaşmak olarak nitelendirenler de var, karşılıklı kaçan fırsatların kalitenin düşüklüğünü gösterdiğini savunanlar da. Dünya şampiyonluğu maçları mücadelenin yoğunluğuyla hatırlanır, bu maç da kesinlikle tarihin en çekişmeli maçlarından birisiydi.