Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Diğer SporlarEditoManolya

Usain Bolt 2017 Dünya Atletizm Şampiyonası'nda son kez pistte koşacak. Socrates'in 29. sayısının açılışında Jamaikalı yıldız var.

“Biz geçmişi unutabiliriz ama geçmiş bizi unutmaz.”

Paul Thomas Anderson, Usain Bolt hakkındaki bir yazıda filmlerinden birinin anılacağına muhtemelen ihtimal vermezdi. Belki de bunu önemsemezdi. Sonuçta, eseri tamamen rastlantı diye niteleyebileceğiniz olayların birbirine bağlanabilmesinden söz etmiyor muydu zaten? Magnolia, Los Angeles’taki bazı insanların aynı gün yaşadığı kesişen olayları geçmişten gelen bağlarla beraber anlatıyor. Eskinin izini taşıma, sonsuz ve sürekli içini kemiren bir vicdan azabı, çocuklukta yaşananlarla şekillenen yaşamlar, onları mahveden ebeveynler… Hepsi filmin merkezinde.

1999 yapımı Magnolia’yı yakın zamanda yeniden izledim. Ondan birkaç hafta önce I Am Bolt adlı biyografik belgesel televizyonda karşıma çıkmıştı. Aynı günlerde Bolt’la ilgili bir New York Times araştırmasına denk geldim. Southern Methodist Üniversitesi’nin Locomotor Performans Laboratuvarı’nda araştırma yapan bilim insanları Bolt’un bir yarışını incelemişlerdi. Jamaikalı atletin her adımda sol bacağı sağ bacağına göre yere yüzde 14 daha fazla temas ediyordu. Buna istinaden de sağ bacağı yere yüzde 13 daha fazla güç uyguluyordu. Genelde sprinterlerin iki bacağının da eşit kuvvet uygulaması ve yere eşit sürede temas etmesi beklenir. Ama Bolt, tam tersini işaret ediyordu ve bunun onu yavaşlatması gerekiyordu. Zira ünlü sprinterin omurga eğriliği olarak bilinen skolyoz hastalığı vardı. Omurgası beline yakın tarafında sağa doğru kıvrılıyordu. Bu da sağ bacağını sola göre doğuştan 1.27 cm daha kısa hâle getiriyordu. Bilim insanları bu sıra dışılığı onun hastalığını bilmeden tespit etmişlerdi.

Bolt, 2002’de 15 yaşındayken 200 metrede dünya gençler şampiyonu olduktan sonraki süreçte hep sakatlanmasıyla dikkat çekmişti. Bu cılız çocuk rüzgârdan hızlıydı ama sürekli diz ardı kirişi ve adale sakatlığı oluyordu. 2004’te Glen Mills’le çalışmaya başladıktan sonra da aynı sorunlar devam etti. Mills, ünlü  Alman doktor Hans-Wilhelm Müller-Wohlfahrt’a görünmesini talep etti. Skolyozu olduğu ortaya çıktı. Bu yüzden Mills, Usain Bolt’u 400 metre koşmaya ikna etmeye çalıştı. Bolt ise idmanları çok ağır olur diye korktuğu için 100 metre koşmak istedi. Mills ise onun bu kadar patlayıcı hıza ulaşamayacağını düşünüyordu. Ama 100’ü denerse ve başarılı olursa istendiği gibi güçlenebilirdi.

Bolt onu ikna etti. Sonrası malum; 2008’de henüz beşinci 100 metre yarışında New York’ta 9.71 ile dünya rekoru kırarak başlattığı mitolojik bir hikâye. 2.8 milyon kişilik bir ada ülkesinin yükünü omuzlarına alıyordu. Bolt, lanetini kontrol edip onu bir yeteneğe dönüştürdü. O aslında Daredevil’di. Şiirsel bir anomali. Aynı Manolya gibi. Dışarıdan çok zarif, güçlü ve etkileyici gözüken ama içinde kırılgan olan bir çiçek. Manolyanın bir günde açıp dökülen yaprakları, 100 metreyi göz açıp kapayıncaya kadar koşan ‘dünyanın en hızlı insanı’na uzanıyordu.

Usain Bolt 2016 Rio Olimpiyat Oyunları'nda kameralara böyle gülümsemişti.
Usain Bolt 2016 Rio Olimpiyat Oyunları’nda kameralara böyle gülümsemiş ve ikonik bir pozun kahramanı olmuştu.

Gençliğinden beri menajeri olan Ricky Simms, I Am Bolt belgeselinde şöyle diyordu: “Usain’in koştuğu saniyelerde kısa süre de olsa dünya sükûnete kavuşuyor. Irk, din ve siyaset sınırlarını aşıyor. Bolt, dünyada herkesin sevdiği insan hâline geliyor.” Bu durum, hedefe giderken bunu nasıl yaptığı ile alakalıydı. Aynı başka bir efsane Jamaikalı, Bob Marley gibi. Bolt başka bir sahnede “Eğlenceli olmayan şeyleri yapmayı sevmiyorum” ifadelerini kullanıyordu. O yüzden finişi geçerken elini göğsüne vuruyordu. Önemli yarışlar öncesi kazıttığı kafasını eliyle tararmış gibi yaptığı, sonrasında sürekli gülümseyip dans ederek çıktığı start takozundaki mental rahatlığı ile rakiplerini eziyordu. 2015 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda 100 metre yarı finallerinde tökezleyerek başlayıp uzun zaman sonra kaybetme korkusuyla yüzleşmişti. Artık motive olmakta zorlandığı bir dönemdi. “İlk olimpiyat şampiyonluğunu kazanmaya aday bir atlet açlığına bir daha ulaşamayacağım” diyordu.

Bolt bunun için çocukluğuna, içindeki çocuğa dönmeye çalışıyor. Bazen bunu yaparken bir barda merdivenlerden düşüp Rio 2016’ya altı ay kala bileğini burkuyor. Üst üste üç olimpiyat şampiyonluğu rüyası suya düşer gibi oluyor ama yine yetişip bir şekilde kazanıyor. Yine gülümseyerek. Jamaika’da dostlarıyla ATV araçları ya da son model spor arabasıyla yarışmaktan tutun da bezelye, kızarmış tavuk ve yağlı pilavını yediği, kendini bir çocuk gibi özgür hissettiği anlara gitmeye çalışıyor. Mills onun için “Harika bir çocuk ama çalışması en kolay atlet değil” diyor. Rio 2016 öncesi motivasyon sıkıntıları yaşadığında yakın arkadaşları Justin Gatlin’in konuşmasını izletiyorlar. İçindeki canavar uyanıyor. Ama yine de bir hafta sonu Jamaika’da bir festivale mutlaka katılıp sabaha kadar dans ediyor. Bir yandan normal bir hayat istiyor, diğer yandan kahve çiftliği işçisi babasından kalan çalışma disiplini devreye giriyor.  Yaşamayı sevip hayatı çok ciddiye almamaya çalışıyor.

Burada başka bir bağlantı devreye giriyor. Yazıyı yazarken aklıma Paul Weller’ın bir sözü geldi. Nerede okuduğumu bulmaya çalışırken Google beni o anda ofiste aynı odada oturan İnan Özdemir’in bir yazısına götürdü. İnan o sözü, yazihaneden.com’a 2012’de Magnolia filmi üzerinden kaleme aldığı nefis yazıda kullanmıştı: “Herkes doğduğu 10 yıllık zaman diliminin içine dönmek ister. Ne olursa olsun, fark etmez. O 10 yıl sizi belirler ve siz o 10 yılı belirlersiniz. Ve eninde sonunda, her başınız sıkıştığında ve sıkışmadığında oraya dönersiniz.” Bolt da bunu yapıyor. Umarım o, Magnolia filmindeki karakterler gibi bizi onunla geçmiş hesaplaşmalara götürecek hatalar yapmamıştır. Çünkü Londra’da son kez yarıştıktan sonra emekli olduğunda bırakacağı boşluk çok büyük olacak. Krizdeki atletizmi artık Bolt’un kurtarması da beklenemeyecek. O, sınırlamalar olmadan çocukluğuna dönecek, yaptıkları ise bazı çocukların en masum anılarının en nadide parçaları olacak.

Bu sayı; geçmiş peşini bırakmasa da onu geleceğe dönüştürenler, planlar yaparken başına gelenler yüzünden artık her şey bitti denen noktada aslında bunun bir çıkış yolu olduğunu görenler ve her zaman olduğu gibi gençlere gerçek özgürlüğü, adaleti ve saygıyı miras bırakmak için çabalayanlar için…

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Hep Beraber

Hep Beraber

3 sene önce
Çağ

Çağ

3 sene önce
Sessizliği Kırmak

Sessizliği Kırmak

3 sene önce