*Jamie Jackson imzalı bu makalenin aslı The Guardian’da yayımlandı.
2014 Temmuz. Manchester United’ın 22. teknik direktörü olduğunda, Louis Van Gaal’in talebi ‘gelişim’di. İkinci sezonuna başladığında kredisi de vardı. Kulüp yeniden Şampiyonlar Ligi’ndeydi, kadronun ihtiyacı olan neşter vurulmuş, 13 yeni isim kadroya katılmıştı ve United zirve adayı olarak yeniden doğmuştu.
34 Premier Lig maçı ve yedinci sırada tamamlanan, David Moyes yönetimindeki 2013-14 sezonunun karanlık günlerinin ardından eski havanın bir kısmı geri kazanılmıştı. İlk yılki Rönesans sezonunda kabul edilebilir görünse de sonuçlar kötüye gitmeye başlayınca göze batan, ağır aksak ilerleyen oyun tarzı hariç.
Cumartesi günkü Norwich mağlubiyetiyle dokuz puana çıkan fark, üst üste üçüncü mağlubiyet ve galibiyetsiz geçilen altıncı maç, takımı zirveden kopardı. Son galibiyet dört hafta önce, Watford karşısındaydı. Wolfsburg’a kaybedilen 3-2’lik maç United’ı Şampiyonlar Ligi’nden koparıp Avrupa Ligi’ne sürükledi.
Şimdi, konu Van Gaal’in koltuğunda kalıp kalamayacağına ve Boxing Day’de Stoke City deplasmanında bir başka mağlubiyet alıp almayacağına geldi.
İşte Van Gaal’in kahramanlıktan dibe vuruşunun nedenleri…
En iyi günleri geride mi kaldı?
Van Gaal, gizeme bulanmış bir muamma olduğunu kanıtlıyor. Önceki tüm takımlarında, Bayern Münih, AZ Alkmaar, Barcelona ve Ajax’ta, lig şampiyonluğu kazanmış bir CV ile gelen parlak bir menajerdi. 1995 Şampiyonlar Ligi zaferini, Patrick Kluivert, Clarence Seedorf ve Edgar Davids gibi isimlerin gençlik heyecanlarıyla kazandı. Yıpratıcı karakteri ve müthiş zeki antrenörlük özelliklerinden oluşan canlandırıcı karışım onu, Sir Alex Ferguson’ın emekliliği ve David Moyes’un karmaşası sonrasında doğru zamandaki doğru adam yapıyordu.
Ya şimdi? Kadro seçimi dağınık ve istikrar yoksunu. Açıklamaları kendi kulübüyle çelişiyor – şimdilerde sarf ettiği United taraftarlarının geçmişte yaşamayı bırakması gerektiği çıkışı garip. Van Gaal kendi transferlerinden şüphe duyuyor gibi. Onun imzaladığı 13 isim, Daley Blind, Bastian Schweinsteiger, Morgan Schneiderlin, Sergio Romero, Ángel Di María, Radamel Falcao (kiralık), Marcos Rojo, Víctor Valdés, Ander Herrera, Matteo Darmian, Memphis Depay, Anthony Martial ve Luke Shaw. Yalnızca son ikisi şu sıralar van Gaal’in onayını alabilmiş görünüyor.
Hantal ve uyuşuk
Van Gaal’in takımının normal düzeni topa hâkim olmak üzerine. Teknik adam, oyuncularına sahada belli yerlerde bulunmalarını ve orada kalmalarını dikte ediyor. Topa sahipken, bu tarz oynamak teorik açıdan sabırlı ve sanatsal olmaya dayalı. United’da? Hantal ve uyuşuk. Hız ve yüksek dozlu yaratıcılığa sahip oyunu değiştirebilecek futbolcular, Van Gaal tarafından her zaman güvenilemeyecek değerli ürünler olarak görülüyor. Britanya rekoru olan 59.7 milyon sterlin karşılığında transfer edilen Di Maria, bir kuşkuyla bakılma hikayesi olarak anlatılabilir. Di Maria, Van Gaal tarafından şutlanmadan önce yalnızca bir sezon dayanabildi. Menajerin yeşil ışık yaktığı, 30 milyon sterlinlik Herrera, benzer bir hikâyeye sahip. Sağlıklı kaldığı zamanlarda, İspanyol oyuncu seri düşünen oyununa neden düzenli bir şans tanınmadığını sorguluyor olmalı.
Van Gaal’in tarzı, ilk 11’deki oyuncular için de bir soğuma etkisi yaratıyor. Monaco’dan 36 milyon sterlin karşılığı transfer edilen Anthony Martial, ilk dört maçında dört gol attı. Bu periyot, sonraki süreçte 19 maçta iki gol şeklinde sürdü – Cumartesi Norwich’e karşı kaydettiği teselli sayısı 20 Eylül’den beri attığı ilk lig golüydü.
Sakatlık problemleri
Wolfsburg ile oynanacak Şampiyonlar Ligi maçı öncesi Wayne Rooney, Herrera, Shaw, Antonio Valencia, Rojo, Schneiderlin, Phil Jones ve Paddy McNair kadrodaki eksiklerdi.
Sekiz ileri uç oyuncusunun eksikliği her takımı etkiler. Yine de van Gaal kadroda derinliği sağlayamadığı için eleştiriler almaya devam etti. 22 yaşındaki Guillermo Varela’nın Wolfsburg maçında sağ bekte oynaması belki genç yaşta bir oyuncu için büyük başarı olarak görülebilirdi ama bu Varela’nın daha önce ilk 11’de başlamadığı gerçeğini değiştirmez. Şampiyonlar Ligi’ne devam etme umutlarının bağlı olduğu maçlar herhangi bir oyuncunun ilk tecrübesi için pek de uygun sayılmaz.
İkinci yarıdan önce de a takımla 14 dakikalık tecrübesi olan 18 yaşındaki Cameron Borthwick-Jackson oyuna girdi. O ve Varela gerçekten bu takımın geleceğiyse eğer neden daha önce tecrübe kazanacakları maçlarda oynamadılar? Bunların üstüne United 2-1 gerideyken A takımda bu sezon hiç süre almayan Nick Powell da daha önce Şampiyonlar Ligi’nin kazanmış Juan Mata’nın yerine oyuna girdi. Maçın sonucu ise 3-2 United aleyhine oldu.
Transferlerde başarısızlık
Van Gaal’in istekleri çerçevesinde yapılan transferlerden olan Schweinsteiger, Michael Carrick’in olduğu bir takımda fuzuli kalıyor. Jones’un sakatlık sorunları devam ediyor ve Rojo da bu sorundan etkilenenler arasında, bu da defansın ortasına bir oyuncunun daha alınması gerektiğini gösteriyor.
En önemli açık da işin hücum tarafında. Haklı olarak Falcao ile yollar ayrıldı; Robin van Persie hâlâ bir alternatif olabilirdi o yüzden onun gönderilmesi sorgulanabilir. Bayer Leverkusen’deki başarısına bakarsak Javier Hernandez‘in kadroda tutulmaması da yanlış bir karardı; kadro derinliği için önemli olan James Wilson’ın kiralanması da doğru bir karar değildi. Bunları dengelemek için Vaan Gaal sadece Anthony Martial’ı transfer etti. Geçen Cuma Norwich maçının ardından Vaan Gaal yine yeterince gol atamamaktan şikâyetçiydi. Bu problemin sorumlusu olarak bir kişiyi gösterebiliriz.
Beklentilerin altında
United taraftaları takımlarının rakiplere nefes aldırmayan bir oyun oynamasını ve sene sonunda en az bir kupa kazanmasını istiyor. Kulübün Busby Babes, George Best, Eric Cantona, 92 Sınıfı, Cristiano Ronaldo ve Wayne Rooney’li tarihi de bunu gerektiriyor. Moyes yönetiminde yaşanan düşüşe rağmen sabırsız ve belki de biraz gerçekçi olmayan taraftarlar United’ın her kulvarda zirvede olmasını bekliyor. Van Gaal’in çeyrek milyar sterlin transferlerinden de bunu istiyorlar. Beklentilerin çok yüksek olmasının önemi yok, Manchester United menajeri olmanın getirdiği bir gerçek bu.
Bütün suç Van Gaal’in üzerine atılmaya başlandı ama onun da elinde hâlâ bir kozu var. Bu sezon kazanılacak bir kupa. Mümkünse Premier Lig kupası ama FA Cup ya da UEFA Avrupa Ligi de olur. Bunlar eleştirileri susturmaz belki ama bir süre için seslerini kısabilir.
Woodward’ın kararı ne olacak?
Aslında tek bir kişiden bahsediyoruz: Ed Woodward, başkan yardımcısı. Yönetim kurulu üyeleri olmalarına rağmen Alex Ferguson ve David Gill’in etkileri giderek azaldı ve United, Woodward’ın takımı haline geldi. Bu da bütün sorumluluğu onun üstüne yıkıyor.
Woodward’ın görevi de takım menajerininki kadar zor. United markasının kazanç getirmeye devam ettimesi ve transfer döneminde Neymar, Ronaldo, Thomas Müller ve Gareth Bale gibi oyuncuları takıma katması bekleniyor ondan. Bu hedeflerin hepsi üzerinde çalışılıyor ve ilk transfer döneminde sadece Marouane Fellaini’yi getiren Woodward’ın yakın zamanda yaptıkları daha başarılı bir yönetici olduğunu gösteriyor.
Woodward’dan beklenen üçüncü bir konu daha var: United’ı idare edebilecek ve takıma kupalar kazandırabilecek bir menajer bulmak. Moyes denemesi başarısız oldu ve Van Gaal için de çanlar çalıyor.
Hollandalı eğer bir kupa kazanamazsa United’ın en güçlü yöneticisi, yine kolları sıvamak zorunda kalabilir. Amacı ise yine aynı olacak: Ferguson döneminden sonraki ilk kupayı kulübe kazandırmak.
O zamana kadar Manchester United gerçekten başarılı sayılamaz.