Ne İzledim?
Mia Hansen-Løve, son dönemin en sevdiğim yönetmenlerinden biri. Bilhassa Eden filmi konusu, bunu işleyişi, gerçek karakterlere ve Daft Punk’a yakınlığı ile geçen sene beni çok etkilemişti ve şans eseri Giannis Antetokounmpo yazımın da giriş ilhamını vermişti. Son filmi L’Avenir ise Fransız yönetmenin belki de en iyi filmi. Felsefe öğretmeni, yazar Nathalie Chazeaux’nun eşi tarafından terk edilme sürecini ve sonrasını ele alan film, özgürlük kavramnın etrafında dönüyor. Isabelle Huppert’in muhteşem bir şekilde canlandırdığı Chazeaux, düzen ile isyan, özgürlük ile aile, entelektüel hayat ile anarşist komün arasında gidip geliyor ve ele aldıları konuları incelikle biçimde sunuyor. Türkiye’de aylar önce Gelecek Günler adıyla gösterime giren filmi ilk fırsatta izlemenizi tavsiye ederim.
Ne Dinledim?
Bisiklet seven biriyseniz Temmuz ayında yaptığınız her şey iki tekere dair olur. Okuduğunuz kitaptan izlediğiniz belgesellere kadar her şey bisikletle alakalıdır. Bazen bu tutku dinlediğiniz müziğe dahi uzanır. Bu yıl, 2017 Fransa Bisiklet Turu’nun Düsseldorf’taki başlangıcında sahne alan Kraftwerk buna bir örnek. Birçokları için grubun bisiklet meraklısı üyeleri sadece yaptıkları albümlerle müzik tarihine geçmemiştir, eserlerindeki bisiklet göndermeleriyle de spor tutkunlarının kalbini çalmıştır. Ama ne yalan söyleyeyim, bu hafta tercihimi onlardan yana kullanmayacağım.
The Delgados, 1990’larda yükselişe geçen Britpop akımı içerisinde kendisine kıyıda köşede olsa da yer bulan bir İskoç grup. Aynı dönemde aynı ülkeden çıkan Mogwai’nin aksine asla çok ünlü olmayan The Delgados, yıllar içerisinde çok sadık bir hayran kitlesine ve kült bir repütasyona sahip olmayı başardı. Bu kendine has şöhretin bir parçası da bisiklet dünyasından geliyor zira bisiklet izlemeyi seven üyelerinin 1980’lerin ünlü şampiyonu Pedro Delgado’dan esinlenerek isimlendirdiği grup, Domestiques ve Peloton isimli iki muhteşem albüme de sahip. Burada önereceğim albümleri ise The Complete BBC Peel Sessions adlı 29 şarkılık kayıtları. Meşhur İngiliz DJ John Peel’in de çok sevdiği grup, beş albümlük yolculuğunu bu kayıtta özetliyor. Notalarında ve sözlerinde bisiklet ilhamı bulamayabilirsiniz ama bu yolculuktan pişman olmayacağınızı garanti edebilirim.
Ne Okudum?
Phil Gaimon, bu sezonun başında çok klas bir şekilde profesyonel bisiklete veda etmiş, erken dökülen bir yaprak olarak kendisine Ali Çolak’ın yazısında yer bulmuştu. Kariyerinin başından itibaren blog tutan, sürekli bisiklete binmek kadar yazmaya da değer veren ABD’li sporcu, şu sıralar yeni kitabının piyasaya sürülmesini bekliyor. Ben de bu süreçte uzun süredir ertelediğim bir şeyi yaptım, Gaimon’ın ilk kitabı olan Pro Cycling on $10 a Day’i okumaya başladım. “Doping yaptım ve çok üzgünüm, herkes yapıyordu, ben de yapmak zorunda kaldım” itiraflarıyla dolu sıradan bisikletçi otobiyografilerinin dışında kalan, çok eğlenceli, tuhaf anıların yer aldığı ilginç bir eser bu. Gaimon kitapta anlattığı dönem boyunca çok yarış kazanmıyor, 20’li yaşlarını Florida Üniversitesi’ndeki dersleri, profesyonel takımlara kendisini gösterme telaşı, ABD’nin en dandik otelleri ve parasız, çoğu zaman cookie ile idare edilen seyahatlerle geçiriyor.
Aslında 2017 Fransa Bisiklet Turu başlarken yaptığım okuma listesi farklıydı. Ama genelde planlar ile gerçekler birbirini tutmuyor. Tur sırasında önce Ernst Bloch’un İzler’ini, sonra Terry Eagleton’ın İyimser Olmayan Umut’unu okudum. İkisi de ele aldıkları konulara rağmen aslında ağır olmayan, hızlı akan kitaplar. Eagleton zaten üniversitenin başında bir hocamızın okuttuğu İdeoloji kitabı sayesinde hayranı olduğum bir düşünürdü ama onun vasıtasıyla daha da ısındığım Bloch’un metnine girmek bana yepyeni ufuklar verdi; umut kelimesinin nasıl içinin doldurabileceğini, karamsarlığın entelektüelliğin tek şartı olmadığını fark ettim. Onlardan sıra bulup da en başta listeme yerleştirdiğim Geoffrey Wheatcroft’un Fransa Bisiklet Turu tarihi kitabına başlayamadım. Ama Gaimon ile maceram sona erdikten sonra ona dalmayı planlıyorum. Bakalım, kader.
Ne Bekliyorum?
2017 Fransa Bisiklet Turu’nun ikinci haftası yaklaştı ve sprint etaplarının sayısı azalırken genel klasman mücadelesi artacak. Bugün Nantua ile Chambery arasında koşulan 9. etap tırmanış izlemeyi sevenler için çok büyük heyecana sahne olabilir. Pazartesi günkü dinlenmenin ardından ise bisikletçiler ikinci haftaya başlayacak. Perşembe günkü Peyragudes tırmanışının da sarı mayo rekabetini etkilemesi muhtemel. Ama en merakla beklediğim tarihi sorarsanız Cuma günü geçilecek olan 101 kilometrelik Saint-Girons-Foix etabını seçerim. Hızlı, patlayıcı, ilk dakikasından itibaren heyecanın eksik olmayacağı bir gün bekliyorum.