– İyimserlik nedir? diye sordu Cacambo. – Her şey kötü gittiğinde her şeyin iyi gittiğini savunmak tutkusudur, dedi Candide – Candide, Voltaire
Fransa Bisiklet Turu’nun en unutulmaz senelerinden biridir 1964. ‘Le Tour des Tours’ (Turların Turu) diye tarif eder Fransızlar. 22 Haziran’da Rennes’de başlayan yarışta gözler Jacques Anquetil ve Raymond Poulidor’un üzerindedir. Anquetil 1964 İtalya Bisiklet Turu’nu Poulidor da aynı yıl İspanya Turu’nu kazanarak gelmiştir. Poulidor dağlarda daha iyi iş çıkarırken, Anquetil zamana karşı etaplarında avantaj yakalar. Tarih 12 Temmuz’u gösterirken Massif Central bölgesindeki sönmüş volkanik tepeler arasında koşulacak 20. etaba gelinmiştir. Poulidor ve Anquetil ikilisi Puy de Dome yokuş finişinde sarı mayoyu kazanabilmek için kıyasıya mücadele verir. O gün 100 bin kişinin doldurduğu söylenen bu mitik yamaçta, iki bisikletçi omuzları birbirine sürte sürte, yan yana yokuşu çıkarlar. Ve bisiklet tarihinin en unutulmaz fotoğraf karelerinden biri ortaya çıkar. Poulidor ve Anquetil sanki iki titan gibi çarpışıyorlardır. Ertesi gün Le Tour direktörü Jacques Goddet, L’Equipe gazetesinde şöyle yazar: “Her şeyleri, solukları, terleri ve mayolarının yünleri birbirine karışmıştı.”
Fransa, 1960’larda ‘Trente Glorieuses’ denen otuz yıllık şanlı ekonomik yükseliş döneminin zirve yaptığı günleri yaşar. Fransız Yeni Dalga Sineması, şansonlar, Charles de Gaulle, Georges Pompidou çağı hüküm sürerken ülke Anquetil’ciler ve Poulidor’cular diye ikiye bölünmüştü. O etap ve kare de bu zıtlığın sembolüdür âdeta. Meşhur etapta Poulidor atak yapıp zaman kazanır ama Paris’e ulaşıldığında sadece 55 saniye farkla Fransa Turu’nu ve sarı mayoyu kazanan Anquetil olur. Anquetil, Fransa Turu’nu üst üste dördüncü, toplamda da beşinci kez kazanıyordur. Poulidor ise Monako’da yaptığı hata sonucu yitirmiştir sarı mayo şansını, ikinci olmuştur. Bu zaten bir süre sonra lakabına dönüşecektir: Raymond ‘Ebedi İkinci’ Poulidor.
İkisi çok farklı kişiliklerdir ve farklı şeyleri temsil ederler. 1960’lar Fransası’ndaki değişimin yansıması gibidirler. Anquetil, Normandiya kırsalında doğup kendi sınıfına ihanet ettiği düşünülen ve kentli toplumu temsil eden, aristokrat ve kapitalist addedilen bir figür. Sarışın, soğuk ve mesafeli. Poulidor ise La France Profonde (Derin Fransa) denen, Fransa’nın orta kırsal yörelerinden Limousin’de kiralık çiftçilik yapan bir ailenin evladı. İşçilerin, köylülerin ve unutulan kesimin umudu. Kumral saçları, dirayeti temsil eden keskin çene hatlarıyla, halkla iç içe, hep samimi, sıcak, cesaretin ve umudun sembolü. Anquetil değişen Fransa’da metodik, hesaplı, bilimden yardım alan bisiklet sürüş tarzıyla modernitenin, Poulidor ise puncheur, saf atakçı, içgüdüsel tarzıyla geleneğin temsilcisi. Poulidor daha yaratıcı ve eğlenceli ama Anquetil daha efektif. Anquetil bir şekilde kazanmanın yolunu bulan, kazanma ustası olduğu için de ‘Üstat’ lakabını alan bir efsaneyken, Poulidor Fransa Turu’nda yaşadığı talihsizlikler, kazalar, rakiplerinin işbirlikleri derken bir tek gün bile sarı mayoyu sırtında taşıyamayan bir kaybeden. Kariyerinde İspanya Turu, Milan-San Remo, Fleche Wallonne gibi yarışlar da dahil olmak üzere 189 yarış zaferine sahip olsa da 14 kez katıldığı Fransa Turu’nda üç ikincilik ve beş üçüncülük ile toplam sekiz kez podyum gördü. Bu alanda bir rekortmendi. Kaybetme sanatının ustasıydı. Çok sevildi, lakabı da çocuk sevgisine göndermeyle ‘Pou-pou’ oldu. O ise bu lakabı hiç sevmemişti. Poulidor, kaybetme kavramına dönüştü. O dönem sürekli seçim kaybeden politikacı Michel Rocard için “Politikanın Poulidor’u” deniyordu.
Gazeteci Jacques Augendre’a göre Anquetil Machiavelli’nin Hükümdar’ıyken, Poulidor da Voltaire’in Candide’i gibiydi. Ancak Poulidor kaybetmesine rağmen Anquetil de dahil herkesten daha popülerdi. Yazar Antoine Blondin, Poulidor’un Fransa’da herkesten fazla sevilmesine istinaden ‘Poupoularite’ kavramını ortaya çıkarmıştı. Blondin, Anquetil için ise “Bahşiş vermeden aceleyle yenip çıkılan yemek gibi kazanıyor” demişti.
Poulidor talihsizlik söylemine ise katılmıyordu. Çocukken okulda öğretmeninin verdiği Miroir du Cyclisme dergilerinin etkisiyle bisiklete merak salan Fransız efsane, “Bisikletin sundukları olmasaydı şu an bir çitin arkasında çalışıyor olurdum. Aslında çok şanslıyım” diyordu 1977’de, 41 yaşında yarışmayı bıraktığı günlerde. 18 yıllık kariyeri bisiklet tarihinin en büyük kazanma makineleri Jacques Anquetil ve Eddy Merckx dönemlerine denk gelen bir sporcu için elbette iyimser bir yaklaşımdı. Hayata bakışı hep pozitifti ama en çok da sevilmemekten korktuğunu söylüyordu. Kariyerinin sonlarında bile Brigitte Bardot’dan daha fazla hayran mektubu alan biri için anlaşılabilir bir korku. Hiç sarı mayo taşıyamadı ama hiç sevgisiz kalmadı. Geçtiğimiz aylarda 83 yaşında hayatını kaybedene kadar Fransa’nın en ‘poupouler’ figürlerinden biri oldu. Fransa Turu’nda onur konuğu olarak yer alıp bisikletten de kopmadı.
Bu rekabetin kapanışı da etkileyicidir. Poulidor, Anquetil’i 1987’de ölmeden önce hastayken ziyaret eder. Anquetil takılarak “Ölümde de ardımdan ikinci olacaksın” der. Şimdi, Poulidor’suz Fransa Turu podyumları öksüz kalacak. Adını ise torunu büyük yetenek Mathieu van der Poel, saygıyla ve kazanarak yaşatıyor. Son söz de ona ait: “Cesareti, çalışma azmi ve köklerine saygısıyla o zaten ebedi.”
Bu sayı; yeni yılda sevgi ve umut rekoru kıracaklar için… Socrates ekibi olarak iyi ve iyimser seneler dileriz.