Ne zamandır futbol belleğimizi de hedef alan hoyrat bir inşaat kültürüyle karşı karşıyayız. Semtlerin, kentlerin tarihi özgünlüklerini sıfırlayan bu yeni kültür, ‘AVM’ ve ‘plaza’lardan sonra hat-trick’ini ‘arena’larla tamamlıyor. Modern futbol stadyumları, meşin yuvarlağın seyir zevkini kentin dışına taşırken, şehrin göbeğindeki eski statlar da yaşam ve alışveriş merkezi projelerine teslim ediliyor. İnsafsız bir rant meselesi bu. Eski ve yeninin müthiş tezatı. Bir yanda tüm endamıyla yükselen modern futbol mabedi, öte yanda yıkımıyla kentin göbeğinde yeni bir yapılanmayı mümkün kılacak emektar şehir stadı.
Tarihi Alsancak Stadı’nın yıkılmasının ilk defa gündeme geldiği günlerde aynı zamanda sıkı bir Altay taraftarı olan yazar Orhan Berent, blogunda şunları kaleme almıştı: “Gençliğimizi Alsancak Stadı’nın tribünlerine gömdük vaktiyle… Şimdi gelmişler gençliğimizin ve ölmüşlerimizin ruhlarının üstüne alışveriş merkezi dikmek istiyorlar…” Şimdi Alsancak Stadı yerine Adana 5 Ocak; Bursa Atatürk; Mersin Tevfik Sırrı Gür ya da Cebeci İnönü Stadyumu’nu koyun; değişmez cümlenin anlamı. Çünkü kentsel dönüşüm kapsamına alınan, mutenalaşmaya namzet statların sonu hep aynı. İşte Çorum’un yarım asırlık şehir stadı da bu zincire eklenenlerin son halkası.
Çorum’da Dr. Turhan Kılıçcıoğlu Stadı yıkılarak yerine konut ve alışveriş merkezi yapılacak. İlgili ihale dün yapıldı, haberi bugün yayınlandı. Bu haber Alsancak’tan Cebeci’den şerbetliler için ne tuhaf, ne de şaşkınlık verici. Ama stadın tarihinde şaşırtıcı hikayeler var elbette. Daha birkaç ay öncesinden bir vinç hadisesi… Çorum Belediyespor’un Darıca Gençlerbirliği ile karşılaştığı maçta, stada girme yasağı bulunan takımın genel kaptanı Hamit Işık ve yönetici Fatih Özcan, vinç tepesine çıkıp izlemişlerdi maçı. Karadeniz semalarından görmeye aşina olduğumuz bir cin fikirlilik; sistemin gediklerinden sızma becerisi. Birkaç sene öncesinden bir ‘yasaklılık’ hikâyesi daha: BAL’a düşmezden önce Spor Toto 3. Lig 1. Grup’ta mücadele eden Çorumspor’un ‘küfürlü tezahüratta bulundukları gerekçesiyle’ maçlara girişi yasaklanan beş taraftarı, kendilerini Dr. Turhan Kılıçcıoğlu Stadı’nın koltuklarına bağlamışlardı. Beş meczup Kırmızı-Siyahlı, koli bantlarıyla futbola tutsak…
Belki de öykülerin en fenası, otuz üç yıl önce yaşanan. 1982 yılında Çorumspor’un ligden düşmesini fırsat bilen bir grup çiftçi Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’ne başvurarak stadı kiralamak istemiş. 15 milyon lira karşılığında, ay çiçeği tarlası yapmak için! “Bu statta artık çiftçilikten başka bir şey yapılmaz” diyen çiftçilerin maksadı da Türkiye ekonomisine katkı sağlamakmış. Yani o bildik ‘fırsatçılık’ ekonomisi…
Taraftarın bozuk para yerine sahaya leblebi fırlattığı; yanındaki baz istasyonu direğinin ‘Beleştepe’ olarak kullanıldığı Dr. Turhan Kılıçcıoğlu Stadı üç beş vakte kadar yok olacak. Hatıraların, hikayelerin üzerinde yükselecek plazalar, siteler, alışveriş merkezleri. Burada mesele zımpara gibi zemini, kırık dökük tribünleri, harabe soyunma odaları olan eski statların romantizmini yapmak değil. Ama mesele; hayatın her alanında olduğu gibi futbolda da yok etmek ve unutturmak ile malul bir ‘modernleşme projesi’ne ‘evet’ ya da ‘dur’ demek. İşin özü futbol belleğimiz bugünlerde zor bir sınavdan geçiyor. Gol seslerinin futbolun yeni mabetlerinde de yankılanacağı yeni sezona saatler kala, bizden küçük bir hatırlatma…