Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolGündemYorumReferans Noktası

Raul Gonzalez, son maçına New York Cosmos formasıyla çıktığı kariyerini noktaladı. Ancak futbol sahnesinden çekilse de Real Madrid tarihindeki özel yerini hep koruyacak.

*Eduardo Alvarez’in kaleme aldığı bu yazı, ESPN FC’de yayımlandı. 

Sene 1994. Santiago Bernabeu’da soğuk bir Kasım akşamı. Yakın bir arkadaşımla birlikte Real-Atletico derbisine bilet alabilmek için birkaç saat kuyrukta beklemişiz. Üstüne de stadyumun ‘gallinero’ bölümüne giden sonsuz basamakları tırmanıyoruz. En yüksek, en soğuk, en ucuz ve iki işsiz öğrenci için en uygun tribünler burası.

Arkadaşım, “El Buitre bugün başlamayacak” diyor. Kendisi bile bu sözlere çok inanmış değil. Bir süredir bu konuyu konuşuyoruz. Yine de Emilio Butragueno, eski mesai arkadaşı ve dostu, o dönemin de teknik direktörü Jorge Valdano tarafından böylesine önemli bir maçta yedek bırakılınca, şok olduğumuzu hissettik.

Hatta, “Bu çocuğun bir kez daha oynayabildiğine inanamıyorum” diyordum. “Bu çocuk” olarak bahsettiğim kişi Raul Gonzalez Blanco. O zamanlar pek tanımadığımız, 17 yaşında çelimsiz bir çocuk. Atletico Madrid Başkanı Jesus Gil, onun kulüp için çok masraflı olduğunu söyleyene kadar Raul, kırmızı-beyazlıların altyapısında oynamıştı. Ancak Gil’in kararı sonrasında Real’e geçti ve rekorları alt üst etmeye giden yolun ilk adımlarını atmış oldu. Arkadaşım ve ben, ölümüne Madrid taraftarlarıydık. B Takım maçlarına bile giderdik ancak o döneme kadar Raul’u izlememiştik. Çünkü o, A takıma çıkışını direkt olarak Real Madrid C’den yaptı.

Butragueno’nun tahtının varisi, A takımla ilk maçına Atletico Madrid karşısında çıkmıyordu. Bir hafta önceki maç gününde Zaragoza deplasmanına gitmiş ve takımın 3-2’lik yenilgisinde sahada yer almıştı. Raul o gün eline geçen her fırsatı harcamıştı. Özellikle içerisinde olduğu iki hatada sağ ayağı üzerine çok daha fazla çalışmasının gerekliliği görülüyordu.

Tüm bunlara rağmen, hiçbir arkadaşım Raul’un Zaragoza maçında kötü oynadığını söylemeye cesaret edemedi. Savunma oyuncuları için tam bir baş belası olmuş, Real Madrid’in ikinci golünde Ivan Zamorano’ya asist yapmış ve bir şekilde kendini gol pozisyonlarının içerisine sokabildiğini göstermişti.

Yine de hâlâ 17 yaşında bir çocuktu. Oyuna sonradan girerek alacağı 30 dakika, onun gibi genç bir oyuncu için çoktu bile. Peki Atletico karşısında -hem de Butragueno’yu yedek kulübesine hapsederek- ilk 11 başlamak da neyin nesiydi?

Emilio Butragueno, tahtını Raul'a devretmişti. Şimdilerde Real Madrid'in halkla ilişkiler sorumlusu.
Emilio Butragueno, tahtını Raul’a devretmişti. Şimdilerde Real Madrid’in halkla ilişkiler sorumlusu.

O maçta neler olduğunu muhtemelen biliyorsunuz. “O çocuk” Atletico Madrid savunmasını tıpkı Zaragoza’ya yaptığı gibi çılgına çevirdi. Bu sefer bir de gol atmıştı. Sol ayağıyla yaptığı klas bir vuruşla adını skor tabelasına yazdırdı, Zamorano’ya bir kez daha asist yaptı ve takımına Jose Miguel Gonzalez tarafından gole çevrilecek bir penaltı kazandırdı. 4-2’lik meşhur galibiyette payı büyüktü.

Aynı senenin sonlarına doğru, iki öğrenci olarak ilk maaşlı işlerimize girdik. Ve bu ilk maaşlarımız, Bernabeu’da yarım sezonluk bilet almak için harcandı. Sahaya arada bir uğrayan taraftarlardan, her maç orada olan tipler olmaya geçiş yapmıştık. Ve “o çocuk” gözümüzün önünde Real Madrid ve İspanya futbol tarihinin efsanelerinden birine dönüşüyordu.

Birçokları Raul’un çok iyi olduğu spesifik bir alan olmadığını söyleyecektir. Takım arkadaşı Fernando Hierro’nun, “Raul hiçbir alanda 10 puan değil ancak hepsinde en azından 8.5” yaptığı tanım, onun hakkında söylenenleri çok iyi özetliyor.

Raul’un 2000’lere denk gelen ilk versiyonu; hızlı, belli amaçlara odaklanmış ve heyecan doluydu. Butragueno ile tamamen kontrast yaratan bu üç özellik, Raul’u farklı bir tehdit yapıyor ve onu gördüğüm en acımasız forvet konumuna getiriyordu. Saha içerisinde tek bir dakika bile mola vermezdi. Her yere koşardı. Stoperlere her pozisyonda baskı yapardı. Her topu kovalardı. Bitmek bilmeyen enerjisi, hızıyla da birleşince, Raul başka hiçbir forvetin yakalayamayacağı pozisyonların içerisine girer oldu. Günümüz futbolundan kıyaslayacak olursak, Luis Suarez’in hızlı bir versiyonuydu. Savunmacıları her zaman hata yapmaya zorlardı.

“Günümüz futbolundan kıyaslayacak olursak Raul, Luis Suarez’in hızlı bir versiyonuydu.”

Raul’u, 2002 yılının yaz aylarına kadar devam eden bu döneminde, bir maçta en azından iki defa kaleciyle karşı karşıya kalırken görürdünüz. Bu sezonlarda üç La Liga, üç Şampiyonlar Ligi ve iki de Uluslararası Kupa şampiyonluğu yaşadı. Üstüne üstlük, finalleri boş geçmemek gibi bir alışkanlık oluşturmuştu. Özellikle Paris’teki 2000 Şampiyonlar Ligi Finali’nde Valencia’ya attığı gol, çoğu ‘Madridista’ tarafından hatırlanacaktır. O gol sürecinde Santiago Canizares’e doğru yaptığı driplingler ve dönüşler ön plandaydı. 1998 Uluslararası Kupa’da Vasco da Gama’ya attığı gol yine hatırlananlar arasında.

İlk Raul böyleydi. İkinci, yani taraftarların daha çok bildiği Raul ise 2002 Dünya Kupası’ndan hemen sonra ortaya çıkmıştı. Yaşadığı sakatlık onu Güney Kore ile oynanan çeyrek final maçından alıkoyuyordu. Ve Raul bir sonraki sezonda karşımıza biraz daha yavaş olarak çıkıyordu. Daha az duygulu, daha az sezgili, ama çok daha bilgili…

Bazı oyuncular, yaşadıkları fiziksel değişimi sahaya nasıl adapte edeceğini Raul’den daha iyi biliyor. Mesela Ryan Giggs o adamlardan biri. Raul’un evrimi, hırçın ilk forvetten, bilge ikinci forvete doğru oldu. Artık yeni 9 numara Brezilyalı Ronaldo’nun arkasında oynuyordu ve onun yarattığı boşlukları kullanarak Real Madrid’deki kariyerini iki sene daha uzattı. Pozisyon alma güdüsünü, artık zayıflayan fiziksel yeteneklerini kapatmak için kullanıyordu.

Raul, kariyerinin bu ikinci bölümünde, maçlara eskisi gibi etki edemez oldu. Ancak hâlâ yıldızlarla dolu olan Real Madrid kadrosunun heybetli bir parçasıydı. CV’sine üç La Liga şampiyonluğu daha ekledi ama bir daha Avrupa futbolunun zirvesine çıkamayacaktı.

Raul’un milli takım performansını ise, 102 maçta kaydettiği 44 gole rağmen “acı”dan başka bir sıfatla anlatmak mümkün gözükmüyor. En iyi zamanlarındayken, İspanya, 1998 Dünya Kupası’na grup aşamasında veda etmişti. Bu elenişin arkasında, Andoni Zubizarreta’nın grubun 3-2 sonlanan açılış maçında Nijerya karşısında yaptığı hatalar vardı. EURO 2000’de Raul takımını yarı finale taşıyabilecekken, son dakikada penaltı kaçırdı. İki sene sonraysa kritik Güney Kore maçı öncesi sakatlanmıştı.

Raul, futbolu bir Madridista olarak bırakabilirdi ancak riske girip Almanya, Katar ve Birleşik Devletler'e gitti.
Raul, futbolu bir ‘Madridista’ olarak bırakabilirdi ancak riske girip Almanya, Katar ve Birleşik Devletler’e gitti.

2004 Portekiz ve 2006 Almanya’da ortaya koyduğu performanslar, ne Raul isminin arkasını dolduruyor ne de İspanyol taraftarların yüksek beklentilerini karşılıyordu. Hâlâ Raul’un sahada her şeyi yapabileceğine inananlar vardı ancak acımasız gerçek, Luis Aragones onu milli takımdan kesene kadar haklı çıkmaya devam etti.

Raul kariyerini bir ‘Madridista’ olarak bitirebilecekken, zorluklarını bile bile bir karar aldı ve emekli olmadan evvel, Almanya, Katar ve Birleşik Devletler’de futbol oynamaya devam etti. Raul’un A takıma ilk çıktığı döneme şahitlik eden birine göre Real Madrid’in 7 numaralı forması asla bir başkasına ait olamaz. Raul benim jenerasyonumdaki birçok insanı etkiledi. Bir altyapı oyuncusundan neler bekledikleri, bir Real Madrid oyuncusunda neler aradıkları… Hepsi değişti. Raul, Real Madrid’de oynayacak bir oyuncu için referans noktası oldu.

Ve pazar gecesi, kariyerinin son resmi maçına New York Cosmos’la çıktı. Bernabeu’ya adım atışının üzerinden 21 yıl ve bir hafta geçmişken futbolu bıraktı. Şimdi bırakması doğru bir karar gibi gözüküyor. Cosmos, NASL’de şampiyon oldu. İşte stil budur!

Raul’u Bernabeu’daki ilk maçında izleyen o iki öğrencinin saçları şimdilerde tamamen beyaz. Hem saha içi hem de saha dışında ikon olan bu adama olan hayranlıklarını ifade edebilecek pek fazla kelime de yok. O yüzden basitçe söyleyebildikleri bir şey var: Teşekkür ederiz…

Çeviri: Emre Gürkaynak (@emregurkaynak)

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Harika Çocuk

Harika Çocuk

3 sene önce
Sıfır

Sıfır

3 sene önce