Ne İzledim?
Donald Trump, dünya siyasetine hızlı bir giriş yaptı ve yakın gelecekte de yavaşlayacağa benzemiyor. Tüm beklentilerin aksine 2016 ABD başkanlık seçimlerinde Hillary Clinton’ın önünde ipi göğüsleyen Trump, Rusya’yla ilişkilerinden Latin kökenli vatandaşlara karşı tutumuna, beyazların üstünlüğünü savunan ırkçı eylemlere verdiği destekten diğer ülke liderlerine Twitter’dan çatmasına kadar eleştiri oklarını üzerine çeken bolca icraata imza atmış durumda. Sahi, inşaat zengini bir milyarder nereden çıktı da Beyaz Saray’ın yolunu tutmaya karar verdi? Netflix yapımı ‘Get Me Roger Stone’ belgeseli bu kararın arkasındaki kişinin, Trump’ın uzun yıllar danışmanlığını yapmış Roger Stone’un kirli numaralarla dolu kariyerini anlatıyor. Stone ilk olarak 1980’lerin başında Trump’a siyasete girmesi gerektiğine dair tavsiyelerde bulunmaya başlamış. ABD siyasetindeki izleri Watergate skandalına kadar uzanan Cumhuriyetçi Parti destekçisi Stone, ABD siyasetinde bugünkü lobi faaliyetlerinin temelini atan isimlerden biri olarak gösteriliyor. Siyaset alanındaki manipülasyonlarına orta okuldaki temsili John F. Kennedy-Richard Nixon oylamasında başlayan Stone, kendi anlattığına göre yalan bilginin gücünü orada öğrenmiş. Nixon seçilirse cumartesi günleri de okula gelmek zorunda kalacaklarına arkadaşlarını ikna edip oylamada Kennedy’nin seçilmesini sağlayışı, belgeseldeki sayısız renkli anıdan sadece biri.
Ne Okudum?
Sam Smith imzalı ‘Jordan Rules’ kitabını NBA’le ilgiliyseniz muhtemelen şu ana kadar okumuş, hakkında bir şeyler duymuş ya da içindeki anektodlara çeşitli köşe yazılarında rastlamışsınızdır. NBA tarihinin en büyük oyuncusu Michael Jordan’ın ilk şampiyonluğuna giderken atlattığı badireler, takım arkadaşlarıyla yaşadığı sorunlar ve Chicago Bulls organizasyonunun her bir köşesinden çıkan çatlak sesler… Yayımlandığı dönem çok büyük sansasyon yaratan, spor yazınının kült eserlerinden Jordan Rules’un sayfalarını özellikle Socrates’in majesteleri kapaklı Kasım 2016 sayısını hazırlarken bolca karıştırmıştım. Ancak kitabı baştan sona okumayı bu ay başarabildim. Jordan’ın takım arkadaşı Will Perdue’yü yumruklayışına dek kitaptaki büyük hikâyeleri zaten daha önceden duymuş olduğumuz için beni asıl etkileyen nokta daha farklıydı. Sıra dışı anektodlardan ziyade, sayfaları takvim yaprakları gibi çevirirken Smith’in takımdaki her oyuncuya, yardımcı koç ya da yöneticiye dair, okuru genel akıştan koparmadan serpiştirdiği birkaç sayfaya uzanan detaylı kesitler birer spor yazını dersi. Kötü geçen bir maç performansının ardından suratı asık soyunma odasında oturan bir oyuncunun kafasındaki düşünceden bir anda çocukluğundaki yetiştirilme tarzına uzanabilir ya da bir diğer oyuncunun kontrat pazarlıkları esnasındaki davranış biçiminin yaşadığı zorlu aile şartlarına bağlı olduğunu hayretle keşfedebilirsiniz. Tüm bu hayat hikâyelerini ana kurgudan kopmadan tadabilmek, büyük bir ayrıcalık.
Ne Dinledim?
Gün geçmiyor ki Spotify keyif alacağımız bir müzik deneyiyle karşımıza çıkmasın. Kimi müzik sevdalıları tarafından arşiv ve albüm kültürünü öldürdüğü için sıkı eleştiriler alsa da benim gibiler için Spotify bulunmaz bir nimet. İsveç çıkışlı müzik deposunun bana tanıttığı son isim Scott Bradlee oldu. ABD’li aranjör, güncel pop ve rock eserlerini kâh 1930’lardan kâh 1950’lerden esintiler katıp jazz ya da blues kıvamında dinleyicilere sunuyor. ‘Scott Bradlee’s Postmodern Jukebox’ projesi, Bradlee’nin salonunda çekilen YouTube videolarıyla başlayıp git gide dinleyici kitlesini arttırmayı başarmış. Nothing Else Matters’dan Don’t Stop me Now’a, What is Love’dan Worth It’e birçok farklı müzik türünden parça, Bradlee ve konuk sanatçıların dokunuşlarıyla bambaşka şekillerde sunulmuş durumda. Hâla aktif şekilde haftalık paylaşımlar yapılan YouTube sayfasından konuk sanatçılarla birlikte düzenlemeleri izleyebilir ya da Spotify hesabınızdan bu çalışmalara kulak verebilirsiniz.
Ne Bekliyorum?
NBA’i çok özledim. EuroBasket bir nebze de olsa basketbol özlemimizi giderse de kâfi gelmedi. Basketbolun en büyük yıldızlarını her gece parkede göreceğimiz yaklaşık 7-8 aylık sürecin başlamasına bugün itibarıyla tam olarak 1 ay kaldı. Belki hâlâ uzun bir süre bu ama birkaç haftaya 2K18 ve Yahoo Fantasy draft’larıyla, hazırlık kampları ve sezon öncesi maçlarıyla yavaş yavaş ısınmaya başlayacağız. Özellikle 2K18’in ‘Run the Neighborhood’ modu, tanıtım videoları sayesinde bende büyük bir heyecan yarattı. Uzunca bir süredir video oyunlarıyla biraz mesafeli durumdaydım ama 2K18 beni yeniden oyun dünyasına döndürebilir. Gerçek hayata dönersek ‘Robin’i onu terk ettikten sonra LeBron James’in geçireceği sezonu takip etmek, Boston Celtics’in kabuk değiştiren yapısını gözlemek, Batı’daki yeni ittifakların nasıl sonuç vereceğini gözlemlemek için sabırsızlanıyorum. Yeni sezon başlasın artık!
https://youtu.be/3eFKX96JDUs