“Bitcoin, dünyanın gördüğü en büyük sosyoekonomik deney.”
Yukarıdaki iddiayı da içeren Banking on Bitcoin belgeselini, Netflix’te izledim. Amacım, son dönemde karşıma bitcoin ve alt türevleriyle ilgili çok sayıda haber/kaynak çıktığı için işin özüne dair bir fikir edinebilmekti. Açıkçası umduğumu bulduğumu söyleyebilirim. Belgesel, 90’ların sonunda bitcoin’in atası sayılabilecek bir sistem üzerinde çalışan cypherpunk’ların hikâyesiyle başlayıp günümüze kadar uzanıyor. 2008’deki Wall Street krizinden sonra -gerçek kimliği hâlâ bilinmeyen- Satoshi Nakamoto’nun girişimiyle hayata geçen bu elektronik para biriminin yaklaşık 10 yıllık seyri, günümüz sermaye piyasalarının iç yüzünü anlamak açısından da önemli bir kaynak. 83 dakikanın sonunda öğrendiklerimden bazıları ise şöyle:
Dünyada 2.5 milyar insanın banka hesabı yok, yani bu insanlar global mali sisteme dahil değiller. Bitcoin’in amaçlarından biri de bu insanlara alternatif bir sistem sunabilmek.
Satoshi Nakamoto, toplam 21 milyonluk bir bitcoin arzını hedeflemiş ama bu doyuma ulaşılması bitcoin’in sonu anlamına gelmiyor; aksine her bir bitcoin, kendi içinde birçok farklı coin’e bölünebiliyor.
Bitcoin’i dünyaya tanıtan, Wikileaks süreci… Julian Assange’ın Wikileaks’e yardım talebi sonrasında büyük bankalar, kredi kartı firmaları ve PayPal gibi online ödeme sistemleri bu bağış toplama sistemine katkı sağlamayacaklarını açıklayınca, kullanıcılar da bitcoin’in bir alternatif olup olamayacağını tartışıyor.
Bitcoin, Silk Road’da (legal ya da illegal alım-satım işlemlerinin gerçekleştirilebildiği, izi sürülemeyen bir online açık pazar) kullanılmaya başlanmasıyla birlikte asıl çıkışını yapıyor.
Silk Road’un kurucusu Ross Ulbricht, daha sonra ömür boyu hapse mahkum ediliyor.
Ulbricht’in bitcoin’i sisteme dahil etmesine olanak sağlayan ise BitInstant şirketinin kurucusu Charlie Shrem… Mark Zuckerberg’in Facebook fikrini kendilerinden çaldığını iddia etmeleriyle ünlenen Winklevoss Kardeşler, 1.5 milyon dolarlık yatırımla BitInstant’a ortak oluyorlar. (Şu anda da piyasadaki bitcoin’lerin yüzde 1’lik bir kısmının sahibi oldukları iddia ediliyor) Ancak bu anlaşmadan kısa süre sonra Shrem, Ulbricht’le ilişkisi ve devamındaki para aklama suçlamasıyla hüküm giyiyor.
Shrem ve Ulbricht davalarında karşımıza çıkan isimlerden biri de bölge savcısı Prett Bharara.
Bu sürecin sonunda bitcoin, regülasyona tabi tutuluyor ki bu, global mali sisteme bir alternatif olarak üretilen para biriminin, aksine tam da bu sistemin içine dahli anlamına geliyor.
Bu da belgeseldeki en çarpıcı açıklamalardan biri: “Kapıdan ilk geçen vurulur. Charlie Shrem, Ross Ulbricht ve Julian Assange, kapıdan girerken vuruldular. Ama bugün sahip olduğumuz özgürlükleri ve teknolojileri de onların kapıyı devirmesi sayesinde kullanıyoruz.”
Ay başındaki kısa süreli tatilimde, en yakın arkadaşımın sayesinde tanıştığım Pumarosa, İstanbul’a döndüğümden bu yana peşimi bırakmıyor. Londra menşeli grubun ilk albümü The Witch, kendileriyle tanışmamdan birkaç ay önce yayınlandı. Tarz olarak Pumarosa’yı kime benzetebileceğime dair net bir cevabım yok ancak bu noktada, The Guardian’daki albüm incelemesinde benim de favori şarkım olan Priestess için kullanılan ifadeden destek alabilirim.
“Foals’un en akıcı ve funk hâli.”
Ne Okudum?
İçinde olduğu bir sektörün yıllar içinde düştüğü acınası hâli anlatırken, Kozanoğlu çuvaldızı da sık sık kendisine batırıyor.
Son olarak, Can Kozanoğlu’nun Yalan Yıllar kitabını okudum. Kitap, hayatının 30 yılından fazlasını Türkiye’de basın sektöründe geçiren Kozanoğlu’nun yarı gerçek yarı kurgu anılarından oluşuyor. Erotik dergi furyasından medyatik patronlara, anlı şanlı haber kanallarının iç işlerinden Asmalımescit’teki rakı masalarına uzanan kitapta Kozanoğlu, tamamen göbeğinde olduğu bir sektörün yıllar içinde düştüğü acınası hâli anlatırken -bugünlerde sık sık karşılaştığımız ve yazarın kendini soyutlayıp kahramanlaştırdığı otobiyografilerin aksine- çuvaldızı da sık sık kendisine batırıyor. Bu açıdan samimiyetini sorgulanmayacak noktaya taşıyan kitap, sektör içi ya da dışı her kesimden okuyucuya ülke medyasını en çıplak hâliyle özetleyebilecek kadar da yalın bir dile sahip.
Ne Bekliyorum?
Başlamasına bir haftadan az süre kalan EuroBasket 2017’yi bekliyorum. Neden beklediğimi açıklamama pek de gerek yok sanırım; uluslararası seviyede dünya basketbolunun en büyük üç organizasyonundan biri ve şanslıyız ki yedi yıl sonra ilk kez, bu düzeyde bir turnuvayı yerinden takip etme şansımız var.
İnternet sitemizin işletimi sırasında çerez ve benzeri teknolojiler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için alan Çerez Politikası başlıklı metnimizi ve Aydınlatma Metni’ni incelemenizi rica ederiz.
This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.