WASHINGTON WIZARDS
Washington Wizards, sezonluk düşen ve yükselen performansları ve ile belki de NBA’in konumlandırması en zor takımı. 2014, 2015 ve 2017’de Doğu Konferansı’nda yarı final oynama başarısını gösteren takım, 2016’da playoff dahi yapamamıştı. Geçtiğimiz sezonu ise 43 galibiyetle tamamlayarak Doğu’daki son playoff biletini alan Wizards, ilk turda Toronto Raptors’a elenmekten kurtulamadı. Yaz dönemi boyunca kadrosunda önemli değişiklikler yapan Wizards, serbest oyuncu Dwight Howard ile iki senelik sözleşme imzaladı. Clippers’la yapılan takasta Marcin Gortat karşılığında Austin Rivers alındı ve kadroya yapılan diğer bir önemli ekleme ise Jeff Green’in takıma katılmasıydı.
Takımın baş antrenörü Scott Brooks’un elinde Doğu Konferansı’nın güçlü kadrolarından biri bulunuyor. İki All-Star’dan oluşan John Wall-Bradley Beal guard i
kilisi, ligin en iyi guard ikililerinden biri. Otto Porter, geçtiğimiz sezon ligin en önemli kanat oyuncularından birine dönüştü ve Dwight Howard eski günlerinde olmasa da hala double-double ortalamalarıyla sezonu bitirebiliyor. Markieff Morris, Tomas Satoransky ve Kelly Oubre gibi oyuncular ise kadroda önemli roller üstlenen isimler.
Wizards, geçtiğimiz sezon ligin en isabetli üç sayı kullanan ekiplerinden biriydi ve maç başına buldukları %37.5 üçlük isabet oranı ile ligde 4. sırada yer aldılar. Hücumda topu iyi dolaştıran Wizards, maç başına yaptığı 25.2 asistle bu alanda da lig dördüncüsüydü. Aynı zamanda sezon boyunca buldukları sayıların %63.1’i asist üzerinden geldi ve bu alanda ligin en iyi 3. takımı olmayı başardılar. John Wall’un oynadığı ikili oyunlar üzerinden şekillenen hücumlarıyla bu sezon da benzer oranlar görmeyi bekleyebiliriz.
Wizards’ın kadro kalitesi ve yetenek anlamında, Doğu Konferansı’nın tepesinde gözüken takımlarla arasında çok büyük bir fark olmadığını söylemek mümkün. Onların önündeki en büyük engeller parçaların birbirine uyumu, istikrarsızlık ve antrenör ekibinin yetersizliği olarak gözüküyor. Wizards’ın nasıl bir sezon geçireceğini kestirmek epey zor. Öyle ki bu kadronun Doğu Konferansı’nda final oynaması da kötü bir sezonla playoff dışı kalması da sürpriz olmaz.
Yıldız Oyuncu: Bradley Beal
Bradley Beal, geçtiğimiz sezonu 22.6 sayı, 4.4 ribaund ve 4.5 asist ortalamalarıyla tamamlayarak kariyerinde ilk kez All-Star seçilme başarısı gösterdi. Geçtiğimiz sezonun büyük bir bölümünde takımın en iyisi olarak gözüken Beal’ın, takımın yıldızı rütbesini John Wall’dan aldığını söyleyebiliriz. Wizards ile yedinci sezonuna girmeye hazırlanan 25 yaşındaki oyuncu, ligin en verimli skorerlerinden ve en önemli dış tehditlerinden biri. Beal, takıma liderlik etme konusunda, istikrar problemleri yaşayan John Wall’dan daha iyi bir seçenek gibi duruyor ve son iki sezondaki performansını devam ettirebilirse bu sezon da Doğu Karması’nda kendine bir yer bulacaktır.
Dikkatle İzlemek Lazım: Tomas Satoransky
John Wall’un sakatlığı sebebiyle forma giyemediği dönemde takımın ilk beş guard’ı olan Tomas Satoransky, bulduğu fırsatı çok iyi değerlendirdi ve oldukça iyi bir sezon geçirdi. NBA’deki ikinci sezonunu geride bırakan 2.01 boyundaki oyun kurucu, takımını çok iyi yönetti ve savunmada da üst düzey bir performans sergiledi. Satoransky, hücumda da yüksek yüzdelerle isabet buldu ve oyununun en zayıf yönü olarak gösterilen dış şutunu geliştirebileceğini gösterdi. Wall’un sağlığına kavuşmasıyla bu sezon rolünün azalmasını bekleyebiliriz ancak yine de kenardan gelerek ikinci beşi yönetmede iyi bir iş çıkaracaktır. 27 yaşındaki Çek oyuncunun sözleşmesi bu sezon sonunda sona eriyor ve yine iyi bir yıl geçirirse, gelecek yıl kendisine daha büyük bir rol verecek bir takımla sözleşme imzalayabilir.
CHARLOTTE HORNETS
Bir NBA takımının bulunabileceği belki de en kötü nokta: ne playoff yapacak kadar iyi ne de iyi bir draft seçimi yapabilecek kadar kötü olmak. Charlotte Hornets, yıllardır bu noktanın gediklisi. 2001-2002 sezonundan beri yalnızca üç kez play-off’a girebilen ve bunların hepsinde ilk turda elenen takım, geçtiğimiz iki sezonda da 36’şar maç kazanarak play-off yarışının dışında kaldı. Ancak Hornets, yazın yaptığı hamlelerle Doğu Konferansı’ndaki güçlü takım sayısının azlığından yararlanarak playoff’ta yer almaya niyetli olduğunu gösteriyor. Yaz döneminde takımın genel menajerlik görevine Lakers’ın eski genel menajeri Mitch Kupchak getirildi. Mitch Kupchak’in ilk işi ise son beş sezondur takımı çalıştıran Steve Clifford ile yolları ayırarak baş antrenörlük görevine James Borrego’yu getirmek oldu. San Antonio ile geçirdiği 17 sezonun ardından serbest kalan Tony Parker ile anlaşan Hornets, aynı zamanda eski oyuncusu Bismack Biyombo’yu da takas yoluyla kadrosuna kattı.
Bu yaz adı takas dedikodularında adı sıkça geçen Kemba Walker, son birkaç sezonda olduğu gibi bu sezon da takımın lideri konumunda. Nicolas Batum, Michael Kidd-Gilchrist, Cody Zeller, Marvin Williams ve Miles Bridges gibi oyuncularla geçtiğimiz sezonlara oranla daha derinlikli bir kadro kurulmuş gibi gözüküyor ancak yine de bu kadronun bir tavanının olduğu söylenebilir.
2017-2018 sezonunda maç başına 35.4 ile ligin en çok savunma ribaundu alan dördüncü takımı olan Hornets, aynı zamanda ligin ikinci şans sayılarına en az izin veren takımıydı. Ribaund canavarı Bismack Biyombo’nun takıma katılmasıyla bu geleneğin süreceği öngörülebilir. Ancak bir sonraki adımı atabilmek için hücumda çeşitliliğe ihtiyaç duydukları kesin ve bu da eldeki malzemeyle pek mümkün gözükmüyor.
Hornets, zayıf Doğu Konferansı’nda playoff yapsa bile ilk turdan ötesini görmeleri sürpriz olur. İlk tur lanetini kırar ve şehre bir konferans yarı finali heyecanı yaşatabilirlerse sezonlarını başarılı sayabilirler.
Yıldız Oyuncu : Kemba Walker
Hornets ile sekizinci sezonuna girmeye hazırlanan Walker, kuşkusuz takımın saha içi lideri ve en önemli hücum silahı. Yıllardır “underrated” oyuncu tartışmalarında adı ilk söylenen isimlerden biri olan Walker, geçtiğimiz iki sezonda da All-Star seçildi ve bu tartışmalardan bir nebze olsun çıkmayı başardı. İstikrarlı olarak iyi sezonlar geçiren 28 yaşındaki oyuncunun bir sonraki sınıfa geçebilmek için artık takımını play-off’ta başarıya taşıması gerekiyor. Bu sezon Tony Parker ile sahada beraber bulunduğu dakikalarda topu yönlendirme yükü biraz daha azalabilir ve daha verimli bir skorere dönüşebilir. Walker’ın sözleşmesi bu sezon sonunda sona eriyor ve bir sonraki sözleşmesine imza atmadan önce değerinin yüksek olduğunu bütün lige hatırlatmak isteyecektir.
Dikkatle İzlemek Lazım : Malik Monk
Geçtiğimiz sezon beklentilerin uzağında kalan çaylaklar listesinde Malik Monk ilk sıralarda sayılabilir. De’Aaron Fox ile Kentucky’de patlayıcı bir ikili oluşturan Monk, kolej seviyesinde müthiş bir skorerdi ve bu özelliğini NBA’e taşıması bekleniyordu. Ancak ligdeki ilk sezonunda pek fazla süre bulamayan Monk, oynadığı sürelerde ise pek hazır gözükmedi. Monk, oyunun hücum tarafında atletizmi ve üst düzeyle şutuyla NBA seviyesinde fark yaratabilecek bir oyuncu fakat oyununun tek yönlülüğü ve düşük şut yüzdeleri önündeki engeller olabilir. Bu sezon yeni bir koç ve oyun düzeni altında daha fazla süre alan bir Monk’un sayı ortalamasını ikiye katlaması beklenebilir.
MIAMI HEAT
Son yıllarda istikrarsız bir görüntü çizen Miami Heat, geçtiğimiz sezon playoff ilk turunda Sixers’a elenerek sezonu kapatmıştı. Heat, elinde bulundurduğu kaliteli oyuncular sebebiyle bu yaz birçok takas senaryosunda adı geçen takımlardan biriydi ancak herhangi bir takas girişiminde bulunmadılar ve tüm ligde yazı en sesiz geçiren takımlardan biri olarak ölü sezonu kapattılar. Geçtiğimiz sezonu 44 galibiyetle Doğu’da 6. tamamlayan kadroyu neredeyse tamamen korudular ve serbest oyuncu Briante Weber dışında kadroya önemli bir ekleme yapmadılar.
Miami Heat, kadro yapısı sebebiyle NBA’in özel takımlarından birisi. Bir süper yıldıza sahip değiller ancak her pozisyonda kaliteli oyuncuları var ve kadro derinliği de hiç fena değil. Sloven guard Goran Dragic, hücumda takımı yönlendiren isim. Pota altında Hassan Whiteside-Bam Adebayo ikilisi birçok takımda olmayan bir derinliği beraberinde getiriyor ve James Johnson takımın pis işlerden sorumlu ismi. Josh Richardson, Justise Winslow, Tyler Johnson ve Dion Waiters’tan oluşan kanat rotasyonu, devamlılık ve verim konusunda problemli olsa da oyunun iki yönünde de güçlü bir rotasyon. Son bir sezon için bu yaz bir yıllık sözleşme imzalayan takımın efsanesi Dwayne Wade de eski günlerinde olmasa da geçtiğimiz sezon olduğu gibi takıma önemli katkı verebilir.
Koç Erik Spoelstra, takımın başında on birinci yılına girmeye hazırlanıyor. Spoelstra, elindeki personelin de uygunluğuyla geçtiğimiz sezon ligin kalburüstü savunma takımlarından birini izletti. Heat, maç başına izin verdiği 102.9 sayı ile bu alanda ligin en iyi 4. takımıydı ve aynı zamanda 105.7 “defensive rating” istatistiği ile bu alanda sekizinci sırada yer aldılar. Bu sezon kadronun korunmasıyla aynı felsefeyi devam ettirmelerini ve bunaltıcı savunmalarıyla rakiplerine problem çıkarmalarını bekleyebiliriz. Ancak hücumda net bir liderlerinin olmayışı, oyunun hücum tarafında yine ligin kötü yarısında yer almalarına sebep olabilir.
Miami Heat için, güçsüz Doğu Konferansı’nda playoff yolu açık görünüyor. Şimdilik Doğu’nun tepesindeki takımlar olan Boston Celtics ve Philadelphia Sixers’tan bir gömlek aşağıda gözüküyorlar. İyi bir normal sezon ile bu iki takımın arkasından ilk dörde yerleşerek play-off ilk turunda saha avantajını elde etmek öncelikli hedefleri olacaktır. Eğer bunu başarabilir ve ilk turu sorunsuz geçebilirlerse Celtics, Sixers, Raptors üçlüsünden biri ile eşleşmeleri çok muhtemel ve yolculuklarının burada sona erdiğini görebiliriz. Daha kötü bir ihtimal ise saha avantajını elde edemedikleri ve geçen sezon olduğu gibi ilk turda veda ettikleri bir play-off.
Yıldız Oyuncu : Goran Dragic
Goran Dragic’in, yıllardır istikrarlı olarak çok iyi sezonlar geçirmesine rağmen hakkı pek teslim edilmeyen oyunculardan biri olduğu söylenebilir. Ancak Dragic için geride bıraktığı bir yıl, belki de kariyerinin en parlak yılıydı ve elde ettiği başarılarla bu algının biraz olsun değiştiğini söyleyebiliriz. Önce 2017 Eurobasket’te takımı Slovenya’yı İstanbul’daki finalde şampiyonluğa taşıyarak MVP seçilen Dragic, daha sonra NBA kariyerinde ilk kez All-Star olma onuruna erişti. Dragic, aynı zamanda Miami Heat’in hücumdaki lideri ve takımın performansı onun kişisel performansı ile paralel. 32 yaşındaki oyuncu, 2013-2014 yılında All-NBA seçilmesini sağlayan performansına yakın bir performans sergileyebilir ve geçen sezon olduğu gibi All-Star seviyesinde kalabilirse, Heat’in ısrarla aradığı o yıldız oyuncu olabilir ve takımın playoff’ta başarıya götürebilir.
Dikkatle İzlemek Lazım : Justise Winslow
Justise Winslow, 2015 yılında takım arkadaşı Jahlil Okafor ile birlikte Duke’te NCAA şampiyonluğu yaşamasının ardından büyük beklentilerle draft’a girmiş ve Miami Heat tarafından 10. sırada seçilmişti. Müthiş fiziği ve atletizmiyle çok iyi bir savunmacı olan Winslow, şutuyla ilgili soru işaretleri barındırsa da hücumda topa yön verebilmesi ve drive özelliğiyle birçok scout tarafından “yeni Andre Igoudala” olarak lanse ediliyordu. Ancak Winslow, NBA’de geçirdiği üç sezonda şutuyla ilgili beklenen gelişmeyi bir türlü gösteremedi ve çok iyi bir savunmacı olmasına rağmen oyunun hücum yönünde sınırlı bir oyuncu olarak kaldı. Geçtiğimiz sezon genellikle kenardan gelen ve takıma enerji katan Winslow, bu sezon çaylak kontratının son sezonuna giriyor. Winslow, beklenen sıçramayı yapabilir ve geçtiğimiz sezon %38 ile isabet bulduğu üç sayı çizgisinin gerisinden hem isabet sayısını hem de yüzdesini arttırabilirse hücumda da güvenilir bir oyuncuya dönüşebilir. Oyunun iki yönünü de üst düzeyde oynayabilen kanat oyuncularının çok değerli olduğu serbest oyuncu piyasasında iyi bir kontrat alma motivasyonu ile oynayan bir Winslow, bu motivasyonla kariyerinin en iyi sezonuna imza atabilir.
ORLANDO MAGIC
Orlando Magic için, Dwight Howard’ın takımdan ayrıldığı 2012 yılından beri işler oldukça kötü gidiyor. Kötü draft seçimleri, koç arayışları ve vasat oyunculara verilen yüklü kontratlar, Orlando’nun 2012’den beri playoff’a hasret kalmasına sebep oldu ve aradan geçen altı sezonun yalnızca birinde 30 galibiyet sınırını aşabildiler. Geçtiğimiz sezonu 25 galibiyetle ligin dibinde tamamlayan Magic için bu sezon da pek umut verici gözükmüyor. Yaz döneminde, son iki sezondur takımın başında olan Frank Vogel’ın görevine son verildi ve geçen sezon Charlotte Hornets’ı çalıştıran Steve Clifford baş antrenörlük görevine getirildi. Orlando Magic aynı zamanda geçtiğimiz sezonu iyi geçiren ve gelecekte takımın yıldızına dönüşmesi beklenen Aaron Gordon ile 4 yıllık yeni sözleşme imzaladı ve Draft’ın en potansiyelli oyuncularından biri olarak gösterilen Mo Bamba’yı seçerek kadroya genç bir yıldız adayı daha eklemiş oldu. Sözleşmesinin sona ermesiyle serbest kalan Mario Hezonja ve takasla Hornets’ın yolunu tutan Bismack Biyombo ise takımdan ayrılan önemli isimlerdi.
NBA’in en zayıf kadrolarından biri olarak gözüken Magic’te takımın hücumdaki lideri Aaron Gordon. Jonathan Isaac ve Mo Bamba gibi iki potansiyelli genç oyuncu, gelecek için umut verici ancak henüz kariyerlerinin başındalar ve yeteneklerini keskinleştirmeleri biraz zaman alacak gibi duruyor. Koç Steve Clifford, Nikola Vucevic ve Jonathan Simmons gibi fena olmayan oyunculara sahip olsa da takımın guard rotasyonu belki de tüm ligin en zayıfı ve kısaların gittikçe daha fazla değer kazandığı bir ligde bu rotasyon epey canlarını sıkabilir.
Geçtiğimiz sezon üç sayılık atışlarda yalnızca %35.1 isabet bulabilen ve bu alanda ligin en kötü 3. takımı olan Magic, Hezonja’nın takımdan ayrılışı ve net bir şutörün kadroya eklenmeyişiyle bu sezon da bu alanda ligin dibinde yer alabilir. Magic aynı zamanda 109.3 “defensive rating” ile bu alanda ligin 20. sırasında kendine yer bulmuştu. Ancak yeni koç Steve Clifford’ın savunma yönelimli bir koç oluşu ve Gordon, Bamba ve Isaac gibi deyim yerindeyse “albatros” kanat açıklığına sahip oyuncularla savunma yönünde bir ilerleme bekleyebiliriz.
Orlando Magic, yıllardır süren bir yeniden yapılanma içinde ve en iyi ihtimalle playoff’un son sıralarını kovalayabilecekleri bu sezonda da yeniden yapılanmayı sürdürmeleri oldukça muhtemel. Sezon içinde Vucevic ve Fournier gibi karşılığında draft hakları koparabilecekleri oyuncuları takasladıklarını görebiliriz. Aaron Gordon bir takımı taşıyabilecek kapasitede olduğunu kanıtlayabilir ve Mo Bamba ile Jonathan Isaac gelişimlerini sürdürebilirlerse Magic ilerleyen yıllarda tehlikeli bir takım haline gelebilir ancak bu sezon, onların sezonu değil.
Yıldız Oyuncu : Aaron Gordon
Aaron Gordon 2014 Draftı’nda Magic tarafından 4. sırada seçildiğinde potansiyelli ancak gelişimi için biraz zaman ihtiyaç duyan bir oyuncu olarak görülüyordu. Nitekim Gordon, ligde oynadığı her sezonda oyununu geliştirdi ve ligdeki dördüncü yılının sonunda, oyunun iki yönünü de iyi oynayabilen çok yönlü bir oyuncuya dönüştü. Gordon geçtiğimiz sezonu 17.6 sayı, 7.9 ribaund ve 2.3 asist ortalamalarıyla tamamlayarak iyi bir sezon geçirdi. Oyunuyla ilgili en büyük sıçramayı dış şutunda yapan Gordon, geçen sezon maç başına yaklaşık 6 üç sayılık atış denedi ve bu atışların %33’ünde isabet buldu. Hâlihazırda muhteşem bir atlet olan 23 yaşındaki oyuncu (bkz. Adeta “çalınan” 2016 smaç şampiyonluğu), bu sezon da gelişimini sürdürerek dış şut yüzdelerini arttırabilir ve hücumda topa yön verme becerisini geliştirebilirse, Orlando’nun aradığı süper yıldıza dönüşebilir ve ligin değerli oyuncularından biri haline gelebilir.
Dikkatle İzlemek Lazım : Mo Bamba
Mo Bamba, bu yaz Draft’ta 6. sırada seçilmesinin ardından lige ne yapacağı konusunda büyük bir merakla ve uzun kollarla giriyor. Öyle ki, Bamba’nın 2.39 olarak ölçülen kanat açıklığı, şu anda ligin en uzunu. Bu sıra dışı kanat açıklığının yanı sıra 2.13’lük boyu ve mobil ayakları, savunmada ilk günden büyük bir güç olmasını sağlıyor. Kolejde geçirdiği tek sezonda bazen savunma konsantrasyonunu kaybettiği ve daha güçlü oyuncular tarafından itildiğini görsek de Bamba, her koçun hayalini kuracağı türden bir çember koruyucusuna dönüşmek için gereken bütün özelliklere sahip. Bamba, savunmadaki etkinliğinin yanı sıra oyunun hücum yönünde de gelişime açık bir oyuncu. Yaz Ligi ve sezon öncesi hazırlık maçlarında şut menzilinin üç sayı çizgisinin dışına kadar uzandığını gösterdi ve fiziği için hiç fena olmayan bir top hakimiyetine ve yumuşak bileklere sahip. Bamba’nın henüz ham olan yeteneklerini geliştirmek için zamana ihtiyacı var. Dış şutunu istikrarlı hale getirebilir ve çelimsiz vücuduna kas kütlesi ekleyebilirse ilerleyen yıllarda NBA’in en korkunç pota altı canavarlarından birine dönüşebilir.
ATLANTA HAWKS
Atlanta Hawks, son on yılda Doğu Konferansı’nın en istikrarlı takımlarından biriydi ve 2007-2008 sezonundan bu yana her sezon play-off yapmayı başarmışlardı. Ancak geçtiğimiz sezona ligin en zayıf kadrolarından biri olarak başlayan Hawks, yalnızca 24 galibiyet elde edebildi ve uzun yıllar sonra ilk kez playoff’un dışında kaldı. Aradan geçen bir ölü sezonda da işler pek değişmedi ve geçen sezon olduğu gibi yine iddialarının olmadığı bir sezona giriyorlar. Hawks, yaz döneminde takımın mutsuz yıldızı Dennis Schröeder’i takaslayarak iyice yeniden yapılanma moduna girdiğini gösterdi. 2013’ten beri takımın başında olan Mike Budenholzer ile yollarını ayıran Hawks, koçluk görevine baş antrenör olarak ilk deneyimini yaşayacak Lloyd Pierce’ı getirdi. Draft gecesinde bir adet 1. tur draft hakkı karşılığında Luka Doncic yerine Trae Young’ı seçmeleri ise ileride pişman olacakları bir tercih gibi gözüküyor.
Çaylak koç Lloyd Pierce’ın elindeki kadro bu sezon da NBA’in en zayıf kadrolarından biri ve kadronun geneline bakıldığında kötü bir Golden State Warriors taklidi izlenimi elde etmek mümkün. Büyük beklentilerle draft ettikleri çaylak Trae Young ve geçtiğimiz sezonu iyi geçiren Taurean Prince, takımın hücumdaki en önemli iki silahı olacak gibi gözüküyor. Atlanta Hawks kadrosu, John Collins ve Kevin Huerter gibi iki yetenekli genç oyuncunun yanı sıra Vince Carter, Jeremy Lin ve Kent Bazemore gibi tecrübeli oyuncuları barındırıyor ama yine de bu kadronun Doğu Konferansı’nda play-off yarışının içinde olması oldukça zor. Geçen sezon tüm atışlarının %36.3’ünü üçlüklerin oluşturduğu Hawks, bu alanda tüm NBA’de altıncı sıradaydı. Bu sezon Trae Young’ın gelişiyle daha fazla dış atış atış deneyen ve bu yüzdeyi arttıran bir Hawks izleyebiliriz ancak isabet yüzdesi ve verim alanında yine sıkıntı yaşayacaklardır.
Atlanta Hawks için yeniden yapılanma içinde oldukları bu sezon başarı anlamında pek bir şey vaad etmiyor. Dış atışlara dayalı, tempolu oyunlarıyla bazı gecelerde güçlü takımların canını sıkabilirler ancak kadro kalitesinin yetersizliği sebebiyle bu sezon da ligin dibinde yer almaları oldukça yüksek bir ihtimal. Hawks için Taurean Prince, Trae Young ve John Collins gibi genç oyunculara süre vererek tecrübe kazanmalarını sağlamak ve Draft’larda yüksek sıralar elde ederek gelecek sezonlara yatırım yapmak bu sezon başarı elde etmekten öncelikli hedefleri olacaktır.
Yıldız Oyuncu : Taurean Prince
Ligdeki ikinci sezonunda bütün maçlara ilk beş başlayan ve sezon sonuna doğru takımın en önemli hücum silahına dönüşen Taurean Prince, çoktan bu lige ait olduğunu ve oyunun iki yönünü de oynayabilen bir kanat oyuncusu olabileceğini gösterdi. Schröeder’in de gidişiyle takımın lideri konumuna geçen 24 yaşındaki oyuncu, her zaman iyi bir savunmacı ve çok yönlü bir oyuncu olarak biliniyordu. Geçen sezon, oyununun eksik yönü olarak gösterilen dış şutunu geliştirerek üç sayı çizgisinin gerisinden %38 ile oynadı. Prince, dış şutunu daha istikrarlı hale getirir ve topla olan ilişkisini biraz daha geliştirebilirse ilerleyen yıllarda ligin önemli forvetlerinden biri olabilir.
Dikkatle İzlemek Lazım : Trae Young
NCAA’de birçok rekoru altüst ederek bir fenomen haline gelen Young, lige büyük beklentilerle giriş yapıyor. Stephen Curry’yi izleyerek büyüyen jenerasyonun ilk ürünü olarak lanse edilen oyuncu, mesafe tanımaksızın attığı üçlükler, hızlı ilk adımı ve keskin saha görüşüyle şimdiden önemli bir hücum silahı. Güçsüz fiziği ile savunmada etkisiz olması ve hücumda şutlarını pek seçmeyerek verimsiz oluşu ise eksi yönleri gibi gözüküyor. İddiasız Atlanta Hawks’ın hücumda dizginleri onun eline vermesi ve yeşil ışıkları sonuna kadar yakmasıyla ham istatistik açısından etkileyici ama düşük şut yüzdeleriyle verimsiz bir sezon izlememiz muhtemel.
Yazan: Hasan Al