Viyana Stadthalle’deyiz. Burası 1974 yılından beri tenis dünyasının prestijli kapalı kort turnuvalarından birisi olan Viyana Açık’ın evi. Salona ilk girdiğinizde yüzünüze çarpan tarih de bundan dolayı. Hemen tepede Ivan Lendl, Goran Ivanisevic ve Andre Agassi gibi eski şampiyonların fotoğrafları var. Avusturya; tenisi çok seven, iyi oyunculara sahip olmuş ama Thomas Muster dışında Grand Slam tekler şampiyonu çıkartamamış bir ülke. Son dönemde ise büyük heyecan yaşıyorlar ve sebebi açık. Dominic Thiem iki yıldır yaptıklarıyla, başarılı selefinin izinden gidebilecek aday olduğunu gösteriyor.
Genç tenisçi, tam o esnada salonda antrenman yapmakta. Vuruşları tertemiz, ayakları hiç tembel değil ve bu bir maç olmasa da yüzde yüzüyle kortta. Hemen arkasında bir çift göz onu dikkatle izlemekte. Günter Bresnik, 30 yılı aşkın kariyeri boyunca Boris Becker de dahil olmak üzere sayısız önemli oyuncuyla çalışmış deneyimli bir antrenör. Öyle ki, efsanevi tenis eğitmeni Nick Bollettieri bile onu “en iyilerden biri” olarak tanımlıyor. Ülkesi Avusturya’nın gelecek vadeden yeteneği Dominic Thiem de çocukluğundan beri ona emanet. Tıpkı bu antrenmanda olduğu gibi, yıllardır yaptığı her vuruş gözetimi altında.
Çok kısa bir süre sonra, Bresnik’le sohbet imkanı buluyoruz. Sert mizacına rağmen oldukça sıcakkanlı. Kendini bir antrenör olarak nasıl tanımlayacağını sorduğumuzda, “Teknik ve vuruşların kalitesi konusunda çok takıntılıyım” diye söze başlıyor. Zaten az önce tanık olduğumuz kısa çalışmada bile bunu anlamak mümkün. Ona göre bir tenisçinin olmazsa olmazı iyi ayak çalışması ve temiz vuruşlar. “Eğer bir tenisçi, onu motive etmem için benimle çalışmak istiyorsa doğru kişi değilim. Bu sporcunun içinden gelmesi gereken bir şey” diyerek devam ediyor. Zaten Dominic Thiem’le kurduğu iyi ilişkinin sırrı da henüz o küçücük bir çocukken farkına vardığı yüksek motivasyonu.
Bresnik’in, hem “favori” öğrencisini hem de kendi tenis hayatını anlattığı Die Dominic Thiem Methode kitabı yakın zamanda piyasaya çıktı. Ancak ondan deneyimlerini kısaca tekrar dinlemek istediğimizde bizi kırmıyor: “Her tip oyuncuyla çalıştım. Servis vole oynayan, baseline’da bekleyen, solak, sağ elli, servisi güçlü, iyi return yapan…” Tenis, bu bir bağlamda bitmeyen bir eğitim. Yani Bresnik kendi sözleriyle, yıllarca hem öğreten hem de öğrenen konumunda yer aldı. Oyun değişirken kendini dönemlere ve yeni tenisçilere adapte etti, çağa ayak uydurdu.
Tabii onu son yıllarda Thiem kadar, beklenen patlamayı asla yapamamış Letonyalı Ernests Gulbis’le kurduğu ortaklıkla da hatırlıyoruz. Lafı Gulbis’e getirdiğimizde de hafif bir gülümseme takınıyor. “Şimdi bir akşam yemeğine çıkacak olsak yanımda Ernests’i isterim, o sadece iyi bir oyuncu değil, harika bir karakter.” şeklinde anımsıyor kısa süre önce yollarını ayırdığı süper yeteneği. Birlikte geçirdikleri dört yıl boyunca yaşadığı tek hayal kırıklığı, Gulbis’in gerçek potansiyeline hiç ulaşamadığını düşünmesi. 2014’te ilk 10 içerisine girmesi ve aynı yıl Fransa Açık’ta yarı final oynamış olması Bresnik için yeterli değil. Zaten potansiyelinin sınırlarını sorduğumuzda cevabı açık: “Tüm kariyeri boyunca ilk 10’da olması ve çoktan bir Grand Slam kazanması lazımdı…”
Ancak Günter Bresnik’in tanıştığımız andan beri verdiği izlenim pek geçmişte takılıp kalacak birisi olmadığı. Zaten buna çok fazla gerek de yok çünkü kısa zaman içinde büyük işler başarabilecek bir kariyeri uzun yıllardır sabırla inşa etmekte. Küçük bir çocukken, görür görmez anladığı gibi; Dominic Thiem tam istediği, “takıntı derecesinde çalışkan” öğrenci ve zirveye yaklaşırken de bu karakterinden asla ödün vermeyecek.
*Aras Yetiş’in Dominic Thiem’le yaptığı röportaj, Socrates‘in Ocak 2017 sayısında yayımlanmıştır. Bütün sayılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.