Chelsea’nin bu sezon 34 oyuncusunu kiraya verdiğini biliyor muydunuz? İngiliz kulübü, mevcut kadrosunda bulunan oyuncu sayısından daha fazla profesyonelini Avrupa’nın çeşitli köşelerine göndermiş ve oralarda gelişmelerini umut ediyor. Chelsea, bu oyuncuların gelişimini uzaktan da sağlamak adına yoğun bir uğraş içinde. Bunun için ayrı bir departman dahi kuruldu.
Bir psikolog futbolcularla devamlı iletişim halinde, teknik ekip futbolcuların kişisel gidişatını takip edip gerekli doneleri vermek üzere irtibat kuruyor. Chelsea’nin muhasebe departmanından bile futbolcularla görüşen ve ödemeleri konusunda bilgi alan bir uygulama söz konusu. Tüm bu trafiği sağlamak adına Chelsea’de kiralık oyuncuların bulunduğu bir Whatsapp grubu kuruldu.
Crystal Palace’ta kiralık oynayan Patrick Bamford, gruptaki durumu şu şekilde anlatıyor: “Bazen telefonun şarjı dayanmıyor, çünkü grupta gerçekten herkes yazıyor. Devamlı iletişim halindeyiz. Bir şey olduğunda bu direkt gruba yazılıyor.”
Grupta neler yazılıyor, neler paylaşılıyor bilemeyiz tabii ki ama Marko Marin’in bu günlerde gruba yazdığı şeyler, kulübü Trabzonspor açısından pek iç açıcı olmayabilir. “İki penaltımızı vermeyen hakem odaya kitlendi sabaha kadar” yazılmış olabilir. Ya da “Bu aralar takımda herkes teker teker gidiyor, bizim Bosingwa’ya kulüp bulun. Adam boşa çıktı” mesela…
Kesin bir şey var ki, Marin muhtemelen istemese bile, Trabzonspor antrenmanında başına gelen vukuatı mutlaka anlatmak zorunda kalmıştır. Dünyada antrenman esnasında kavga eden ilk ikili Aykut Demir ile Marko Marin olmadı. Aklımıza gelen sayısız kavga görüntüleri var; efsane İsveçli Freddie Ljunberg’in Olof Mellberg’e uçan tekmesi, Bixente Lizarazu’nun Lothar Matthäus’a Osmanlı tokadı… Her şeyden öte Newcastle’ın yaramaz çocukları Kieron Dyer ile Lee Bowyer maç esnasında kavga edip bir anda takımlarını dokuz kişi bırakmışlardı bir Aston Villa maçında.
Ama Trabzon’da olanları anlamak cidden güç. Marin’in genç bir oyuncuya yaptığı müdahele gereğinden fazla sert olabilir, hocasından bu konuda gerekli uyarıyı da alabilir ama Aykut Demir’in burada yaşama-yürütme-yargı organlarının hepsini aynı anda üstlenmesi düşündürücü. Marin’in tepki olarak sahayı terk edip, basın mensuplarına “Bakın, kulüp bu!” demesi de… Marin’in bunu o anda aklına geldiği için demediği aşikar. Daha kısa süre önce sevdiği bir arkadaşı tesislerin içinde tartaklandı. Almanya’da, İngiltere’de, İspanya’da, İtalya’da oynamış bir futbolcu için bu olanlar en hafif tabirle ‘abes’ kaçabilir.
Marko Marin, Türkiye’ye duraksayan kariyerini tekrar harekete geçirmek için geldi. Ve benim de beklentimin ötesinde emin adımlarla ilerliyor. Bazen Werder Bremen’deki Marin’i hatırlatan bir görüntüsü var, o inanılmaz yeteneğinden enstanteler sunuyor. Bu hem Marin açısından hem de Trabzonspor açısından oldukça olumlu bir gidişat. İtiraf edeyim; Marin imza atmadan önce, Twitter’da “Trabzonspor keşke denemese bile” diye bir paylaşımda bulunmuştum çünkü Chelsea’de ve kiralık gittiği her yerdeki olumsuz denemeleri göz önüme gelmişti. Londra’da, Sevilla’da, Floransa’da futbol huzurunu bulumayan Marin, zor iklim Trabzon’da mı bulacaktı?
Basına göstermelik bir barışma sağlayan Trabzonspor, Marin’in ne kadar duygusal bir kişiliğe sahip olduğunu biliyordur mutlaka. Bu olayın etkileri sürecektir ve umarım Marin’i kazanırken yön değiştiren bir yol ayrımı olmamıştır olanlar.
Bazen sanki kendini imha etmek üzere adımlar atan Trabzonspor’un en büyük derdi bu aralar Marin olmayabilir ama bir kulübü büyük yapan bazen de bireyleri. Geleceğe umutla bakmayı sağlayan bir kulüp yapısı yokken, umudu bireylere bağlarsınız kimi zaman. Onların en yeteneklisini de köreltmeyin. Aksi taktirde Marin, Chelsea’nin kurduğu Whatsapp grubunda çok yakında başka bir kulüpten bildirimler yapabilir.
