Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Vodafone İstanbul MaratonuKoşucu Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?

Madde madde bakıyoruz.

Bugüne kadar yaşadığım deneyimlerden ve etrafımda gördüklerimden bir liste harmanlamaya çalıştım. Biraz erkek odaklı oldu ama eminim okuyan herkes kendisiyle bağdaşan bir madde bulacak…

-Yaz sıcağında caddede gezerken başınızdan aşağı su döküyorsanız.

-İşiniz için araba kullanmak zorundaysanız ve bagajınızda mutlaka bir çift ayakkabı ile koşu kıyafetleri barındırıyorsanız.

-İşte ya da gündelik hayatta yanınızda su içmek için sporcu matarası taşıyorsanız.

-Tatile gideceğiniz yerde koşu rotaları araştırıyor, Strava’dan segment bulmaya çalışıyorsanız.

-Tatil bavulu hazırlarken öncelikle koşu ayakkabılarına yer açıyorsanız.

-Tatilinizi koşu yarışına göre ayarlıyorsanız.

-Eskiyen, modası geçmiş ve solmuş tişört ve diğer giysilerinizi, “Koşarken giyerim” diyerek saklıyorsanız.

-Adres veya yön tarifi yaparken koşu arkadaşlarınızla anlaştığınız buluşma noktalarından referans alıyorsanız.

-Koştuktan sonra bir kafeye oturmak yerine eve dönüp duş almayı tercih ediyorsanız (Kısacası terliyor ve antrenmanın hakkını veriyorsanız).

-Elinizde bulunan saatlerin en pahalısı, koşu için aldığınız GPS, nabız ve diğer ölçümleri sağlayan saatinizse.

-Arabanızın koltuğunda tuz lekeleri oluşmuş ve artık hiçbir temizleyici bunları çıkaramayacak duruma geldiyse.

-Hiçbir aceleniz olmamasına rağmen İstiklal Caddesi’nde en hızlı yürüyen sizseniz.

-Geçmişe dönük hikayeler anlatırken o yıl koştuğunuz sembolik yarışlardan birini referans olarak alıyorsanız.

-Yatağınızın başucunda su ve kas gevşetici merhem bulunduruyorsanız.

-İşe giderken pantolonunuzun altına kompresyon çorapları giyiyorsanız.

-Doğal su istasyonu imkanlarına göre koşu parkuru seçiyorsanız (Bizim durumumuzda kazanan genellikle Belgrad oluyor).

-Sokakta gezerken boğazınızın kuruduğu ve tükürük bezleriniz çalışmaya başladığı anlarda yere tükürme hissinizi dizginlemekte zorluk çekiyorsanız.

Emektar ayakkabılara özen göstermek lazım!
Emektar ayakkabılara özen göstermek lazım!

-Emekliye ayırdığınız koşu ayakkabılarınızı artık rahatça kot pantolonun altına giyebilecek olmaktan mutluysanız.

-Market alışverişine giderken yürümek yerine koşmayı tercih ediyorsanız.

-Koşmayı planladığınız ama yağmur, iş ya da herhangi başka bir sebeple koşamadığınız bir günde, annesine illet olan küçük bir çocuk gibi huysuz oluyorsanız.

-Biraz daha uyuyabilmek adına koşuya çıkmayınca duyduğunuz vicdan azabından uykunuz kaçıyorsa.

-Şirket toplantıları için gittiğiniz her şey dahil otellerde odaya yerleştikten hemen sonra büyük bir heyecanla spor salonuna gidiyorsanız.

-Artık ayak tırnaklarınıza özen göstermeyi bıraktıysanız (Ya da pes ettiyseniz).

-Yarış sırasında acı çekerken “Bir daha asla” dedikten birkaç saat sonra takvimdeki yarışları araştırıyorsanız.

-Koşarken bir anda çalıların arasında çıkıp koşmaya devam eden birini gördüğünüzde onu yadırgamıyor, aksine anlıyorsanız.

-Koşan birini gördüğünüzde tekniğini kontrol ediyor ve temposunu tahmin etmeye çalışarak kendinizle kıyaslıyorsanız.

-Karşıdan gelen güneş gözlüklü koşucuya bakmamaya çalışıyorsanız (Biliyorsunuz ki o sizi görebilir, çünkü aynı şeyi siz de yapıyorsunuz).

-Çamaşırları astığınızda renkli ve mevsime uymayan pamuksuz kıyafetler yoğunluktaysa.

-Aylık bütçenizi planlarken önceliği kayıt olacağınız koşu yarışlarına veriyorsanız.

-Ne spor yaptığınız sorusuna, “Haftada 50 kilometre kadar koşuyorum” cevabını verdikten sonra, karşınızdaki kıyaslamak amacıyla pilates ve yoga yaptığını söylediğinde ortamdan koşarak kaçmak istiyorsanız.

-Hafta sonu planlarınızı yaparken önce koşularınızı takvime yerleştiriyor ve arkadaşlarınıza bu takvime göre randevu veriyorsanız.

-Beraber koşalım dediğinizde arkadaşlarınız tereddüt ediyorsa.

-Yağmur, kar, saat, hava sıcaklığı ve karanlık gibi etkenler antrenmanlarınız için sadece birer detaysa.

-Her koşudan sonra esneme yapmanız gerektiğini biliyor ama her seferinde gerektiğinden az esneme yapıyorsanız.

-Gündelik hayatta giymek için 10 çift çoraba kampanya ile 15 lira vermek yerine 1 çift koşu çorabına 50 lira vermek sizi daha mutlu ediyorsa.

-Son olarak da; yarışta ne kadar zorlanırsanız zorlanın bitirememiş olmaktansa, bitiş çizgisinden sürünerek geçmeyi tercih ediyorsanız.

Kısacası bu maddelerden birkaçını bünyenizde taşıyorsanız, koşucu sayılırsınız. Tabii ki liste uzar gider, muhakkak benim de unuttuklarım vardır. Peki sizce bir koşucu olduğunuzu nasıl anlarsınız? Twitter üzerinden görüşlerinizi bekliyorum.

*Vodafone İstanbul Maratonu ile ilgili detaylı bilgi için buradan. 

Can Demirel, Güney Amerika’nın Kuzey karakterli soğuk insanı. Plaza, tarla ve oteller üçgeninde göçebe spor hayatı deniyor. Kısıtlı zamanda yapılan egzersizlerden maksimum verim almak üzerine deneysel çalışmalarda bulunuyor, kobay olarak kendini kullanıyor. 1993 yılında başladığı spor hayatında yüzme, yelken, Amerikan futbolu ve triatlonla gerçekten uğraşmış olup şimdilerde mevsimine göre spor seçiyor. Strava profili için tıklayabilirsin.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler