Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolGündemYorumBalayı bitmedi

Jürgen Klopp, Liverpool’daki ikinci ayını doldurmak üzere ve şimdiye kadar en pozitif taraftarların hayallerinin bile ötesine geçti.

Jürgen Klopp, Liverpool’la ilk antrenmanına çıkalı daha iki ay olmadı ve İngiltere ile ilgili pek çok şeyi öğrenmeye devam ediyor.

“Bunu yeni öğrendim, İngiltere’de ikinci yarının fikstürü ilk yarıdakiyle aynı değilmiş. Yani Southampton’la ligde oynamıştık, kupada da oynayacağız ama ligde beklediğimizden daha önce karşılaşabiliriz.”

Ronald Koeman, o üçüncü karşılaşmayı pek de büyük hevesle beklemeyecek büyük ihtimalle. Liverpool, henüz birinci dakikasında geriye düştüğü maçta Southampton’ı 6-1 yendi, malumunuz. Klopp’un Liverpool’daki ilk gününden beri beklenen ‘heavy metal futbolu’nun üçüncü büyük adımı oldu; deplasmandaki farklı Chelsea ve Manchester City galibiyetleriyle.

Lig Kupası, İngiliz kulüpler için hiyerarşinin en dibinde yer alan turnuva. Pek çok teknik direktör için Premier Lig’de bir yerlere tutunma telaşı içinde en kolay gözden çıkarılan kupa. Ama Liverpool ve teknik direktörü için öyle değil. Klopp’un takımla birlikte çıktığı her 90 dakika kritik. Mecburiyetten veya tercihten dolayı yaptığı her küçük kadro değişikliği, her taktik hamlesi, onun takımı tanıması için başka bir fırsat. Klopp’un kırmızı-siyah tişörtler giymeye başlamasından bu yana o fırsatın iyi kullanıldığı ortada: Tüm kupalarda 11 maçın sadece birini kaybetti (O tek mağlubiyet de, “Kahrolası Crystal Palace maçını unutamıyorum” açıklamasıyla yer etmişti.) yedisini kazandı. Brendan Rodgers’ın bu sezon çıktığı 11 maçta üç kez galip gelebildiğini, üstelik bunu yaparken Jordan Henderson, Danny Ings ve Joe Gomez’i de kullanabildiğini unutmamalı.

Southampton maçı, Klopp ve Liverpool için bir başka ‘mesaj’ maçıydı. Klopp’un Liverpool başındaki ilk 90 dakikası olan Tottenham karşılaşması böyle bir maçtı mesela. İlk lig galibiyeti olan 3-1’lik Chelsea maçı ve 4-1’lik Manchester City bozgunu da öyle elbette. Spurs maçı belki takımına şekil vermesi için çok erkendi, ama Chelsea ve City maçlarındaki oyunlar, Klopp’un felsefesinin somut örnekleriydi adeta: “Daha iyi bir taktikle sizden daha iyi bir takımı yenebilirsiniz.” Chelsea’nin bu sezon Liverpool’dan daha iyi bir takım olduğu tartışılır, ama fikri anladınız. Chelsea maçında topu fazlaca kullanıp, oyunu Chelsea’nin istediği tempoya düşürüp nadir ama hızlı hücumlarla rakibi sersemletmek bir taktikti. Heavy metal izleğinden gidersek, uzun intro’lar ve bol gitar partisyonları ile sürekli meşgul eden, ama asıl bombasını (Philippe Coutinho imzalı) gitar sololarına saklayan uzun klasik metal şarkıları gibiydi. City maçı ise Slayer’ın “Reign In Blood”ı gibi bir maçtı: Hiç zaman kaybetmediler, topu neredeyse tamamen rakibe bırakıp (%42 – Arsenal maçının ardından Liverpool sezonunun en düşük topla oynama oranı) her fırsatta Roberto Firmino-Coutinho’nun (King ile Hanneman’ın gitarları gibi) yıldırım hızıyla rakibe kabus gibi çöktüler ve yine o albüm gibi yarım saatte fişi çektiler.

Britain Soccer Premier League
Jürgen Klopp mutlu.

Ama Klopp’un 55 gününde, bu yukarıdakiler kadar göz alıcı olmasa da, birkaç mesaj maçı daha var: Mesela Swansea maçı. Evet, Liverpool’un bu sezon en az şut attığı ikinci (5; Stoke City maçından sonra) maçtı; koca 90 dakika boyunca açık oyunda rakip kaleye sadece bir isabetli şut çekildi, Kuğular’ın direnci ancak bir penaltı atışıyla kırıldı. Ama Liverpool orada ilk kez Perşembe günü Avrupa Ligi maçı yaptıktan sonra dönüp maç kazanabildi (daha önceki bilanço üç beraberlik, bir mağlubiyetti). İkincisi, bu sezon ilk defa umut veren bir sonucun ardından dönüp maç kazanabildi: Öncesinde Arsenal dönüşünde West Ham şoku, Chelsea galibiyeti sonrasında Palace mağlubiyeti yaşanmıştı (ki o maçta Alman teknik adam 82. dakikada Anfield Road’u terk eden seyircilere sitem edip “Kendimi çok yalnız hissettim” demişti). Bu sefer City maçının üzerine bir üç puan daha koymayı becerdi Liverpool. En önemlisi, dominant da olsa, üretken olmadığı bir maçı, biraz şans, biraz beceri, biraz inatla kazanmayı bildi. Heavy metal futbolunun maç kazandığını görmüştük, ama bu sefer ağır tempoyla, ‘doom metal’ ile de üç puan alabildiğini Swansea maçında gösterdi.

Sonuç: Liverpool, üzerindeki beş takımın dördünün puan bıraktığı haftada galip geldi, baş döndürücü bir deplasman fikstüründen alnının akıyla çıktı (deplasmanda yedi maçta alınan 12 puanın üzerine çıkabilen yalnızca dört takım var ligde) ve Noel’e kadar gözüne kestirebildiği rakipler yazıyor fikstür kağıdında: Newcastle (D), West Brom, Watford (D). Hatta Boxing Day’de Leicester ve yılbaşından bir gün önce Sunderland.

Hafta içi gelen Southampton maçı ise bir başka mesaj maçı oldu. İngiltere’nin iyi takımlarından birisine altı gol atmak değildi sadece mesele, Liverpool’un 2014’ün Mayıs ayından sonra hiç gösteremediği bir hücum iştahı ve fırsat buldukça gol atma becerisi (Southampton kalesini tutan şut sayısı yedi) bu maçı Klopp döneminin ilk net işaretlerini veren maçlarından birisi yapacak hiç şüphesiz. Divock Origi’nin hat-trick’i, kıymeti hep yokluğunda anlaşılan Daniel Sturridge’in iki golü, Klopp’un hücum rotasyonunda elinin kuvvetlenmeye başladığını gösteriyor. Ama belki de daha önemlisi, skor kağıdına kenardan girenler: Jordon Ibe gözden düşmeye başlarken yeniden bir opsiyon olduğunu gösterdi. Birkaç ay önce kimsenin ciddiye almadığı Alberto Moreno’nun adı Real Madrid’le anılmaya başladı bile. “Galli Xavi” diye dalga geçilen Joe Allen, Barça efsanesini anımsatan bir uzun topla asist yapabiliyor, Lucas Leiva kariyerinin en iyi futbolunu oynuyor, Adam Lallana, Emre Can, Dejan Lovren ve diğerlerinin çok daha güvenli hissettikleri ortada: Klopp dokunuşu en çok bu oyuncularda, bir ‘ruh halinde’ gösteriyor kendini.

Liverpool oyuncuları da oyundan keyif aldıkça gol atıyor ve maç kazanıyor, kazandıkça keyif almaya devam ediyor. Klopp’un ilk 11 maçında Liverpool’un gol sayısı 21. Rodgers ile Liverpool 11 maçta 11 gol atabilmişlerdi. Yine Klopp’un ilk maçına çıktığı tarihten bu yana Manchester United’ın attığı gol sayısı 11; Arsenal ve Tottenham’ın 17, Chelsea’nin 12. Aynı dilimde United (maç başına 0,3) ve Stoke City’nin (0,63) ardından en az gol yiyen takım da Liverpool (0,73). Tüm bunlar iddia edildiği gibi savunmaya iki sağlam transfer, orta sahaya bir maestro, forvete yeni bir yıldız transfer etmeden, tek kuruş harcamadan, “Bana gelecek sezona kadar zaman verin” demeden, hatta Ocak ayını bile beklemeden oldu. Klopp oyuncularına güvendi. Oyuncular da kenarda ne yaptığını bilen bir hocanın varlığını hissetti. Buna basın toplantılarındaki esprilerinden, her demecinde oyuncularına sahip çıkışından, hatta maçların son düdüğünden sonra mutlaka bir iki oyuncunun yanına gidip bir şeyler anlatışından bile anlayabilirsiniz. Nathaniel Clyne’ın sözleri de bunu doğruluyor: “Beni kendi yeteneklerime inanmam ve sahada kendimi daha iyi ifade etmem konusunda zorluyor. ‘Kendini tutma, ileri git’ diyor.”

Liverpool, Premier Lig'de 14. haftanın sonunda lider Manchester City'nin altı puan gerisinde, 6. sırada.
Liverpool, Premier Lig’de 14. haftanın sonunda lider Manchester City’nin altı puan gerisinde, 6. sırada.

Ligde zirvenin altı puan uzaklığı dünyanın en büyük konforu değil elbette. Ama City’nin göz alıcı ön tarafına karşın Kompany’siz darmadağın olan savunması, United’ın sönük, Arsenal’in kırılgan futbolu, Chelsea’nin hala sorunlarını çözememiş olması, Tottenham ve Everton’ın dönem dönem gösterdikleri ihtişamlı futbola karşın kritik maçları alabilecek dirayetten uzak olması gerçeği ortada duruyor. Tüm bu karmaşada Ranieri’nin Vardy ve Mahrez’li harika Leicester City’sinin hala ligin ön koltuğunda oturuyor olmasından daha sağlam bir gösterge olamaz. Premier Lig, üç ana favorisi City, United ve Arsenal’in kadro gücüne karşın Mayıs ayına kadar domine edilecek gibi durmuyor. Başaltındaki takımlardan hayal kurmayı bilen herhangi birisi en azından o üçlüye finişe kadar eşlik edebilir.

Klopp, İngiltere’ye geldiğinde “şüpheci değil, hayalci olmayı” telkin etmişti. Görevinin 50. günü daha yeni geçti ve Kop’a hayal kurdurmaya başladı bile. İster lig olsun, isterse devam ettiği üç kupadan birisi; bir gerçek var ortada: Sezonun gerisi nasıl olursa olsun, Klopp Mayıs sonuna kadar hiçbir maçın 82. dakikasında kenara bakıp kendini yalnız hissetmeyecek.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Harika Çocuk

Harika Çocuk

3 sene önce
Sıfır

Sıfır

3 sene önce