İNENLER
Los Angeles Lakers
Yeni yıl Los Angeles Lakers’a hiç de iyi şans getirmedi. Takvimin ilk ayına 25 Aralık’ta oynanan Golden State Warriors maçında sakatlanan LeBron James ve Rajon Rondo’dan yoksun giren Lakers, ilerleyen günlerde Lonzo Ball’un da sakatlanmasıyla rotasyonun bir önemli ismini daha sakatlıklar sebebiyle kaybetmiş oldu. Koç Luke Walton’ın zaten çok geniş olmayan rotasyonunu iyice daraltan bu sakatlıklar, takımın LeBron James üzerine kurulu oyun düzeninin dışına çıkmak zorunda kalmasını da beraberinde getirdi. Hücum verimliliği konusunda sıkıntılar yaşayan Lakers bütün bu karmaşa içinde ocak ayını oynadığı on beş maçta altı galibiyet ve dokuz mağlubiyet ile tamamlayabildi. Hücumda takımın iki önemli top yönlendiricisi LeBron ve Rondo’dan faydalanamayan Lakers, ocak ayı boyunca ligin en kötü hücum takımlarından biriydi. 104.5 offensive rating ile hücum verimliliğinde 27’inci sıradaydılar ve üç sayı çizgisinin gerisinden yalnızca %30.6 ile isabet bularak bu alanda da ligin dibinde yer aldılar. Rajon Rondo’nun ay sonunda takıma dönüşü ve LeBron James’in kısa süre içinde tekrar sağlığına kavuşacak olmasıyla işlerin tekrar yoluna gireceği öngörülebilir. Ay boyunca kaybettikleri maçlarla şu an için play-off potasının dışına çıkmalarını ve şubat ayında zorlu bir fikstüre sahip olduklarını göz önünde bulundurursak işleri pek kolay gözükmüyor. Ancak kadroda LeBron James’e sahip olmak birçok imkânsızı mümkün kılıyor ve onun dönüşüyle Batı’daki play-off yarışında vites arttıran takımlardan biri olmalarını bekleyebiliriz.
New Orleans Pelicans-Anthony Davis
2019’un ocak ayı, New Orleans Pelicans organizasyonu adına hem saha içinde hem de saha dışında hatırlamak istemeyecekleri bir şekilde geçti. Sezon öncesinde Batı’nın iddialı ekiplerinden biri olması beklenen ve oynadığı ilk dört maçı da kazanarak sezona iyi bir başlangıç yapan Pelicans, ilerleyen bölümlerde aynı performansı koruyamamış ve yeni yıla girerken play-off resminin birkaç maç uzağında kalmıştı. Pelicans için ayın ilk kötü haberi 18 Ocak’ta oynanan Portland Trail Blazers maçının ardından geldi. Bu maçın ardından sakatlanan takımın süper yıldızı Anthony Davis, ayın geri kalan bölümünde forma giyemedi. Ancak Davis cephesinden Pelicans’a gelen kötü haberler sakatlıkla sınırlı değildi. Uzun bir süredir takımdaki geleceği hakkında farklı senaryolar yazılan 25 yaşındaki oyuncu, ay sonunda Pelicans yönetimine gelecek sezonun sonunda bitecek olan sözleşmesini uzatmaya niyetli olmadığını ve şampiyonluğa oynayan bir takıma takas olmak istediğini iletti. NBA gündemine bomba gibi düşen bu takas isteği New Orleans Pelicans tarafından da doğrulandı ve Lakers ile Celtics’in başını çektiği takas senaryolarını sıkça görmeye başladık. Saha dışında yaşanan bütün bu olayların saha içine yansıması ise ay boyunca oynanan on dört maçta elde edilen 6-8’lik derece oldu. Davis’in yokluğu, kanat rotasyonundaki zayıflık ve koç Alvin Gentry’nin elinde sınırlı bir bench’in olması Pelicans’ın play-off umutlarını oldukça zora sokuyor. Nitekim kenardan gelen oyuncularından maç başına 29.7 sayılık katkı alabilen Pelicans bu alanda ligin en kötü ikinci takımı. Pelicans yönetiminin takas döneminin son gününe kadar bir hamle yapıp yapmayacağı belirsizliğini koruyor ve bir takas yapsalar dahi en azından bu sezon için bu takastan güçlenerek çıkmaları oldukça zor gözüküyor. Son dönemdeki kötü performansıyla Batı Konferansı’nın son sıralarına gerileyen Pelicans’ın, Suns ve Grizzlies’in ardından play-off yarışına erken veda eden üçüncü takım olmasını bekleyebiliriz.
Tom Thibodeau
2016 yazında başlayan ve uzun süredir sıkıntılı geçen Tom Thibodeau-Minnesota Timberwolves ilişkisi geçtiğimiz ayın başında nihayet sona erdi. Takımın aynı zamanda basketbol operasyonlarından da sorumlu olan 61 yaşındaki koç; dar bir rotasyon kullanarak oyuncularını çok fazla oynatması, yaptığı takaslar, Jimmy Butler sürecini iyi yönetememesi ve saha içindeki demode oyunuyla uzun bir süredir eleştiri oklarının hedefiydi. Minnesota yönetiminin Thibodeau ile yolları ayırması beklenen bir gelişmeydi ancak beklenmedik olan bu ayrılığın zamanlaması oldu. 6 Ocak’ta oynanan ve farklı kazanılan Los Angeles Lakers maçının ardından Thibodeau’yu kovan Minnesota Timberwolves yönetimi, baş antrenörlük görevine sezon sonuna kadar geçici olarak Ryan Saunders’ı getirdi. Takımın eski koçlarından Flip Saunders’ın oğlu olan 32 yaşındaki Ryan Saunders, bu görevle birlikte NBA tarihinin en genç baş antrenörlerinden biri oldu. Timberwolves, yeni koçlarının yönetiminde sıra dışı bir sıçrama yapmasa da Thibodeau’nun ardından oynadığı on bir maçın altısını kazanmayı başardı. Özellikle takımın iki ana parçası Karl-Anthony Towns ve Andrew Wiggins’in rahatlamış gözükmesi Minnesota cephesi adına umut vericiydi. Batı’daki play-off yarışında son sıralar için mücadele veren Wolves henüz yarıştan kopmuş değil ve rotasyonun önemli parçalarından Derrick Rose ve Robert Covington’ın sakatlıktan dönüşüyle daha iyiye gitmelerini bekleyebiliriz.
Furkan Korkmaz
Sezon başında koç Brett Brown’ın rotasyonunda fazla süre bulamayan Furkan Korkmaz, sezonun ilerlemesiyle performansını arttırmış ve rotasyonun önemli bir parçası olmayı başarmıştı. 21 yaşındaki temsilcimiz, özellikle aralık ayını oldukça iyi geçirmiş ve kanat rotasyonunda dış şutöre ihtiyacı olan Sixers’ta koç Brown’ın ilk tercihlerinden biri hâline gelmişti. Aslında ocak ayı da Furkan için hiç fena başlamamıştı. Jimmy Butler’ın sakatlığında dört maç üst üste ilk beşte başlayan Furkan, art arda iki maçta 16 sayı bularak süre verildiğinde tehlikeli bir skorere dönüşebileceğini göstermişti. Ancak ay ortasında takıma katılan Corey Brewer’ın iyi performansı ve koç Brown’ın dengesiz oyuncu tercihleri, Furkan’ın sürelerinin azalmasına sebep oldu. Aralık ayı boyunca maç başına 18.4 dakika süre alarak 7.6 sayı üreten oyuncu, ocak ayında ise 13.8 dakikada 5.8 sayı ve %40 saha içi isabeti ile mücadele etti. Sixers, Furkan’ın kontratındaki gelecek sezon için olan takım opsiyonunu kullanmadı ve 21 yaşındaki oyuncu önümüzdeki yaz serbest kalacak. Şampiyonluk yolunda kadrosunu güçlendirmek isteyen Sixers’ın takas yapması durumunda Furkan’ı da pakete dahil edebileceği çıkan haberler arasında. Olası bir takasla daha fazla süre alabileceği bir takıma giden Furkan’ın yeni bir sayfa açmasını ve yeteneklerini daha rahat sergilemesini bekleyebiliriz.
De’Aaron Fox
Geçtiğimiz sezon beklentilerin altında bir çaylak sezonu geçiren De’Aaron Fox, bu sezon ise oyununu birkaç seviye atlatarak müthiş bir çıkış yaptı. Fox, sezona nefis girmiş ve ligin dibinde yer alması beklenen Sacramento Kings’in güçlü Batı Konferansı’nda play-off mücadelesi vermesinde aslan payının sahibi olmuştu. Ligin en tempolu takımlarından birinin saha içi komutanı olan 21 yaşındaki oyun kurucu, şimdiden En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu ödülünün önemli adaylarından biri hâline geldi ve All-Star tartışmalarında adını sıkça duyar olduk. Ancak Fox için ocak ayı, sezonun ilk bölümünde olduğu kadar iyi geçmedi. Aralık ayında performansının zirvesine ulaşan ve 19.4 sayı, 7.9 asist, 2.3 top çalma, %47 saha içi isabeti ve %40 üç sayı isabeti ile oynayan Fox’un ortalamaları, ocak ayında 15.4 sayı, 5.9 asist, 1.7 top çalma, %43.1 saha içi isabeti ve %28.2 üç sayı isabetine geriledi. Saha içi liderinin düşen performansından etkilenen Kings de ay boyunca oynadığı on beş maçın sekizinden mağlubiyetle ayrıldı. 21 yaşındaki oyuncu hâlâ çok genç ve önümüzdeki yıllarda ligin en önemli guard’larından biri olabilecek potansiyele sahip. Fox, bir aylık duraklama döneminden sezon başındaki müthiş performansına dönebilirse Sacramento Kings’in play-off şansı artacaktır.
ÇIKANLAR
Brooklyn Nets
Son birkaç yıldır ligin dibinin gediklisi olan Brooklyn Nets, bu sezonla beraber nihayet kazanan bir takım hâline gelmiş gibi gözüküyor. Koç Kenny Atkinson’ın ekibi, sezona beklentilerin üzerinde bir giriş yapmış ve sezon boyunca Doğu Konferansı’ndaki play-off yarışının içinde kalmayı başarmıştı. Performanslarının zirve yaptığı dönem ise takvimin ilk ayı oldu ve üst üste aldıkları galibiyetlerle doğuda altıncı sıraya yerleşmeyi başardılar. Ay boyunca on beş maç oynayan Nets; Caris LeVert, Spencer Dinwiddie, Allen Crabbe, Rondae Hollis-Jefferson ve Jared Dudley gibi rotasyonun önemli parçalarının sakatlıklarına rağmen bu maçlardan 11-4’lük bir galibiyet oranı çıkarmayı başardı. Ayın en çok maç kazanan takımlarından biri olan Nets’in başarısındaki en önemli etken ise savunmalarıydı. Sezonun genelinde vasat bir savunma takımı görüntüsü çizen Nets, ocak ayı boyunca elde ettiği 106.9 defensive rating istatistiği ile ligin elit savunma takımlarının hemen ardından dördüncü sırada yer aldı. Hücumda ipleri D’Angelo Russell’a teslim eden ve harika bir geri dönüş alan koç Kenny Atkinson, aynı zamanda Shabazz Napier ve Rodions Kurucs’tan da önemli katkılar almayı başardı. Doğudaki beş güçlü takımın hemen ardında yer alan Nets için play-off yolu şimdilik açık gözüküyor. Genel menajer Sean Marks’ın sıfırdan oluşturduğu bu genç ve potansiyelli çekirdek gelecek vadediyor ve bu performanslarının üzerine koymayı başarırlarsa ilerleyen yıllarda Doğu Konferansı’nın güçlü kadrolarından biri hâline gelebilirler.
Golden State Warriors
Son iki sezonun şampiyonu Golden State Warriors, yeni yıla en formda giren takımlardan biriydi. Koç Steve Kerr’ün ekibi, sezona yaptıkları harika başlangıcın ardından Curry’nin sakatlanmasıyla özellikle kasım ayında bir duraklama dönemi geçirmişti. Ancak aralık ayıyla işleri toparladılar ve o noktadan sonra da bir daha arkalarına bakmadılar. Ocak ayı boyunca oynadığı on üç maçın yalnızca ikisini kaybeden Warriors, geçtiğimiz yıllardan görmeye alışık olduğumuz hücum makinesi görünümüne tekrar kavuştu ve oyunun bu yönünde harika bir ayı geride bıraktı. Maç başına sayı, saha içi yüzdesi, asist ve hücum verimliliği alanlarında birinci sırada yer almayı başardılar. 15 Ocak’ta oynanan Denver Nuggets maçında ilk çeyrekte attığı 51 sayıyla NBA rekorunu kıran Warriors, tüm rakiplerine iyi bir hücum gününde neler yapabileceğini tekrar göstermiş oldu. DeMarcus Cousins’ın sakatlıktan dönüşüyle beş All-Star’lı saha dizilişlerini kullanmaya başlayan Warriors’ta Stephen Curry ve Kevin Durant de MVP seviyesinde sezonlar geçirmeye devam ediyor. Son şampiyon Batı’da birinci sırada oturmaya devam ediyor ve son dönemde oynadıkları muhteşem basketbolla şampiyonluk yolundaki tüm rakiplerinin birkaç adım önünde gözüküyorlar.
[mailerlite_form form_id=2]
Utah Jazz
Geçen yılki başarının ardından bu sezon da Batı’da üst sıralarda yer alması beklenen Utah Jazz, sezonun ilk bölümünde beklentilerin oldukça uzağında gözükmüştü. Ligin en zorlu fikstürlerinden biriyle sezona giriş yapan koç Quin Snyder’ın ekibi bu zor fikstür ve hücumdaki verimsizlikleri sebebiyle ilk otuz maçının on altısından mağlubiyetle ayrılmıştı. Aslında oldukça iyi geçirdikleri ocak ayı onları pek de iyi karşılamadı. Ayın ikinci haftasında takımın üç guard’ı Ricky Rubio, Dante Exum ve Raul Neto’dan ardı ardına gelen sakatlık haberleri koç Snyder’ı birden oyun kurucusuz bırakmıştı. Bu soruna çözüm olarak ilk beşte oyun kurma görevini Donovan Mitchell’a veren Snyder, Mitchell’ın harika performansıyla oldukça iyi bir geri dönüş aldı. Rudy Gobert ve Mitchell’ın All-Star seviyesinde geçirdiği ayda, oynadığı on beş maçtan on bir galibiyet alan Jazz, sıralamada da tırmanarak ilk sekizin içine kendini atmayı başardı. Ligin en iyi savunma takımlarından biri olma alışkanlıklarını devam ettiren Utah, sezonun geri kalan bölümünde ligin en kolay fikstürlerinden birine sahip. Son dönemde hücumda yakaladıkları akıcılığı sürdürebilirlerse Batı sıralamasında yukarılara tırmanmaya devam etmelerini bekleyebiliriz.
Cedi Osman
2019’un ocak ayı, şüphesiz Cedi’nin kısa NBA kariyerinde en formda geçirdiği dönemdi. Aslında yeni sezona oldukça iyi bir başlangıç yapan 23 yaşındaki temsilcimiz, sezonun ilerleyen bölümlerinde aynı performansı devam ettirememiş ve düşük şut yüzdeleriyle inişli çıkışlı performanslar sergilemişti. Cleveland Cavaliers’ın savruk görüntüsü ve oyuncu kadrosunun yetersizliği de iyi bir sistem içinde çok önemli bir parçaya dönüşebileceğini gösteren Cedi’nin istikrarsız performansında etkiliydi. Ancak yılın ilk ayında özellikle hücumda çok daha agresif bir görüntü çizen Cedi Osman, ay boyunca dört kez 20 sayı barajını geçmeyi başardı ve ocak ayında oynadığı son dört maçta sırasıyla 25, 29, 17 ve 26 sayılık performanslar ortaya koydu. Üstelik hücumda kullandığı top sayısını arttırırken şut yüzdelerini de kayda değer ölçüde yükseltmeyi başardı. Ocak ayı boyunca 14.9 sayı, 3.7 ribaund, 2.4 asist %48.2 saha içi isabeti ve %38.2 üç sayı isabeti ortalamaları ile mücadele eden Cedi, takımının oynadığı on beş maçın on ikisinden mağlubiyetle ayrılmasına ise engel olamadı. Sezonun ilk bölümündeki görüntüsünün aksine yeni yıla formda giren Cedi, bu performansını devam ettirebilirse Cavaliers’ın bu sezona dair iyi hatırlayacağı yegâne şey olmayı başarabilir.
D’Angelo Russell
NBA’de geçtiğimiz ay D’Angelo Russell için tek kelimeyle olağanüstüydü. Russell, 2015 Draft’ında ikinci sırada seçildikten sonra yeteneklerinden şüphe duyulmayan ancak istikrarsız performansı, düşük şut yüzdeleri ve liderlik özelliğinin olmaması sebebiyle eleştirilen bir figür hâline gelmişti. Sezona yavaş bir giriş yapsa da her geçen gün performansını daha da ileriye taşıyan 22 yaşındaki oyuncu için zirve yaptığı ve bütün bu eleştirilere bir anlamda cevap verdiği dönem ise ocak ayı oldu. Sakatlıkların da etkisiyle takımın hücum yükünü omuzlayan Russell, bir kez haftanın oyuncusu seçildiği ocak ayını 23.8 sayı, 3.9 ribaund, 7.3 asist, 1.3 top çalma, %47.9 saha içi isabeti ve %41.3 üç sayı isabeti ortalamalarıyla harika geçirdi. Brooklyn Nets’in ayı 11-4 ile kapatmasında aslan payının sahibi olan Russell bu müthiş performansının ödülünü ise sakatlanan Victor Oladipo’nun yerine All-Star Doğu Karması’na seçilerek aldı. Kariyerinde ilk kez All-Star seçilen Russell’ın kontratı bu sezon sonunda sona eriyor ve ligin elit guard’larından biri gibi gözüktüğü bu performansını istikrarlı hâle getirmeyi başarabilirse Nets’in ondan vazgeçmesi pek kolay olmayacaktır.