İNENLER
New York Knicks:
New York Knicks, bu sezonu tarihinin en kötü performanslarından biriyle kapatsa da gelecek sezon adına umutlanmak için çok büyük sebepleri vardı. 14 Mayıs’ta gerçekleşen 2019 NBA Draft Lotaryası, 20 Haziran’da takımların hangi sırada seçim yapacağını belirledi. Sezonu yalnızca 17 galibiyetle ligin en çok maç kaybeden takımı olarak tamamlayan New York Knicks, Cleveland Cavaliers ve Phoenix Suns ile birlikte ilk sıradan seçim yapma ihtimali en yüksek üç takımdan biriydi. Bu seçim Knicks organizasyonu adına bir anda çok önemli bir hale gelmişti. Zira birinci sırayı elde eden takımın, son yıllarda NBA’e adından hayli söz ettirerek gelen oyunculardan biri olan Zion Williamson’ı seçmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bir süper yıldız adayı olan Zion’ın takıma katılması New York basketbolu için uzun süredir devam eden kara günlerin sonu olabilirdi. Öyle ki Knicks taraftarları daha sezon ortasından birinci sıranın hayalini kurmaya ve Zion’ın takımlarındaki çaylak sezonu ortalamalarını tahmin etmeye başlamışlardı. Ancak 14 Mayıs gecesinin sonu hiç de Knicks’in hayal ettiği gibi olmadı. Kura sonucunda üçüncü sırada seçmeye hak kazanan Knicks, bu sonuçla beraber Zion Williamson’ı Madison Square Garden’da izleme hayallerine de veda etmek zorunda kaldı. Henüz hiçbir şey belli değil ve draft gecesi yaşanacak gelişmelerle her an her şey olabilir ancak Knicks’in üstündeki iki takımın Zion Williamson gibi sıra dışı bir yeteneği pas geçme olasılığı oldukça düşük gözüküyor. Belki de Knicks taraftarları için Zion’ı unutup Kevin Durant hayallerine devam etmek daha iyi bir seçenek olacak.
Boston Celtics:
Sezon başında şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olarak gösterilen Boston Celtics, normal sezonda inişli çıkışlı bir performans sergilemişti. Celtics, sezon boyunca takım kimyasıyla ilgili sıkıntıları aşamamış ve normal sezonu 49 galibiyetle Doğu Konferansı’nın dördüncü sırasında bitirmişti. Play-off ilk turunda Indiana Pacers ile eşleşen Brad Stevens’ın ekibi, rakibine karşı üstün gözükmüş ve oynadığı dört maçı da kazanarak adını bir üst tura yazdırmayı başarmıştı. Doğu Konferansı yarı finallerine maç kaybetmeden giren Celtics oldukça ivmeli gözüküyordu ve Milwaukee Bucks karşısında deplasmanda oynadıkları ilk maçı da kazanmayı başarmışlardı. Ancak Celtics bu noktadan sonra ani bir kırılma yaşadı. Rakibi karşısında oynadığı sonraki dört maçın hepsinde sahadan mağlup ayrıldı ve seriyi 4-1 kaybetti. Kaybedilen bu maçlarda oldukça dağınık gözüken Celtics, seri boyunca üç sayı çizgisinin gerisinden sayı bulmakta oldukça zorlandı. Yayın gerisinden yakalayabildikleri %30’luk isabet oranı, sezon yüzdelerinin oldukça altındaydı. Bucks’ın Giannis Antetokounmpo’nun etrafını şutörlerle çevirdiği hücumuna karşı savunmada çaresiz kalmaları ve Kyrie Irving’in oldukça formsuz bir seri geçirmesi de Celtics’in elenmesindeki önemli faktörlerdi. Sezona şampiyonluk iddiasıyla başlayan Celtics adına ikinci turda elenmek büyük bir hayal kırıklığı oldu. Üstelik yaz dönemine girerken takımın süper yıldızı Irving’in akıbeti hâlâ belirsizliğini koruyor. Bu erken sezon sonu, ayrılık ihtimallerini oldukça güçlendirmiş gibi görünüyor. Mayıs ayı Celtics için oldukça kötü geçti. Fakat önümüzdeki günler de onlar adına pek olumlu şeyler vadetmiyor.
Kyrie Irving:
Bu sezon Boston Celtics formasıyla ikinci yılını geçiren Kyrie Irving, kariyerinin en iyi sezonlarından birini geride bıraktı. 27 yaşındaki oyuncu normal sezon içerisinde sık sık takım arkadaşlarını eleştiren açıklamaları ve gelecek sezon takımda kalıp kalmayacağına ilişkin haberlerle gündeme gelse de saha içinde oldukça formda gözüküyordu. Ribaund, asist ve top çalma kategorilerinde kariyerinin en yüksek rakamlarına ulaşan yıldız oyuncu, sezonu 23,8 sayı 5 ribaund 6,9 asist ve 1,5 top çalma ortalamalarıyla tamamlamıştı. Irving play-off’a da fena bir başlangıç yapmamış ve Indiana Pacers karşısında takımının seriyi rahat geçmesinde önemli pay sahibi olmuştu. Ancak mayıs ayı ve Milwaukee Bucks serisinin başlangıcıyla keskin bir düşüşe geçen Irving, belki de kariyerinin en çok eleştirildiği dönemini yaşadı. Seri boyunca Eric Bledsoe ve Bucks savunması karşısında oldukça zorlanan oyuncu, hücumda kendi standartlarının epey altında kaldı. Seride oynadığı beş maçta 20,4 sayı 4,4 ribaund 6,4 asist ve 3,6 top kaybı ortalamaları tutturabilen Irving’in şut yüzdeleri ise felaket denilebilecek düzeydeydi. Saha içinden %35 ile şut atan Irving, üç sayı çizgisinin gerisinden yalnızca %21’le isabet bulabildi. Yıldız guard’ın tek eleştirildiği nokta hücum performansıyla sınırlı değildi. Savunmada yeterince efor sarf etmemesiyle eleştirilen Irving’e yöneltilen suçlamalar, kafasının yaz döneminde başka bir takıma imza atmakta olduğuna kadar varıyordu. Irving’in seneye hangi takımın formasını giyeceğini henüz bilmiyoruz ancak geçtiğimiz ay yaşanan bu tatsız süreç Irving-Celtics birlikteliğinin sürme ihtimalini oldukça düşürmüş olabilir.
Clint Capela:
Ligde geçirdiği her sezonda oyununu geliştiren Clint Capela, Houston Rockets’ın iddialı kadrosunun en önemli parçalarından biri olmayı başarmıştı. Geçtiğimiz yaz Rockets ile beş yıllık yeni bir kontrat imzalayan 25 yaşındaki pivot, normal sezonda da oldukça iyi bir performans sergileyerek Rockets’ın neden ona yatırım yaptığını gösterdi. Normal sezonu 16,6 sayı, 12,7 ribaund, 1,5 blok ve %64 saha içi isabetiyle tamamlayan Capela, artık ligin en önemli pivotları sayıldığında akla gelen isimlerden bir tanesi. Sezon boyunca Rockets’ın kilit isimlerinden biri olan Capela’nın play-off’larda bu rolünün devam ettirmesi olası gözüküyordu. 25 yaşındaki oyuncu, Batı Konferansı ilk tur eşleşmesinde Utah Jazz’e karşı iyi bir performansla play-off defterini açmıştı. Ancak ikinci turda eşleştikleri Golden State Warriors karşısında performansı oldukça düşen Capela, Rockets’ın seriyi kaybetmesindeki en önemli etkenlerden biriydi. Warriors’ın Draymond Green’i pivot olarak kullandığı beşlere karşı sahada kalmakta oldukça zorlanan oyuncu, en iyi yaptığı işler olan çember koruyuculuğu ve ribaund görevlerinde de kendi standartlarının oldukça altında kaldı. Seride oynanan altı maçı 8,8 sayı, 10 ribaund ve 0,5 blok ortalamalarıyla tamamlayan Capela’nın, ortalamalarıyla beraber süreleri de epey düştü. Capela, Houston Rockets adına serinin belki de en büyük hayal kırıklığıydı.
Tyreke Evans:
2019’un nisan ayı, Tyreke Evans’ın NBA’deki son maçına sahne olmuş olabilir. 17 Mayıs günü NBA resmî sitesinden yapılan açıklamayla ligin uyuşturucu karşıtı programını ihlal eden Evans’a lig yönetimi tarafından iki yıllık men cezası verildiği belirtiliyordu. NBA tarihinde LeBron James, Michael Jordan, Oscar Robertson ve Luka Doncic ile birlikte ligdeki ilk sezonunda 20 sayı 5 ribaund ve 5 asist ortalamalarını aşmayı başaran beş oyuncudan biri olan Evans, kariyerinin başında bir süper yıldız gibi gözükse de sakatlıklar sebebiyle hiçbir zaman potansiyeline ulaşmayı başaramamıştı. İnişli çıkışlı kariyerinde Sacramento Kings, New Orleans Pelicans, Memphis Grizzlies formaları giyen 29 yaşındaki oyuncu, bu sezon ise Indiana Pacers’ın bench’ten gelen önemli isimlerinden biriydi. Sezonu 10,2 sayı, 2,9 ribaund ve 2,4 asist ortalamalarıyla tamamlayan Evans, fena olmayan bir sezonu geride bırakmıştı. NBA yönetimi tarafından Evans’a verilen iki yıllık men cezası, oyuncunun önümüzdeki iki sezon boyunca ligdeki hiçbir takımla kontrat yapamayacağı anlamına geliyor. Fakat Evans için henüz her şey bitmiş değil. 29 yaşındaki oyuncu iki yıllık sürenin ardından lig yönetimine yeniden değerlendirme ve haklarının iadesi için başvurulabilir. Ancak iki sene sonra iyice ilerlemiş olan yaşı, kronik sakatlıkları ve kötü şöhreti NBA takımlarının ona şüpheyle yaklaşmasına sebep olabilir. Bütün bunlar göz önüne alındığında mayıs ayı içerisinde Evans’a verilen ceza, oyuncunun NBA kariyerinin sonu anlamına gelebilir.
ÇIKANLAR
New Orleans Pelicans:
New Orleans Pelicans drama dolu bir sezonu geride bıraktı. Sezona Batı Konferansı’nda play-off yapma hedefiyle giren takım, istediği sonuçları elde edememiş ve sezon ortasında süper yıldızı Anthony Davis’in takasını istemesiyle kendini oldukça zor bir durumun içinde bulmuştu. Pelicans yönetimi takas döneminin son gününe kadar Davis için gelen teklifleri kabul etmedi ve bu görüşmeleri yaza bırakmış oldu. Takımdan ayrılmak isteyen bir yıldız ve pek gelecek vadetmeyen yan parçalara sahip olan Pelicans için olası bir takastan güçlenerek çıkmak oldukça zor olacaktı ve yeniden yapılanmaya girmek kaçınılmaz gözüküyordu. 14 Mayıs gecesi Draft Lotaryası’na girilirken matematik de Pelicans’ın yanında değildi. Birinci sıra seçimini elde etmek için yalnızca %6’lık bir şansı olan takımın 5-10 arası bir sırada seçim yapması en olası senaryoydu. Ancak talih kuşu durumu pek parlak gözükmeyen Pelicans’ın başına kondu ve gecenin sonunda birinci sıra seçim hakkının sahibi oldular. Pelicans birinci sıradan çok yüksek bir ihtimalle Zion Williamson’ı kadrosuna katacak ve elde ettikleri bu seçimin olası Davis takas görüşmelerinde de ellerini güçlendireceğini söyleyebiliriz. Kim bilir, Zion Williamson ile bir ikili oluşturma fikrinin çok cazip gelmesi halinde Anthony Davis takımda kalmayı dahi seçebilir. Bütün bunları önümüzdeki günlerde göreceğiz fakat bu ay sonunda emin olduğumuz bir şey varsa o da Pelicans’ın ayın en kârlı takımlarından biri olduğu.
Toronto Raptors
Toronto Raptors son birkaç yıldır Doğu Konferansı’nın en başarılı ekiplerinden biri olmasına rağmen LeBron James engelini bir türlü aşamamış ve iyi geçirdikleri normal sezonların ardından play-off’lara veda etmekten kurtulamamıştı. Üst üste sezonlarda yaşanan bu hayal kırıklıkları takımın genel menajeri Masai Ujiri’yi bir değişiklik yapmaya itmişti. Takımın yıldızı DeMar DeRozan’dan vazgeçen Ujiri, San Antonio’dan ayrılmak isteyen Kawhi Leonard’ı takas yoluyla kadrosuna katmıştı. Yeni sezona Leonard’ın liderliğinde başlayan Raptors, yine oldukça iyi bir normal sezonu geride bıraktı ve 58 galibiyetle Doğu Konferansı’nda ikinci sırayı elde etmeyi başardı. Play-off ilk turunda Orlando Magic’i, ikinci turunda ise Philadelphia 76’ers’ı eleyen Raptors, iki senelik bir aranın ardından adını Doğu Konferansı finallerine yazdırdı ve Milwaukee Bucks ile eşleşti. Doğu Konferansı’nın en güçlü iki ekibini karşı karşıya getiren bu eşleşme, basketbol severlere heyecanlı bir seri vadediyordu. Öyle de oldu. Evinde oynadığı ilk iki karşılaşmayı kazanan Milwaukee Bucks, seride 2-0’lık üstünlüğü elde etmeyi başarmıştı. Ancak Toronto’da oynanan üçüncü maç serinin kaderini değiştirdi. İki uzatmaya giden ve play-off klasikleri arasına girmeye aday bir maç olan bu karşılaşmayı kazanan Raptors, daha sonra oynanacak üç maçı da kazanarak kulüp tarihinde ilk kez NBA Finali’ne adını yazdırmayı başaracaktı. Giannis Antetokounmpo’yu savunma konusunda çok iyi bir iş çıkaran Nick Nurse ve ekibi finallerde Golden State Warriors ile eşleşti. 30 Mayıs’ta oynanan ilk karşılaşmayı kazanmayı başardılar ve eğer güçlü rakiplerini geçmeyi başarırlarsa şampiyonluk kupasının tarihte ilk kez ABD toprakları dışına gittiğine şahit olabiliriz.
Kawhi Leonard
Kawhi Leonard’ın epik play-off performansı devam ediyor. Raptors ilk turda Orlando Magic’i zorlanmadan geçerken oldukça iyi gözüken Leonard, ikinci turdaki Sixers serisiyle adeta başka bir moda geçti. Leonard, Sixers potasına ilk dört maçta sırasıyla 45-35-33 ve 39 sayı bıraktı ve seriyi de 34,7 sayı, 9,9 ribaund, 4 asist ve %53 saha içi isabeti ortalamalarıyla tamamlamayı başardı. Yedinci maça uzaya serinin sonu ise Kawhi’nin olağanüstü performansına yakışır bir şekilde bitti. Serinin kazananını belirleyecek olan maçta son dört saniyeye girilirken skorda 90-90’lık eşitlik vardı. Kenardan gelen pasla tepede topla buluşan Leonard, birkaç dribbling ile sağ dip çizgiye gidiyor ve 2.13’lük Joel Embiid’in üzerinden geriye çekilerek oldukça zor bir şutu çembere yolluyordu. Çemberin üstünde birkaç kez seken top sonunda içeri düşüyor ve Kawhi’ın bu inanılmaz son saniye basketi Toronto Raptors’ı Doğu Konferansı finallerine yolluyordu. Duygularını dışa vurmasına pek alışık olmadığımız Leonard’ın takım arkadaşlarıyla yaşadığı sevinç ve mimikleri görülmeye değerdi. Ancak Leonard’ın mayıs ayı içerisinde yapacakları henüz bitmiş değildi. Doğu finalinde Milwaukee Bucks karşısında da harika bir performans gösteren Leonard, 29,8 sayı, 9,5 ribaund, 4,3 asist ve 2,2 top çalma ortalamalarıyla tamamlayarak takımının NBA finallerine yükselmesindeki en büyük pay sahibi oldu. Daha önce 2014’te San Antonio Spurs formasıyla NBA şampiyonluğu yaşayan Leonard, son dönemde izlediğimiz en özel play-off performanslarından birine imza atıyor ve eğer bu performansını önümüzdeki günlerde bir şampiyonlukla taçlandırabilirse muhteşem bir başarının altına imzasını atacak.
Draymond Green:
Golden State Warriors’ın son dört yılda kazandığı üç şampiyonluğun kilit isimlerinden biri olan Draymond Green için bu sezon pek de iyi geçmedi. Şut yüzdeleri ve ortalamaları gerileyen Green, sahadaki agresif tavırları ve sert oyunuyla pek çok NBA izleyicisinin sevmediği bir figüre dönüşmüştü. Green, normal sezonu 7,4 sayı, 7,3 ribaund, 6,9 asist ve %28 üç sayı isabeti ortalamalarıyla tamamlamış ve düşük dış şut yüzdesiyle zaman zaman Warriors’ın hücumdaki akıcılığını sekteye uğratmıştı. Ancak play-off’ların başlangıcıyla harika bir oyun ortaya koymaya başlayan 29 yaşındaki oyuncu, tekrar kendini bulmuş gözüküyor. Mayıs ayında oynadığı dokuz play-off karşılaşmasında 14 sayı, 11,1 ribaund, 8,7 asist, 1,6 top çalma ve 1,7 blok ortalamaları yakalayan Green, bu periyoda dört triple-double sığdırmayı da başardı. Ancak Green’in takımına yaptığı katkıyı oyunun hücum tarafındansa savunma tarafından okumak daha faydalı olabilir. Ay içerisinde NBA tarihinde tüm zamanların en iyi savunmacısı olduğuna inandığını söyleyen Green, savunmada bu sözlerin altını doldurur bir performans sergiledi ve takımının NBA finallerine çıkmasındaki en büyük pay sahiplerinden biri oldu. Daha önce kariyerinde bir kez yılın savunmacısı seçilmiş ve üç kez şampiyonluk sevinci yaşamış Green için NBA finalleri yabancı olduğu bir yer değil. Green yükselen performansını devam ettirir ve savunmada Kawhi Leonard’ı durdurmayı başarabilirse takımıyla beraber son beş yılda dördüncü kez mutlu sona ulaşabilir.
Stephen Curry
2019 play-off’larının ilk iki turunda kendi standartlarının bir nebze altında kalan Stephen Curry, normal sezon performansının uzağında gözüküyordu. Curry, özellikle Batı Konferansı yarı final serisinde Houston Rockets’a karşı oldukça zorlanmış ve düşük yüzdelerle şut kullanmıştı. Rockets karşısında oynadığı altı karşılaşmada 23,8 sayı, 4,7 ribaund, 5 asist ve kendisinden görmeye hiç alışık olmadığımız şekilde %27 üç sayı isabet oranıyla oynayan Curry, hücumda ritim bulmakta oldukça sıkıntı çekiyordu. Ancak Rockets serisinin beşinci maçında sakatlanan Kevin Durant’in yokluğunda sorumluluğu artan Curry, bu noktadan sonra inanılmaz bir performans sergiledi. Warriors, Batı Konferansı finalinde Portland Trail Blazers’ı dört maç sonunda geçerken Curry bu dört maçta rakip potalara sırasıyla 36-37-36 ve 37 sayı bırakıyordu. Seriyi de 36,5 sayı, 8,3 ribaund, 7,3 asist ve %42 üç sayı isabetiyle tamamlayan yıldız oyuncu, takımını üst üste beşinci kez NBA finallerine taşıyordu. Şampiyonluğun en büyük adayı olarak gösterilen Golden State Warriors’ta Kevin Durant’in ne zaman sahalara dönebileceği belirsizliğini koruyor. Onun yokluğunda takımın bir numaralı skor opsiyonu olan Curry’nin sazı biraz daha ele almasını bekleyebiliriz. Kariyerinde üç kez NBA şampiyonluğu bulunan ancak bunların hiçbirinde Final MVP’si ödülünü alamayan Curry, final serisinde Blazers karşısında gösterdiği performansı tekrar ederek takımını şampiyonluğa taşıyabilirse kariyerinde ilk kez bu ödülün sahibi olabilir.