Teniste favorilerin kaybetmesi ve sürprizlerin ortaya çıkışı, tıpkı diğer her sporda olduğu gibi periyodik olarak izlediğimiz bir şey. Bu sürprizler büyük şampiyonlardan öyle çok fazla şey götüren cinsten değildir. Asıl dramatik değişiklik maçın kazananı için gerçekleşir. Bir anda ortaya çıkan büyük beklentiyi sorular takip eder.
Neredeyse her büyük şampiyonun kariyerinin ilk dönemlerinde bu pozitif kırılma anları bulunur. Roger Federer’in 2001 Wimbledon’da Pete Sampras’ı yenmesi ve bir efsaneye dönüşme yolunda ilk adımı atması hâlâ dün gibi hatırlanır. Ya da Nadal’ın, Federer’i 2004 Miami’de mağlup edişi ve sonrasında olanlar… Bu galibiyetlerin getirdiği beklentiyi taşıyabilen isimler yıldızlarını parlatırken, taşıyamayanlar ise ‘şanslı’ damgasına maruz kalır.
2014 Fransa Açık’ta ikinci tur maçı için korta çıkan Garbine Muguruza, o günlerden birini yaşayacağı konusunda gerçekçi bir beklentiye sahip miydi bilinmez. Tüm sporcular müsabakaya rakiplerini yenmek beklentisi ve motivasyonuyla çıkar ama rakip Serena Williams olunca bunu inanılabilir kılmak çok zor. Nasıl kolay olsun ki? Dönemin bir diğer büyük ismi Maria Sharapova bile ona karşı 2004 yılından beri galibiyet alamamıştı. Arka arkaya kazanılmış tam 14 maç sonrasında, Sharapova bile bu dominasyona cevap üretemezken Muguruza nasıl iyimser kalabilirdi? En azından savaşması gereken beklenti sadece kendininkiydi. 2013 yılında Avustralya Açık’ta da oynamışlardı ve tek yapabildiği iki oyun almak olmuştu. Fransa’da oynanan ikinci raunt ise farklı bir senaryo yazdı. Garbine Muguruza o maçı, skor anlamında öyle çok zorlanmadan kazandı. Evet, Serena için ara sıra gerçekleşen o kötü günlerden biriydi ama bu bile galibiyetin görkemine gölge düşüremiyordu. Kadın tenisinin ‘titan’ı, o gün bir Grand Slam maçında aldığı son iki mağlubiyetten ilkini tatmıştı. Muguruza’nın galibiyetine en çok sevinen isim ise Maria Sharapova’ydı. Çeyrek finalde, artık kaba tabirle işkencecisi haline gelmiş Serena ile karşılaşmayacaktı. ‘Masha’ önce Muguruza’yı yenmiş sonra ise şampiyonluğa yürümüştü. Konumuz ise tabii ki o değil…
Garbine Muguruza, 2015 Avustralya Açık’ta yine Serena Williams ile karşı karşıya geldi. Bir önceki galibiyetten aldığı özgüven, ona Serena karşısında arka arkaya aldığı 3. setini, yine 6-2’lik skorla getirmişti. “Acaba Serena’yı kırıyor mu?” sorusunun ömrü ise yeterince uzun sürmedi. Arka arkaya iki set maçı beklenen sonuç ile noktaladı. Muguruza muhtemelen o maçtan sonra şu soruları aklından geçirmiştir: İlk galibiyeti bir tesadüf müydü, bir daha onu yenebilecek miydi? İlk galibiyete tesadüf demek zor çünkü o maçta kuvvetli bir oyun ile Serena’yı pasifize etmişti. İkinci sorunun cevabı ise belki evet ama bir Wimbledon finali bunu öğrenmek için en ideal nokta kesinlikle değil.
Rüya galibiyetin üstünden geçen bir yıl bir ayın ardından, Garbine Muguruza kariyerinin ilk Grand Slam finalindeydi. Angelique Kerber, Caroline Wozniacki ve Agnieszka Radwanska gibi önemli isimleri geçmeyi başarmış ve finale yürümüştü. Kariyerinde kazandığı sadece bir WTA seviyesinde şampiyonluğu olan bu 21 yaşındaki genç kız, kendini bir anda Wimbledon finalinde bulmuştu. Rakip ise yine Serena Williams’tı. Eğer bu maçı kazanırsa, Muguruza’nın yaşı kadar Grand Slam şampiyonluğu olacaktı. Geride kalan üç Grand Slam’in şampiyonu olarak, sıradaki dördüncüyü kazanıp patentli ‘Serena Slam’ini tekrarlayacak ve Steffi Graf’ın muazzam 22’sine bir adım daha yaklaşacaktı. Henüz başaramadığı takvim yılı Grand Slam’ine de çok az kalacaktı. Bir maç, eğer Serena seviyesinde bir sporcuya bu kadar fazla şey ifade ediyorsa onu kaybetmesi imkânsıza yakındır. Muguruza kortta o sebeple şanssızdı. Oynadıkları dördüncü ve en önemli maç, tam beklendiği gibi bitmişti. 6-4, 6-4 Serena Williams…
Serena tarihin en büyüğü olmaya doğru adım adım yaklaşıyor. Hatta kimilerine göre çoktan oldu bile. Bu noktadan sonra Garbine Muguruza içinse yeni bir sayfa açılıyor. Artık o, Grand Slam şampiyonluğunu menzilinde görmüş bir tenisçi. Bu sefer ulaşamadı ama ulaşamayacağına dair bahis oynamak saçma olur. Kafa yapısı ise, diğerlerinin biraz da zorunlu edinmek durumunda kaldığı, ‘Serena’nın olmadığı yerde kazanmak’ olmamalı. Çünkü eğer tarihin en iyisi ile aynı dönemde oynuyorsanız, tarihe geçme şansınız çok daha yüksek demektir.