*ESPN’de Marc Stein imzasıyla yayınlanan bu yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
Siyah takım elbisesiyle kürsüye çıkıp bütün dünyayı şaşkına çevirmesinden kısa bir süre önce, menajerlerinden biri mühim bir hatırlatma yapmak için Magic Johnson’u kenara çekmişti.
Great Western Forum’daki mikrofonlara konuşmasından ve spor dünyasına kendi Kennedy Anı’nı yaşatmasından kısa bir süre önce Magic, global televizyon izleyicisine AIDS olduğunu söyleyeceğini belirterek Lon Rosen’ı şoke ediyordu.
O hafta sonunu hatırlayan Rosen, “O anın harareti içerisinde, ona AIDS olmadığını, HIV olduğunu hatırlatmak gerekiyordu” diyor ve ekliyor: “Bu ikimizin de konuyu ne kadar az anladığının bir kanıtı, o dönem gerçekten de hepimiz çok az bilgi sahibiydik.”
Dakikalar sonra milyonlarca insan bu ayrımın ilk kez farkına varmaya başladı. Magic mikrofonunun yüksekliğini makul bir noktaya çıkardı, gülüşleri içerisinde en bitkinini patlattı ve akabinde basın toplantıları tarihinin en unutulmaz cümlelerinden birini kurdu: “HIV virüsünden ötürü, Lakers’tan bugün emekli olmak zorundayım.”
Böylece NBA, Başkan Kennedy suikastı ya da Başkan Nixon’ın istifası veya Challenger Patlaması seviyesine ulaşabilecek tarihi bir anla tanışmış oldu. O dakikalar, Lakers PR direktörü John Black’in ifadesiyle “spor tarihinin en büyük basın toplantısı”ydı. Black, “Ve bugün hâlâ aynı fikirdeyim” diyor.
Ben de aynı fikirdeyim. Büyük bir kıvançla yaptığım bu meslekte geçirdiğim en unutulmaz gün buydu ve muhtemelen de öyle kalacak. “7 Kasım 1991’de neredeydin?” bu Pazartesi günü de sıklıkla duyacağınız cümlelerden biri olacak. Fakat bütün cevabımı işitmeden evvel, o basın toplantısı sırasında Forum Club’da olan şanslı ve şaşkına dönmüş yüzlerden biri olan bana zaman tanımalısınız.
Bu, 22 yaşında serseri bir gazeteci olarak Los Angeles Daily News gazetesinde çalışmaya başlayan benim aldığım ilk büyük NBA işiydi, tam zamanlı olarak NBA muhabirliği yapmama henüz üç sene vardı. O noktaya kadar bazı yaz ligi maçlarında çalışmıştım, birkaç ay evvel Lakers-Warriors play-off serisinde Washington Post adına görev almıştım fakat bütün bunları yaparken sıfatım üniversite öğrencisiydi. Mezuniyetimden yaklaşık 6 ay sonrasına denk gelen bu basın toplantısı ise benim için bambaşka bir seviyeydi. Basındaki en tecrübeli kalemler bile böyle bir açıklamaya onları hazırlayacak bir kariyere ve hayata sahip değildi.
Los Angeles’ta bir spor yayıncısı olarak çeyrek asrı deviren, AFL ve NFL’de oyuncu olarak geçirdiği kariyerden sonra CBS ve ABC’de çalışan Jim Hill, o açıklamayı değerlendirirken şu cümleleri kullanıyor: “O ânı şimdilerde anlatmak bile mümkün değil. Odada sağır edici bir sessizlik vardı.”
O dönemin NBA yöneticilerinden biri olan, şimdinin Golden State Warriors Başkanı Rick Welts, bir düzine meslektaşıyla birlikte Manhattan’da o gün kurdukları kamptaki hislerini şöyle ifade ediyor: “O gün basın toplantısını izleyen herhangi birinin bunu dünmüş gibi hatırlamama ihtimali yok. Ve o an, hiçbirimiz bunun iyi sonuçları olabileceğini hayal edemiyorduk.”
Rosen ve Black tarafından oluşturulan plan şuydu: Magic önce çevresine ve ligdeki dostlarına bu talihsiz haberi verecek, gelişme ortaya çıktıktan bir gün sonra ise tüm dünyaya duyuracakları bir basın toplantısı düzenlenecekti. Fakat sonra fazladan bir günleri daha olduğuna kanaat getirdiler, çünkü Magic’in pozitif çıkan HIV testi iki hafta boyunca ortaya çıkmamıştı.
Ekim ayı sonlarına doğru geçmek zorunda olduğu kapsamlı bir sağlık testi dâhilindeki HIV testi sonuçlarını doğrulamak adına 6 Kasım 1991’de girdiği ikinci test de Magic’in HIV virüsü taşıyıcısı olduğunu onayladı. Bir çarşamba günüydü ve ertesi sabah, Magic gerekli telefon görüşmelerini yapmaya dahi fırsat bulamamıştı henüz. Bu sırada Rosen ve Lakers yerel bir radyoda muhabir olan Randy Kerdoon’un, Magic’in spora veda etmek üzere olduğunu haber yapacağını öğrendiler.
Takip eden birkaç saatte olanlar kelimenin tam anlamıyla çılgıncaydı. Boş koltuk bulmak hiç yaşanmadığı kadar zor olacağı için muhabirler öğleden sonra 3’te başlayacak basın toplantısına birkaç saat önce gelmeleri yönünde uyarıldılar. Yine de bu uyarı, Los Angeles’a varmak için yeterli zamanları olduğunu düşünen muhabirlerin, Black’in “tarihin en devasa haberi” olarak nitelediği olayı takip etmek adına ilk uçağa atlamasına engel olmadı. Ancak Forum’un kapısında her biri güvenlik tarafından durduruldu. İtfaiye görevlileri, birkaç yüz kişi dolduktan sonra odaya girişlere izin vermediler ki zaten o odanın bunca insanı ağırlaması bile olağan dışıydı. Black, dışarıda kalmış muhabirlerden öfkeli telefonlar alsa da içeriye daha fazla insanı tıkması mümkün değildi.
Cep telefonlarının, internet ulaşımının ve hatta çağrı cihazlarının bile geniş kitleler tarafından kullanılacağı yılların çok gerisinde bir zaman diliminden bahsettiğimizi unutmayın. Ortalıkta dolanan ve doğrulanma fırsatı olan sınırlı miktardaki bilgi de Kerdoon’un haberini takip eden saatlerde Güney Kaliforniya’yı gizem ve paniğe bürüdü. Aradaki 20 yıla farklı bakış açılarından bakılabilir elbet ama basitçe YouTube’a girip ne kadar farklı zamanlardan bahsettiğimizi tahayyül edebilirsiniz. Magic’in kürsüde geçirdiği on dakikanın yalnızca tek bir linki mevcut ki o da şüphesiz birinin felaket hâldeki VHS kayıt cihazından CNN’in canlı yayınına aktarılmıştı.
Bugünkü imkanlar olmadan böylesine devasa bir haberi takip etmek göründüğünden de zor. Neyse ki L.A. Daily, Rick Vacek isimli hızlı düşünen bir spor editörüne sahipti. Vacek, yalnızca bir düzine muhabiri Inglewood’a yollayıp basın toplantısının her açıdan yansıtılmasını sağlamadı; ayrıca eşsiz bir adım atarak Forum’un karşısındaki Park Plaza Oteli’nde bulunan en büyük süiti kiraladı. Basın toplantısı biter bitmez, Daily News ekibi Forum’dan Park Plaza’ya akın edip süit dairesini kendi uydu merkezimiz haline getirdi. Bu sayede hepimiz yazmaya başlamadan önce yoğun saatteki Los Angeles trafiğinde sıkışıp kalmaktan kurtulmuş olduk.
Oradaki genç adamın görevi, NBA’deki 128 günlük korkutucu lokavt döneminin ortasında kalan David Stern tarafından 27 yıllık NBA komisyonerliği döneminin en zor günü diye nitelendirdiği anı haberleştirmekti.
Şaşkın kalabalığın çoğunluğu gibi benim de yapabildiğim tek şey, en kasvetli anlarda dahi Magic’in hâlâ nasıl Magic gibi davranabildiğine hayret etmekti. Korkularıyla yaşayan bir ölümlü olarak, olayın ağırlığını, Daily News’deki iş arkadaşım Ken Daley’nin “Yazına devam ederken yiyebilirsin” tavsiyesi üzerine sipariş ettiğim oda servisinden gelen yemeği yere dökerek yönetebilmiştim. Magic’in konuşmasını izlediğinizde şunu görürsünüz, hızlıca oyun kurucu pozisyonuna geçip sakince tüm soruları gitmeleri gereken yöne aktarıyordu. Magic, tıpkı Black’in herhangi bir basın açıklamasında yapacağı gibi, o dönem hepimizin bir ölüm cezası olarak gördüğü şeyin pençesindeki adam hariç odadaki herkes hakkında kaygılanıyormuş izlenimi yaratıyordu.
Magic o gün Jerry Buss’ın ofisine taşınma konusunda şakalar yapmış, kameraların içine bakarak bunu yeneceğini ve eğleneceğini söylemiş, HIV’ye NBA Finallerinden farksız bir muamele yapmıştı.
Lakers yöneticisi Jeanie Buss, “O güne dair hayatım boyunca unutamayacağım iki şey var” diyor: “Birincisi, Magic’in ne kadar cesur olduğu. Diğer herkes paramparça olmuştu ve o sarsılmamıştı, yüzünde herhangi bir korku belirtisi yoktu. İkincisi, daha önce babamı sadece bir kez ağlarken görmüştüm, annem öldüğü zaman. O gün ikinci ağlayışıydı.”
Rosen ise “Hayatımda ilk kez, gazetecilerin ağladığını görmüştüm” diyor.
En soğuk basın mensupları bile Magic’le duygusal bir bağ kurmaktan kaçamamıştı zira o bir avuç sporcunun başarabileceği şekilde çevresini etkilemişti. O yıllarda sahip olduğumuz görece ilkel teknolojiye rağmen, bu son dakika haberine en yakın şeydi, eğer bugün böyle bir açıklamayı yapıyorsa olsa Magic’in baş etmek zorunda olacağı Twitter’ı ve kamera takibini düşünemiyorum bile. 1991’de Magic’in tıbbi kayıtları takma bir isim altında saklı tutulmuştu. Basın toplantısından birkaç gün sonra sahte bir kimlikle Hawaii’ye bile gitmeyi başarmıştı. O dönem paparazziler de bugün sahip oldukları güçten uzaktı, o yüzden de Maui ziyaretinde Magic ve eşi Cookie sadece bir National Enquirer fotoğrafçısısıyla baş etmek durumunda kalmıştı. Basın toplantısından sonra ise sadece ünlü komedyen Arsenio Hall ile Sports Illustrated’dan Roy Johnson ve Jim Hill’e özel röportajlar vermişti.
Rosen, “İnsanlar Magic’ten alamadıkları şeyleri bulmak için çöp kutumu bile araştırıyorlardı” diyor: “Bana röportaj için para teklif edenler oldu. Fakat bugün gördüğümüz doymak bilmeyen çılgınlıktan eser yoktu. Ona huzur veriyorlardı.”
O 7 Kasım 1991 tarihi, NBA’in kapılarındaki genç bir gazeteciye Hollywood’un bile hayal edemeyeceği bir fırsat sundu. Forum Club’a geldiğim o öğle saatlerinde Earvin “Magic” Johnson’ın yavaşça yaşlanan kariyerin trajik sonuna geldiğini düşünüyordum. Lakin beş yıl sonra, kendimi aynı yere canlı, çok canlı bir efsane için dönerken buldum.
Ocak 1996’da Magic, Lakers formasıyla sahaya döndü. Erken emekli olduğu yönündeki düşüncülerinden sonra kendisine ikinci bir şans verdi. Lakers’ın yeni uzun forveti olarak -Ona Magic Mountain demeye başlamıştık- döndülten sonra yaptığı ilk şeylerden biri L.A. Times’tan Scott Howard-Cooper’a ve Daily News’den bana yemek vermek olmuştu. Magic bana ve Cooper’a ısrarla şunu belirtmişti, büyük geri dönüşünden sonra gittiği her yerde onu karşılayacak olan kaçınılmaz gürültünün içerisinde, Lakers ile sezon boyunca seyahat edecek olan Cooper ile bana her zaman ayıracak zamanı olacağını ifade etmişti.
Bu tahayyül bile edemeyeceğimiz bir şeydi.
Fakat o Magic’ti. New York Times yazarı Harvey Araton, bu eşi benzerine az rastlanır yıldızı çok isabetli bir şekilde “profesyonel basketbola çarpan en büyük pozitif enerji kaynağı” olarak tanımlayacaktı.
En karanlık gününde bile, Magic öyleydi.
İster onunla aynı takımda forma giyin, ister sadece onu takip eden bir gazeteci olun; Magic her zaman sizi beslerdi. HIV’den önce veya sonra.
*Magic Johnson, Socrates‘in tanıtım videolarında da başroldeydi.