27 yaşındaki genç, yeni görevi nedeniyle biraz heyecanlıydı. Milwaukee Hawks Başkanı Ben Kerner’la tanıştıktan sonra bu teklifi almış ve NBA takımının idari işlerinde yer almayı kabul etmişti. İkinci Dünya Savaşı esnasında ordudaki görevi sonrası devamlı sporla iç içeydi. Yerel boks maçları, beyzbol karşılaşmaları ve otomobil yarışları düzenlemekle epey meşgul olmuştu. Milwaukee’ye birkaç gün erken gitme kararı aldığında, yeni çalışma arkadaşları ile tanışıp, mesai gününe kadar ilişkileri yoluna koyma amacındaydı. Şehre vardı ve koç Red Holzman’ı aramaya başladı. Koç, Milwaukee Braves’in beyzbol maçındaydı. Bir süre sonra karşısına çıktı:
-Birkaç gün daha gelmene gerek yoktu.
-Personelle tanışmak istedim.
Holzman, yeni mesai arkadaşını tuttu, erkekler tuvaletine soktu ve aynaya bakmasını söyledi.
-Personel sensin!
Marty Blake’in yıllarını vereceği NBA kariyeri böyle başladı…
Blake, 1954 yılında Milwaukee Hawks’ın tabiri caizse her şeyiydi. İmkânlar kısıtlıydı, NBA bugünkü gibi muhteşem bir organizasyon değildi ve Holzman’ın saha kenarı işleri dışında her konuyla kendisi ilgilenmek durumunda kalıyordu. Uzmanlık alanına girişi ise, sezonun ilk maçından sonra oldu. Minneapolis Lakers’ın önemli isimlerinden Frank ‘Pep’ Saul, o sezon başında takasla Hawks forması giymeye başlamıştı fakat sezonun daha ilk maçında, kariyerini bitirecek sakatlığı yaşadı ve ayağını kırdı. Blake, gördüğü boşluğu değerlendirme zamanının geldiğini hissetmişti.
“O zamanlar kimse gözlemcilikle uğraşmıyordu. Bundan daha iyisini yapabileceğimizin kararını böyle almıştım” NBA takımları, o dönemlerde draft işini; spor dergileri, yerel kolej müsabakaları ve sezon sonunda Madison Square Garden’da oynanan National Invitational Tourney maçlarıyla halletmeye çalışıyordu. Blake, beyzbolla ilgilendiği dönemden tanıdığı bir arkadaşının tavsiyesiyle, 28 dolarlık otobüs biletini aldı ve Fort Leonard Wood, Missouri’deki ordu turnuvasının yolunu tuttu. İlerleyen yıllarda NBA’e Boston formasıyla kazanacağı 10 şampiyonlukla damga vuracak Sam Jones’u ve uzun yıllar parkelere 76ers formasıyla çıkacak Al Bianchi’yi bu seyahatinde keşfedecekti…
Aynı döneme rastgelen ‘define avı’ maceralarından birinde ise NBA tarihini değiştirecek bir uzunla karşılaşmıştı. “İzlediğim pivotların drop step teriminden ne kadar habersiz olduğu dikkatimi çekmişti. Topu alıp, bir saniye bile beklemeden hemen potaya fırlatıyorlardı. ‘Post sanatçısı’ genç bir pivot ise oyunu değiştirebilirdi. Bill Russell’ı ilk gördüğümde; çabukluğu, derslik drop step’leri ve savunmadaki hamleleri, beni etkilemişti.” Russell’ın bıraktığı etki, draft’a da yansıyacaktı. 1955’te St Louis Hawks adını alan takım, 1956’da birinci tur ikinci sıradan Bill Russell’ı draft etmişti. Fakat daha sonra Celtics’in All-Star oyuncuları Ed Macauley ve Cliff Hagan takasında Russell kullanıldı ve kazanan Red Auerbach oldu. Hawks, Macauley ve Hagan gibi iki önemli parça ve Bob Pettit’in liderliği ile 1958’de NBA şampiyonu olurken; Auerbach, yeni fenomen uzunu Russell ile dokuz şampiyonluğa imza atacaktı…
Marty Blake, toprağı eşelemeye devam ediyordu. Takımı için ilk büyük hamleyi 1960 Draft’ında yaptı. Hawks, Lenny Wilkens’ı ilk hakkında seçti ve Hall of Fame’e girecek olan oyun kurucu profesyonel âleme ilk adımını attı. 1960’lardaki diğer iki önemli keşfi; Jeff Mullins ve jump shot sanatçısı ‘Sweet’ Lou Hudson’dı…
1968 yılında Kerner takımı sattı ve Hawks, Atlanta’ya taşındı. Yeni şehri heyecanlandırma işi ise Blake’e kalmıştı. 19 tur ve 239 oyuncuyla tarihe geçen 1970 Draft’ında Atlanta Hawks’ın üçüncü sıradan seçtiği isim, Blake’ın uzun yıllar gurur kaynağı olacak ‘Pistol’ Pete Maravich’ti. Blake, Pistol ile görevini yapmıştı ama uzun yıllar sonra değeri anlaşılacak bir işe daha imzasını atmaktan geri kalmamıştı. İlk önce 10. turda Meksikalı Manuel Raga sonra da 11. turda İtalyan Dino Meneghin’i seçti. Ignis Varese ile İtalya Ligi ve Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanan iki oyuncudan Raga, NBA’e draft edilen ilk uluslararası basketbolcu, Dino Meneghin ise ilk Avrupalı olmuştu.
Marty Blake ve ortağı –ilerleyen yıllarda NBA efsanesine dönüşecek yönetici- Pat Williams, Avrupa basketbolunun NBA’e bir şeyler katabileceğinin farkındaydı ama bunu faaliyete geçirmeyi başaramamışlardı. Raga ve Meneghin, 1970’lerin başında Varese ile Avrupa basketbolunun zirvesine çıktılarsa da hiçbir zaman NBA’de parkelerde boy gösteremedi. Pat Williams, yıllar sonra yaptığı bir söyleşide bunun nedenini şöyle açıklıyordu: “Kontratlarını almak için 35 bin Dolar gerekiyordu ve bizim 35 bin dolarımız yoktu!”
Blake’in sonunu getiren de bu maddi kriz oldu. Maravich’in ücreti, yöneticileri ve diğer oyuncuları rahatsız etti. ‘Jumping’ Joe Caldwell, ona yakın bir ücret istedi ve sonunda takımdan ayrıldı. “Benim işim rakamlarla değil” diyen Marty Blake de, bu gibi olaylarla boğuşmaktan bıktığını söyleyerek Hawks kariyerini noktalamıştı.
Sıradaki durak, rakip lig ABA oldu. Pittsburgh Condors takımı ile bir sezon geçirdi ve oradan ayrıldıktan bir süre sonra kendi scout şirketi Marty Blake and Associates’i kurdu. NBA için ilerleyen yıllarda büyük bir yetenek havuzuna dönüşecek PIT’i (Portsmouth Invitational Tournament) keşfetmesi de aynı döneme denk geliyordu. 1953’ten beri düzenlenen, kolejden seçilen basketbolcuların yer aldığı organizasyon, profesyonel âlemde pek de iplenmiyordu.
Marty Blake ve Bob Ferry, 1972’de buranın scout’un nirvanası olduğunu anladı ve takım gözlemcilerini davet etti. Dave Cowens ve John Lucas, ilk meyvelerdendi. Rick Barry, Earl “The Pearl” Monroe, John Stockton, Dennis Rodman ve Tim Hardaway burada parlayan yıldızlardan olacaktı. Blake’in PIT keşiflerinden en ihtişamlısı ise Scottie Pippen’dı. 1979’dan 1990’a kadar Atlanta Hawks’ta GM görevi yapan Stan Kasten, Pippen keşfini şu sözlerle anlatıyor: “Sizi temin ederim Blake bize Pippen’ı gösteren kadar Scottie Pippen’ın kim olduğunu bilmiyorduk.”
ABD’de iyiden iyiye kendini kabul ettiren Marty Blake, 1976’da ABA ve NBA’in birleşmesi ile Scout Birimi Başkanı olarak görevlendirildi ve 1980’lere yeni bir hammadde kaynağı bularak girdi. Matt Winick ile 1982 senesinde Pre-Draft Camp’in ilk adımını attılar. Winnick, bugün bile NBA draftına etkisi olan organizasyonun ilk yılına dair şunları hatırlıyor:
“Marty’nin Chicago’da tanıdıkları vardı ve Illinois’da bir salon ayarlamıştı. Otelleri, formaları, çantaları ve diğer malzemeleri hazırladık ve ilk sene böyle başladı. Long Beach State’i çalıştıran aynı zamanda NABC (Ulusal Antrenörler Birliği) Başkanı olan Tex Winter’ı da davet etmiştik. Kentucky ve USC’de oynayan guard Dwight Anderson, son anda katılamayacağını belirtti. Tax’e, tanıdığı birinin olup olmadığını sorduğumuzda, kendi takımında da oynayan, Chicago’da yaşayan bir guard tanıdığını söyledi. Biz de davet ettik. Bu, Craig Hodges idi.”
Hodges, o sene üçüncü turdan seçilecek ve birkaç sezon sonra üçgen hücumun mucidi Tex Winter’la yolları bir kez daha kesişecekti. Şutör Hodges’ın kariyer özeti; Jordan’ın Bulls’u ile kazanılan iki şampiyonluk yüzüğü ve üç sene üst üste kazanılan All Star Üç Sayı Yarışması birinciliği olacaktı…
Marty Blake, uzmanlığını 1980’lerde de sürdürdü; Terry Porter, Karl Malone ve Joe Dumars gibi isimlere NBA yolu açtı. Gözlem yeteneği kadar raporlarındaki esprili üslupla da iz bıraktı. 20 sayı ve bir rebound ile oynayan kolejli bir oyuncu için: “Tebrikler! Bir ölüden bir fazla rebound aldın.” yorumu bunlardan biriydi. Greg Marecek’in 2006’da kaleme aldığı Full Court: The Untold Stories of the St. Louis Hawks kitabında, Blake bir kez daha ‘ilk’ olmasının altını çiziyordu. “Draft için oyuncu eşeleyen tek kişi benim. Benim dışımda kimse sahaya inmiyordu.”
7 Nisan 2013’te kalp krizinden hayata veda ettiğinde, lakabı ‘Godfather of the NBA Draft’ idi. NBA’in eski patronu David Stern, “NBA takımlarına scout’un değerini anlatabilme hususunda rolü büyüktü. Blake, sadece NBA’e mal edilemez ama basketbola olan hizmetleri olağanüstüydü. Sonsuza kadar ona minnettar kalacağız” sözleriyle Blake’i uğurladı. Meslektaşı Stan Kasten ise Blake’in keşif kabiliyeti için şunları söylüyordu: “Üçüncü ligden bir oyuncu belirlemişse bile emin olun ki o oyuncuyu görmeniz gerekirdi. Eğer bir oyuncunun ümit vadettiği kararını vermişse, o oyuncu her zaman gerçek bir yetenek olurdu. Marty Blake, Word’den önceki veri tabanımızdı!”
Uluslararası basketbolcular için NBA’de kabul görme miladı; Drazen Petrovic, Arvydas Sabonis, Vlade Divac ya da Sarunas Marciulionis ile başlıyor bugünlerde. Belki de o 35 bin Dolar Hawks’ın elinde olsaydı, mihenk taşını 1970’e çakmamız gerekecek ve Meneghin ile Raga’nın yanına başroldeki ismi ekleyerek hikâyeyi yazmaya başlayacaktık: Marty Blake. Tıpkı keşfettiği diğer büyük yıldızlarda olduğu gibi…