Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

GenelHak Talebi

Socrates'in 32. sayısında ana konu: Eşitlik. Girişte Caner Eler'in kaleminden Türkiye Ampute Milli Futbol Takımı var.

“Hakiki eşitlik herkese aynı şekilde davranmak değil, herkesin farklı ihtiyaçlarıyla eşit şekilde ilgilenmektir.”
Terry Eagleton

Ben bir engelliyim. 2001’de hastalandıktan sonra 2014’e kadar kanedyenlerle yani bir çift değnekle yaşadım. 2014’te de sağ bacağım diz üstünden ampüte edildi. 2015’ten bu yana da protez ile yürüyorum. Farkındayım, yazıya bir ‘Adsız Alkolikler’ toplantısına başlar gibi girdim. Fakat yandaki illüstrasyonun konusu olan karenin hikâyesini anlatabilmem için bunu söylemem gerekiyordu. John Berger, Bir Fotoğrafı Anlamak adlı denemesinde fotoğrafın eşsiz gücünü tek bir anı yakalamasından, yani gözle görünür sınırlılık hâlinden aldığını söyler. “Gösterdiği şey, gösterilmemiş olanı akla getirir” diye açıklar bunu. Berger’e göre, mevcut olanla olmayan arasındaki yakın ilişki herhangi bir fotoğrafta hemen dikkati çeker. Buz, güneşi; keder, trajediyi; tebessüm, hazzı; beden, aşkı diye ilerler gider…

Bu karede de Ampute Milli Takımı’ndan Barış Telli, Avrupa şampiyonluğunu kutluyordu. Mevcut olan buydu. Hâlbuki çok daha fazlasını anlatıyordu o kare; iki kolu iki bacağına dönüşüyordu ki hiç de kolay değildir bunu yapmak. Değnek kullanmaya başlamak ve denge kurarak yürümek bile ayrı bile meseledir. İlk başta avuç içleriniz ve parmaklarınız acıdan harap olur. Dışarı çıkarsınız, hayat boyu dağ tepe aşar gibi hissedersiniz Türkiye sokaklarında. Sırf kurallara uysun diye sağa sola komik rampalar yapılmıştır. Üstelik dünyada sadece fiziksel engelli de yoktur. www.buradaengellendim.com adresine girerseniz çok fazla örnek görebilirsiniz. Hastane girişlerinde bile yerler mermerdir. Yağmur yağsa ya da yere bir şey dökülse kayar düşersiniz. Sonra size karşıdan karşıya geçerken yolu yavaşlattığınız için “Niye evinde oturmuyor bu hâlde?” derler. Bir süre sonra ellerinizdeki yaralar artık nasır bağlar. Acımıyordur. Artık amuda bile kalkarsınız. Bir noktada da siz nasır bağlarsınız. Hayatı tersine döndürürsünüz. Artık engelleri aşmak üzerine kurarsınız dünyayı. Engel gibi gözüken taraflarınız, gücünüz hâline gelir.

1993 yılında dört yaşındayken sokakta top oynadığı sırada geçirdiği bir trafik kazası sonucu sağ bacağının alt tarafını kaybeden Barış Telli de o güce sahip olanlardan. Barış, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ‘Antrenörlük’ bölümünden mezun oldu. İki yılın sonunda, bedensel engelli ilk beden öğretmeni olarak Gaziantep Zeliha Zilyan Kız Anadolu Lisesi’ne atandı. 2015’te verdiği bir röportajda şunları söylüyordu: “Yapmak istediğim şey, insanların bakış açısını değiştirmek. Bunun yolu öğretmenlikten geçiyor. Hayat insanın önüne birçok zorlu engel çıkartıyor. Ben de öğrencilerime hiçbir engelin aşılamaz olmadığını göstermeye çalışıyorum. Ben mücadele ediyorsam herkes mücadele edebilir.”

Osman Çakmak, Feyyaz Gözüaçık, Alican Kuruyamaç, Rahmi Özcan, Selim Karadağ, Muhammed Yeğen, Serkan Dereli, Fatih Şentürk, Fatih Karakuş, Kemal Güleş, Ömer Güleryüz, Mehmet Yunsur… Aynı Barış gibi, onların da kendi hikâyeleri var. Hepsi de birer cesaret ve ilham kaynağı.

Peki, Türkiye’de nüfusun yüzde 12’sini oluşturan engellilerin hayata katılmalarına ne kadar imkân tanınıyor? Onlara ait, ayrı bir izole alan değil istenen; ‘normal’ kabul edilen insanlarla bir arada yaşayabilecekleri, yardım almayıp hayatı paylaşacakları bir eşit haklar ortamı. Engellilerin maruz kaldığı birçok adaletsizlikten söz edilebilir. Eğitim hakkı, elbette bunların en önemlisi ama sporun da bu noktada yadsınamaz bir rolü var.

Bu konuda daha önce Socrates’e röportaj veren ve engelli sporuna büyük katkıları olan Celal Karadoğan şunları söylemişti mesela: “Bizimle çalışan gençler; her şeyden önce kendi haklarını savunabilen, engellilik meselesine günah-sevap değil de insan hakları açısından bakan kişiler. Şimdi, şuradan düşsem ‘Acaba biri gördü mü?’ düşüncesine kapılabilirim. Ama basketbol sahasında tek derdiniz; kalkıp o sandalyeye yeniden oturmak ve o topu geri almak. Bu çok güçlü bir his. Spor, engelli gençlerin kendilerini eşit hissetmelerini sağlıyor.”

Aştığınız yolların sonunda sizin bir ‘engelli’ olarak görünmenize kaynaklık eden şey de vücudunuz değil, diğer insanlar hâline geliyor artık. Ampute Milli Takımı şampiyon olduğunda ilk kez bir başarı elde etmiyordu. Ancak Türkiye, başta A Milli Futbol Takımı olmak üzere başarısız bir dönem geçirirken bu takımın çok kıymetli hikâyesiyle kendine geldi. Tabii bu olayı sadece -amiyane tabirle- başkalarına sallamak için kullananlar ya da propaganda aracı olarak görenler de oldu ki bu, o sporculara yapılabilecek en büyük saygısızlıktı muhtemelen. Hayatları boyunca verdikleri emeğe karşı bir hakaretti hatta.

Hayata katılmaları için yeterince donanımlı bir ortam sunmadığımız ve göstermelik rampalar yaparak ilgilendiğimiz insanlara sarıldık dört elle. Evet, mutluluk, umut ve ilham kaynağı olmalarında sorun yok. Peki ya sonrası? Bu takıma veya tıpkı onlar gibi eşit hissetmek isteyen diğerlerine sunduğumuz bir imkânlar sistemimiz var mı? Eşit hayat hakkını işler hâle getirebilecek
miyiz? Yoksa geçici bir mutluluk muydu bu?

Celal Karadoğan’a döneceğim yine… O, tekerlekli sandalye bağışı için iyi niyetle yapılan ‘Mavi Kapak’ kampanyasında ilköğretim çağındaki çocuklara kapak toplatılmasını doğru bulmuyordu. Zira bu yöntemle engelliler ve 10-11 yaşlarındaki çocukların ilk karşılaşması, yardım temelli bir kampanya üzerinden oluyordu. “Bunun neresi kötü?” diyebilirsiniz. “Sizce böyle başlayan bir ilişki, ne kadar eşit ve sağlıklı olabilir?” diye soruyordu Celal. O kapakları toplayan çocukların 18 yaşına geldiklerinde acıyarak yardım ettikleri birine âşık olmaları hayli güç değil miydi mesela? Onları nasıl eşit görebilirlerdi ki? Hiç bu açıdan bakmış mıydınız? Bir fotoğraf anlatır belki…

Bu sayı; genelde güçlünün yanında duranın ‘daha eşit’ olduğu bir yerde yaşamasına, adaletin sadece sözde kaldığı ve keyfi olduğu bir girdabın içinde sürüklenmesine rağmen, kendine dayatılan bu yaşamı reddeden, eşitliği, adaleti ve vicdanı, pusulası hâline getirenler için…

[mailerlite_form form_id=2]

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Hayal Kuran Herkese

Hayal Kuran Herkese

3 sene önce
Neno

Neno

3 sene önce
Sözlü

Sözlü

3 sene önce