Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

BisikletBir Destan Olarak GIRO

2015 İtalya Bisiklet Turu başlıyor. Hangi isimler favori ve doğa bu sefer nerede, ne zaman, kimlerden başrolü çalacak?

2014 İtalya Bisiklet Turu, tarihe farklı açılardan adını yazdırdı. O açıların çoğu Kolombiyalıları ilgilendiriyor. Yarış içerisinde ilk hafta genel klasmanda liderliğe yükselen Rigoberto Uran, Giro d’Italia’da pembe mayo giyen ilk Kolombiyalı olmuştu. Uran’ın vatandaşı Nairo Quintana ise tartışmalı Stelvio etabıyla birlikte hayata dönmüş, Latin Amerika’nın bisiklet tutkunu ülkesinden çıkıp Büyük Tur kazanan ilk isim olmuştu. Aradaki ‘tartışmalı’ kelimesi ise yine bu zaferle birlikte tarihe kalmıştı.

Televizyonunu yeni açanlar için hatırlatmak gerekirse karlar altında yapılan o malum etapta büyük tehlikeler doğurabilecek Stelvio inişinin yarış içerisinde nötralize edildiği, atak yapılmadan geçileceği haberleri gelmiş, birçok takım bu yüzden yavaşlamıştı. Onlardan biri Rigoberto Uran ve takımıydı. Daha sonrasında aslında etabın normal seyrinde gittiği, organizasyonun nötralize etmediği duyurulmuştu, bizzat görevliler tarafından. O hengamede yarışına devam eden Quintana, Pierre Rolland gibi başka takım liderleriyle birlikte atağını yapmış, günün sonunda genel klasmanda büyük avantaj kazanmıştı. O gün, daha sonrasında da çok konuşulmaya devam etti. Giro’nun devamında gösterdiği performans Quintana’nın yarışı en çok hak eden isim olduğunu kanıtlıyordu fakat bir yandan da o karlı iniş, son yıllarda İtalya Bisiklet Turu’nun kafamızda işgal ettiği yere dair her şeyi anlatıyordu.

Bisiklet, doğa koşulları ile yaşamak zorunda olan bir spor. Artısıyla eksisiyle. Belki de bu yüzden pist bisikleti birçoklarına çekici gelmezken yol bisikleti peşinden milyonları koşturuyor. Zira dış etkenleri kapının dışında bıraktığınızda ortaya çıkan şey tekdüze bir yarıştan fazlası olmuyor. Bisiklet, bilhassa yolda olanı, eski çağlardan kalan kiliseleriyle, yol üstünde geçilen tenha kasabalarıyla, çaprazdan esen rüzgarıyla, bir anda bütün yarışın ritmini değiştirebilecek doğasıyla güzel. Yağmur yağdığında üstü kapanacak bir kort burada yok, o yağmur, bazen kar tam kafanıza kafanıza yağıyor ve ne yaparsanız yapın, geri kalan 150 kilometre sizi bekliyor.

Tahmin edilemezliği, her şeyin bir anda değişebilme ihtimali bir anlamda bu sporu çekici kılan etkenlerin başında geliyor. Ve son yıllarda Giro, takvimin en kapalı kutu turu. Abartmayalım, anlık değişimlere en açık olanı diyelim. Ryder Hesjedal’ın 2012 Giro’daki genel klasman zaferi bunun en özel örneği. Kanadalı bisikletçinin İtalya’da şampiyon olduğu yıl, Fransa Bisiklet Turu’nu Bradley Wiggins kazanmıştı. O sene, neredeyse sekiz ay öncesinden Wiggo’nun en büyük sarı mayo adayı olduğu belliydi. En ince ayrıntısına kadar planlanmış programı ve hataya yer bırakmayan çalışmasıyla. Bir sene sonra sezona formda giren Chris Froome aylar öncesinden favori gösterildiği 2013 Fransa Bisiklet Turu’nu almıştı.

Elbette, bütün bunlar Fransa Bisiklet Turu’nu ya da benzer seyirde ilerleyen yarışları sıkıcı ya da çekilmez yapmadı, yapmıyor. Sadece Giro, son yıllarda Tour’a göre hep daha olaylı, daha tartışmalı ve daha güzel oldu. Cadel Evans’ın 2010’da kazandığı yedinci etap da, Vincenzo Nibali’nin 2013’te karlar ve sisler arasından çıktığı Tre Cime di Lavaredo finişi de, Michael Matthews’un geçen sene aldığı altıncı etap da hafızalarda yer edindi. Bazen aklımızdan çıkmayan kazalarda, bazen unutulmayan bu zafer fotoğraflarında, doğa arkadaydı. Bütün tahmin edilemezliği, geçiciliği ve ihtimaller deniziyle.

Peki 2015 İtalya Bisiklet Turu’nda neler olacak? Öncelikle, açık bir şampiyonluk adayı yok. Alberto Contador en büyük favori lakin Bask Turu’ndan beri gerçekten formda olduğunu görmedik. Onun tersine, Richie Porte ise çok iyi durumda. 2012 Wiggins, 2013 Froome modeli gibi gitti şu ana kadar, karşısına çıkan her şeyi kazanarak. Fakat onlardan farkı, genelde büyük sahnede duvara çarpan bir isim olması. Uran ise ikisinin ortasında. Dengeli, etkileyici olmayan, normal bir sezon geçiriyor. Başka? Fabio Aru var. Sakatlıklarla, hastalıklarla boğuştu bütün sene. Yani, kağıt üzerinde baktığınızda dört aday arasında gidip gelen fakat hiçbirinin tam olarak öne çıkmadığı bir yapı var ortada. İkincisi, zaten İtalya Bisiklet Turu asla o kağıttan ibaret olmaz. Orada ne yazarsa yazsın, her şey ilk gün pedalların çevrilmesiyle başlar ve önceden konuşulanlar sadece birer fon müziği olarak kalır.

Bu yüzden 2015 Giro d’Italia’yı farklı bir gözle izleyeceğiz. Büyük konuşmadan, kimseye garanti vermeden, gün gün giderek. Yarışanlar gibi izleyenler de artık üç haftalık turların ne anlama geldiğini kavramış durumda. En azından kıyısından köşesinden de olsa o his seyircilere de geçiyor. Nasıldır bu turlar? Yarışılır, yatılır, kalkılır, yeniden yarışılır, bütün o rutin içerisinde büyüleyici ve sarsıcı bir şeyler vardır. Son sürat giderken lastiğin seni yarı yolda bırakabilir, peloton içerisinde bir anda sebebi olmadığın bir kazanın faturası olursun, ya da yola atlayan bir seyirci seni şampiyonluktan edebilir.

Bunlar içerisinde en etkili olanı ise yine doğa olacak. Bu sene Uluslararası Bsiklet Birliği’ne baskı yapan bisikletçiler “Extreme Weather Protocol”un Giro’dan itibaren uygulanmasını istediler, bu arzuları da kabul edildi. Birçok etapta, yarış sabahı, bisikletçilerin ve yetkililerin hava durumunu tartışmasını ve buna uygun kararlar almasını bekleyebiliriz. Ama ne kadar önlem alırsanız alın, Giro’yu yüzde yüz steril ve rahat bir yarış yapmanın imkanı yok. Zira bu yarış, zamanında Roland Barthes’ın Tour için söylediği gibi Homeros’a yakışır bir destan. “Odysseia’da olduğu gibi yarış burada hem bir sınavlar gezisi, hem de yeryüzünün sınırlarının araştırılmasıdır.” Yeryüzünün sınırları araştırılırken birkaç atak gelir, birkaç favori tökezler ve her sene İtalyan yayıncılardan kaynaklanan sorunlar nedeniyle birkaç etabı izleyemeyiz. Böyledir Giro’nun destanı, içinde Moliere’e de rastlanır.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

1159 Gün

1159 Gün

3 sene önce
İstasyon

İstasyon

4 sene önce
Rüya Gibi

Rüya Gibi

4 sene önce