Haberleri görmüşsünüzdür. Sepp Blatter ve Michel Platini, FIFA Etik Komitesi tarafından sekiz yıl futboldan men edildi. Mayıs ayında FIFA bağlantılı dokuz yetkilinin İsviçre’de gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, geçen ay başka tutuklanmalarla sürmüştü. Şimdi de dünya futbolunun en tepesindeki iki isim, ağır bir cezayla karşı karşıya. Sebebi, 2011’de Blatter’den Platini’ye yapılan ödeme. Yani, 2 milyon İsviçre Frankı. Şimdi noktaları geriye doğru birleştirme zamanı.
Herkes, düşüşün başlangıcını bulmak için elinden geleni yapıyor. FBI’ın işin içine girmesini noktaların başına koyanlar var. Kimileri ise 2012’de Amerikalı Eski Federal Savcı Michael Garcia’nın hazırladığı 400 sayfalık soruşturma raporunu sonun başı olarak görüyor. Tahmin edebilirsiniz, kimileri de 2018 Rusya ve 2022 Katar’ın açıklandığı günü kilometre taşı kabul ediyor.
Daha romantik bir an seçebiliriz. Mesela Sepp Blatter’in ikinci kez FIFA Başkanı seçildiği 2002’ye dönebiliriz. İsviçreli, bir basın toplantısı düzenliyordu ve daha sonrasında yıllar boyu onun düşmanı olacak İrlandalı gazeteci Andrew Jennings de o gün odadaydı. Başkanın konuşması bittikten sonra mikrofonu eline aldı ve şu soruyu yöneltti: “Herr Blatter, hiç rüşvet aldınız mı?” Cevap, hayırdı. Jennings istediği manşeti almıştı. Ama o günkü tek kârı bu olmayacaktı. Yarım saat sonra bir FIFA yetkilisi ona büyük bir klasör teslim edecekti. İçinde futbolun tepesinde dönen şaibeli işlere dair sayfalarla dolu büyük bir klasör. Bu hikâyenin “Derin Kulak”ı orasıydı ve bugüne dek uzanan savaşın ilk adımları da orada atılmıştı.
İrlandalı gazeteci, yakın zamanda bunları Washington Post’a verdiği bir söyleşide anlattı. Ama esas olarak öncesinde yaptıkları değerliydi. Üç kitap yazdı, FIFA’nın içinde Joao Havelange’dan Sepp Blatter’e uzanan süreçte neler döndüğünü anlattı ve 2009’da bir başka çizgi değiştiren telefon aldı. Bu kez karşısında Amerikan aksanlı üç yetkili vardı. FBI soruşturmasının ilk adımlarının atıldığı buluşma…
Bu tip büyük skandalların izlediği süreç genelde benzerdir. İlk başta çıkan ses, gürültünün içinde kaybolur. Her şeyden önce “çatlak ses”tir bu. Sonra, yavaş yavaş kamuoyunun dikkatini çekmeye başlar. Adını gizli tutmak isteyen bazıları o sese yeni belgeler ve kanıtlar sunar. Öteki gazeteciler duyma yetilerini yeniden kazanır. Çatlak ses ana akımda normalleşir ve tepedeki gücün devrilebileceği anlaşıldığında ilk hamleler başlar. Bu süreç çok karmaşıktır, sonunda her zaman zafer umudu yoktur ve hep uzun solukludur. Bir gecede, hiçbir belge sizi nihai sonuca götürmez.
Bu yüzden işin sonuna geldiğinizde “Neden bu kadar uzun sürdü?” sorusunu yöneltirsiniz. Neden bu kadar geç farkına varıldı/vardık? Bunun yanıtını bulmak mümkün değildir. David Walsh, Lance Armstrong’un performansının şüpheli olduğunu iddia ettiğinde yıl 1999’du. Nihai ceza, 2011’de geldi. James Hansen, Amerikan Kongresi’nde dünyanın küresel ısınmanın pençesine doğru yuvarladığını anlattığında takvimler 1988’i gösteriyordu, devletler gerçek ve kolektif bir adım atabilmek için 2015’i bekledi. Amerika Birleşik Devletleri’nde siyasetçiler senelerdir silahsızlanmaya karşı uğraşan milyonlarca insanı izliyor, hiçbir adım atılmıyor ve her hafta başka bir manyak bir okula dalıp çocukları öldürüyor.
Bu anlamda eksikliğini hiç hissetmediğimiz tek şey bilgi. Veri havuzunda yığılıyoruz. Bu skandalların daha doğuşunda önümüzde istemeyeceğimiz kadar belge vardı. İhtiyacımız olan bunu ana akım medya organlarına, kamuoyunun önüne taşıyabilecek bir güçtü. Bunu da bulmak, takdir edersiniz ki, pek kolay değil. David Walsh da Andrew Jennings de hayatları boyunca uğraşabilir, yine de hiçbir sonuç görmeden dünyadan gidebilirlerdi. Şanslılar. Belki de FIFA’da işlerin bu noktaya gelmesi, Blatter’in iddia ettiği üzere, ABD-Rusya ilişkilerindeki gerilim.
Sepp Blatter’in bugünkü konumuna erişmesini sağlayan ilk isim, bilindiği üzere, Joao Havelange’dır. Brezilyalı eski yüzücü, genç yaşta keşfettiği ve yakınında tuttuğu İsviçreli’ye uzak diyarları işaret eder. Blatter, 1998’de futbolun bir numarası olduğunda yol haritası açıktır. Hedefi de oyunu globalleştirmektir. Bugün, FIFA’nın üyelerinin sayısı Birleşmiş Milletler’den 18 fazla.
Kimileri 15 yılda futbolu başka bir noktaya taşıyan Blatter’in diktatör olduğunu söylerken, kimileri ise onun katkılarının tarihsel anlamda ilerleyen yıllarda daha iyi anlaşılacağını iddia ediyor. İsviçreli’nin futbolu kontrolü üzerine Bloomberg‘de çıkan yazıya konuşan Cook Adaları’ndan Lee Harmon da buna atıfta bulunuyor ve şu ifadeleri kullanıyor: “Blatter başkan olmadan üye federasyonlar FIFA’dan ne kadar yardım alıyordu? Sıfır. Bu neden Blatter’e oy verdiğimizi açıklamaya yeter mi?”
Bu sadece FIFA ile çıkar ilişkileri olan ülkelerin belirttiği bir nokta değil. Azınlıkta kalsalar da bazı yazarlar da bu görüşün destekçisi. Kuvvetli kalemlerden Philippe Auclair, “FIFA’nın dağılışını isteyenler ne dilediklerinin farkında değil. Eğer FIFA’nın sonu gelirse, bu futbolu yönetimsiz bırakır” ifadelerini kullanıyor ve kendini temiz kuruluş olarak konumlandıran UEFA’nın da en az FIFA kadar problemli olduğunu belirtiyor. Fransız gazeteciye göre bütün hatalarına rağmen Blatter futbolun yayılması için önemli hamleler yaptı ve futbol dünyası bütün kirini İsviçreli üzerinden temizlemeye çalışıyor.
Blatter’in yolsuzluk iddialarıyla ilk buluşması ise 1998 yılına dayanıyor. İsviçreli, Havelange sonrası başkanlığa adaylığını koyduğunda rakibi İsveçli Lennart Johansson’du. Seçim, İsviçreli’nin zaferiyle bitti. Rakibinin çığlığını ise pek duyan olmadı. Blatter’in seçim öncesi Afrikalı delegelere 50 bin dolar ödediği iddia ediliyordu. Johansson, bunun güvenilir kişiler tarafından perde arkasında dillendirildiğini iddia etti. FIFA bu iddiayı hiç araştırmadı.
Daha sonra, işler rayından çıktı. 2002’den beri kaç para kazandığı resmi olarak açıklanmayan Blatter, çevresindekilerle birlikte yıkılmayacağını düşündüğü bir rejim kurdu. Yatırımlarını Asya, Afrika ve Okyanusya’ya yöneltti, birçok ülkeyi kendisine mecbur kıldı. FIFA yetkilileri her gittikleri ülkede başbakan gibi muamele gördüler, beş yıldızlı otellerde, bol sıfırlı harcamalar yapıp iktidar alanlarını genişlettiler. Ve Haiti depremi sonrası Haiti Futbol Federasyonu’nun başına gelenler gibi, birçok sözlerini de tutmadılar.
Aslında başlığı böyle atmak çok iddialı. Futbol, bitmiş değil. Daha fazla para kazanmaya ve kazandırmaya devam ediyor. Blatter ve Platini’ye verilen cezalar sıradan izleyicinin televizyonu açıp akşamki maçı seyretmesine engel olmayacak. Lakin kucağınızda böyle bir sorun varken daha fazla gözlerinizi kapayamazsınız. Bu, idare edebileceğiniz ya da kontrol altına alabileceğiniz bir sorun değil. Bisiklet bunu yapmaya çalıştı, başaramadı, çöküşün eşiğinden dönmeye çalışıyor. Atletizm, şimdi idare etmeye uğraşıyor ve duvara çarpmayı yavaşlatmaktan başka bir çaba harcamıyor. Sıra, futbolda.
Ve FIFA Etik Komitesi’nin bu kararı henüz buzdağının görünen tarafı. Belki de Herr Blatter ve çevresinin esas endişelenmesi gereken isim Loretta Lynch. Amerikalı ünlü avukat, FBI’ın ilk tutuklamalarından sonra yaptığı açıklamada futbolu yönetenlerin Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere, yaptıkları yolsuzluklara değinmişti. Şimdi top o tarafta. Blatter’in ve Platini’nin aldıkları cezanın gerekçesi, 20 yıldır futbol dünyasında yaşanların çok ufak bir kısmı. Size uzatma dakikaları oynanıyor gibi gelebilir ama daha yeni başlıyoruz.