İrlandalı gazeteci David Walsh 1999 Fransa Bisiklet Turu’nda geçilen Sestriere etabını tarihi bir gün olarak nitelendirir. Kanseri atlatan, Le Tour’a iddialı gelen Lance Armstrong tırmanışla biten günde rakiplerine fark atmış, patlayıcı atağıyla yarışın en güçlüsü olduğunu göstermiştir. Walsh, basın odasında yarışı birlikte seyrettiği gazetecilerin ilk başta bu atağın temizliğine inanmadığını söyler. Herkes, ona göre, yolun henüz başında olan bu adamın kirli olduğunu düşünmüştür. İşler birkaç saatte değişir. Hikâyenin büyüleyici tarafları, halktan ve gazetelerden gelen talepler, ağır basar. Çoğunluk geri dönüş mücadelesine odaklanmayı tercih eder ve onlarca yıllık yalanlar zinciri, tartışmalar, kavgalar başlar.
O Sestriere etabı 13 Temmuz’da koşulmuştur. Bir gün sonra, Fransızların milli bayramı olan 14 Temmuz’da başka bir olay yaşanır. Pelotonda organize doping olduğunu gazetelere yazdığı yazılarda belirten Fransız bisikletçi Christophe Bassons etabın başında atak yapar. Takım arkadaşlarının ve rakiplerinin söyledikleri ve yazdıkları yüzünden kendisine cephe aldığının farkındadır. Bassons’un kaçışı çok uzun sürmez. Lance bir noktada Bassons’un yanına gelir, omzuna dokunur ve Fransız bisikletçinin kariyerini bitiren o ifadeleri kullanır: Bu sporda yerin yok, yalan söylüyorsun, bırak ve git!
Bu iki gün ve sahne, 1999’dan ve hatta çok daha öncesinden bugüne yaşadığımız her şeyin bir özeti gibi. Bisiklet dünyası, birkaç kişi dışında, o dönem kulaklarını ve gözlerini tıkadı. Bassons gibi konuşan birkaç kişinin kariyerleri bitti, hayatları mahvoldu, basında Paul Kimmage ve David Walsh gibi gazeteciler dışında hiç kimse şüphelerini yazmadı. Hikâyenin gerisini biliyorsunuz. Lance Armstrong’un yükselişi ve düşüşü.
O Temmuz ayı hâlâ bizi takip ediyor. Lance’in Bassons’u yarış ve bisiklet dışı bıraktığı o günden tam 16 sene sonra, 2015 Fransa Bisiklet Turu’nun ilk tırmanış etabında Chris Froome ve Team Sky ekibi bütün rakiplerini paramparça etti. Kimileri iki seçeneğin yine önümüzde olduğunu söylüyor: Ya kulaklarını tıkayıp inanmayı seçersin, ya da şüphelerini şimdi bağırırsın.
Bu etaptan bir gece önce yaşananlar ise işleri Team Sky adına kolaylaştırmıyor. Olayları sırayla hatırlatalım: Festina’nın eski koçu Antoine Vayer, Chris Froome’un 2013 Fransa Bisiklet Turu’nu kazanırken damgasını vurduğu Mont Ventoux tırmanışında pedala uyguladığı kuvvet, kalp atışı, nabzı gibi şeyleri içeren bilgileri Twitter hesabından paylaştı. Sonra bir kullanıcı bu bilgileri Froome’un tırmanıştaki performansıyla eşleştirdi ve görüntüler bir anda her yana yayılmaya başladı. Team Sky hemen harekete geçti ve datalarının hacklendiğini, bu bilgilere erişenlere karşı yasal işlem başlatacaklarını duyurdu.
Ele geçirilen bilgilerde ne vardı? Froome’un Ventoux tırmanışındaki eğim değişimlerine rağmen temposunun bundan etkilenmemesi, kalp atışının çok fazla değişmemesi, nabız değerlerinin en sert eğimde bile çok az oynaması, yüksek kadansın uzun süre sabit kalması bu performansı tarihi bir eşiğe oturtuyordu. Kenya asıllı Britanyalı o üç hafta boyunca dokunulmaz durumdaydı. Bütün tırmanışlarda rakiplerini paramparça etmiş, bunu çok da ilginç bir stille yapmıştı. Pedala uyguladığı güç rakiplerinin çok üzerindeydi ve bütün bunları selesinden hiç kalkmadan yapmayı başarıyordu. Çok estetik bir tarzı yoktu, oturduğu yerden çekici vurması ise sadece estetik anlamda eleştirilmiyordu. Bunu fiziksel olarak nasıl yapabildiği merak konusuydu.
Team Sky’ı ve Froome’u daha o günlerde eleştirenler bu performansların inanılmayacak derecede iyi olduğunu, bisiklet tarihinde ‘inanılmaz’ sözcüğünü kullandığımız durumların genelde daha sonra inananları utandıran anlara dönüştüğünü, aynı hataya bir daha düşülmemesi için şimdi, en başında bu adama inanmamak gerektiğini söylüyordu.
Kariyerinin başından beri Froome’un herhangi bir testi pozitif çıkmamıştı, Team Sky iki senedir kendi içerisinde sıfır tolerans politikası uyguluyordu ve ekibin patronu Dave Brailsford başta olmak üzere herkes rahat açıklamalar yapıyordu. Özgüvenleri yüksekti. Lance’in doping kullandığına ilk günden inanan, Amerikalı bisikletçinin yakalanmasında büyük emeği olan David Walsh’u takımla birlikte bir yıl geçirmeye ikna etmişlerdi.
Bisiklet dünyasının en güvenilir kalemlerinden olan Walsh 2013’te çıkan Inside Team Sky kitabında Froome’u ve Team Sky’ı övüyor, onların güvenilirliğini vurguluyordu. Walsh’a göre geçmişte yaptığımız hatalar, Lance’e kayıtsız şartsız güvenimiz, bugün temiz olanları kirli olarak itham etmemize neden olmamalıydı. Geçmişte yapılan hataların bedelini yeni nesiller ödememeliydi. Bunu yaparken takımın doktorlarından otel odalarının içlerine kadar gidiyor, bir senesini birlikte geçirdiği Britanyalı takım konusunda içinin çok rahat olduğunu ifade ediyordu.
Walsh, bütün övgülerine rağmen yine de Team Sky’ın yüzde 100 doğru olduğunu vurgulamıyordu. Takımın kurulduğu dönemde çalıştığı doktor Geert Leinders’in doping geçmişi, Endura’dan transfer edilen Jonathan Tiernan-Locke’un düzensiz biyolojik pasaportu bu tip konularda daha hassas olması gereken, post-Lance yıllarında pelotona hükümdarlık yapan ve sırf bu yüzden sürekli, özellikle temmuz aylarında, 7/24 soruşturulacak Team Sky’ın yapmaması gereken yanlışlardı.
Sonuçta ne oldu? Hiçbir şey değişmedi. Team Sky’a inananlar bu kitaptan sonra da inanmayı sürdürdü, inanmayanlar da bu kitaptan sonra inanmamaya devam etti. Walsh’un saygınlığının sarsıldığını iddia edenler artmıştı. Onlara göre sözkonusu Team Sky olduğunda İrlandalı gazeteci objektif olamıyordu. Lance döneminde sorduğu soruları Britanya merkezli takıma soramıyordu.
Bunlarla birlikte meselenin dönüp dolaştığı yer de hiç değişmiyor: Gördüklerimize nasıl inanabiliriz? 2012 Fransa Bisiklet Turu’nda Bradley Wiggins şampiyon olurken dağlarda bisikletçilerin sergilediği yavaş performans Ross Tucker ve benzeri spor bilimcileri dopingin azalmasıyla açıklamıştı. Doping ve hile sporda hiçbir zaman bitmeyecekti ama en azından 2008’de bisiklete giren biyolojik pasaport ve benzeri başka önlemler bunu azaltmıştı. Bisikletçilerin dağ etaplarındaki çıkış değerlerine bakılıyor ve ortaya dökülen sonuçlar pelotonun 1990’lar sonu, 2000’ler başındaki hâlinden çok daha yavaş olduğunu ortaya koyuyordu. Kimse elbette hâlâ tam olarak emin değildi, bu rakamlar sadece iyiye gidişin işaretiydi.
Bu değerlerle bilimsel olarak ilgilenenler bilhassa fiziksel performansa bakarak bir bisikletçinin doping yapıp yapmadığını anlamanın yollarını arıyorlardı. Antoine Vayer gibiler belirli fiziksel sınırlar belirliyor, buna yaklaşan herkesi dopingci diye ilân ediyordu. Güney Afrikalı Tucker ise daha dengeli bir bakış sergiliyordu. Froome’un kazandığı 2013 ona göre çok istisnai değildi. Evet, Ax-3-Domaines ve Mont Ventoux’da Froome inanılmaz işler yapmıştı fakat bunun açıklanabilir tarafları olduğunu düşünüyordu ve kendince açıklamıştı. Birçoklarına göre Froome ile Lance’in 13 yıl arayla tırmandıkları bir dağdaki performanslarına bakarak Britanyalı kirli ilân edilemezdi. O iki dağ arasında rüzgarın hızı, tırmanışın etapta ve yarış içinde başladığı yer, o güne kadar Le Tour içerisinde geçilen kilometre, buna bağlı olan yorgunluk seviyeleri de hesaba katılmalıydı. Sadece iki değer yan yana koyulmamalıydı.
13 Temmuz 2015’te çıkan video bu yüzden önemli. Team Sky’ın hemen yasal işlemleri başlatması, videoyu sildirmesi ve bu konuda sert açıklamalar yapması şüpheleri sadece arttırmaya yaradı. Froome’un temizliğine inanan birinin bile şu soruyu sorması kaçınılmaz: Madem temizsin, ne bu panik? Elbette datalarının ortalığa saçılmasını istemiyor olabilirler, bu anlaşılabilir. Fakat bugüne kadar şeffaf olduklarını vurgulamışlar, 2013’te Froome’un bilgilerini bir başka spor bilimcisi Fred Grappe ile paylaşmışlardı. O da L’Equipe’e bu performansın anormal olmadığını vurgulamıştı. Yani ne bu panik? İnternette zaten paylaşılmış, binlerce farklı yere gitmiş bilgilerin 2015 yılında herhangi bir yasal işlemle tümüyle silinebileceğine gerçekten inanıyor olabilirler mi?
14 Temmuz 2015’teki yarışın rengi bir anda bu yüzden değişti. Le Tour’un ilk dokuz etabında Chris Froome müthiş bir performans göstermiş, rakiplerinden çok daha iyi hazırlandığını, takımıyla birlikte çok daha formda olduğunu göstermişti. Brailsford yine bütün detaylara önem veren özel bir takım getirmişti. Paris’te giyilecek bir sarı mayo çok uzak ihtimal değildi. İlk dinlenme gününden ve hack tartışmalarından sonra gelen La Pierre St. Martin tırmanışı ise her şeyi daha kötü hâle getirdi. Froome, Nairo Quintana, Alberto Contador, Tejay Van Garderen gibi rakiplerini 40 dakikalık tırmanışta yere sermeyi başardı. Sadece o da değil. Team Sky takım hâlinde muhteşemdi. Richie Porte etabı ikinci bitirmiş, Geraint Thomas ise altıncı olmuştu. Bir günde nakavt.
Etap sonrası Twitter karıştı. 1999’da Sestriere’deki basın odasında olmayan şey artık sosyal medyada oluyor. Froome’un tırmanış değerleri hesaplandı, 40 dakikalık uzun ve zorlu tırmanışta nasıl 6.1 w/kg gibi bir performansı ortaya koyabildiği konuşuldu. Ross Tucker’a göre son yıllarda pelotondaki elit tırmanışçılarda görülen eğilim şuydu: 20 dakikada 6,1 W/kg, 30 dakikada 6 W/kg, 40 dakikada 5.9 W/kg. Mesela aynı tırmanışta Nairo Quintana’nın pedala uyguladığı kuvvet bu eğilime uyuyordu. Lâkin Chris Froome’un yaptıkları inanılmayacak derecede iyiydi. Evet, yine o kelime. İnanılmaz. Tucker’a göre bu performansı yapabilmesi için Froome’un 90’ın üzerinde, hatta 95 civarlarında Vo2Max (maksimum oksijen tüketme kapasitesi) değerlerine sahip olması gerekiyor ki bu ciddi anlamda nadir görülen bir rakam.
Şimdi soru işaretleriyle dolu bir Fransa Bisiklet Turu bizi bekliyor. Yarış bitti mi? Pek sayılmaz. Fakat bundan sonraki iki hafta boyunca Chris Froome’un yenilmesi bir şanssızlığa, mekanik bir probleme ya da kazaya bağlı. Onun dışında bütün rakiplerinden yaklaşık dört dakika önde olduğu bir genel klasman mücadelesini kaybetmesi pek mümkün değil. Britanyalı bisikletçi kalan etaplarda bir yandan avantajını korumaya çalışacak bir yandan da masumiyetini savunmaya çalışacak.
Team Sky 2012’den beri aynı sorularla boğuşuyor ve her seferinde buna şaşırıyor. Yine o sorular gelecek. Froome’un her kazandığı yarış sosyal medyada yepyeni bir savaşa dönecek ve bisiklet dünyası ikiye bölünmeye devam edecek. Siyah ya da beyaz. Arada gri yok. Lance Armstrong sonrası dönemde yaşadığımız ruh hâli bu. Kimlerdensin, hangi tarafta duruyorsun, kime inanıyorsun? Size tanınan süre birkaç saniye ve kısa cümlelerle konuşmak zorundasınız.
Dave Brailsford ve ekibi Britanya bisikletiyle önce pistte sonra yolda büyük işler başardı. Üçüncü Fransa Bisiklet Turu zaferleri de yolda. Fakat kendilerine olan güveni arttırmak istiyorlarsa tartışmayı “Neden biz başkalarının kabahatlerini üstlenmek zorundayız?” noktasından uzaklaştırmak durumundalar. 1990’larda yaratılan çöplüğün sonucunda üzerlerine binen yük pek kimsenin umrunda değil. Mühim olan, internette haklarında yapılan tartışmalara sahte bilim(psuedo-science) damgası vurmadan, tırmanış bilgilerini yayanlara karşı yaygara koparmadan hareket etmek. Ceplerindeki paradan kadrolarındaki isimlere, takım otobüslerinin parklardaki tavrından kullandıkları lüks uçaklara kadar herkesin gözleri üzerlerinde ve bu kadar başarılı bir performanstan sonra sorgulanmaları da çok normal. Belki Grappe’nin dediği gibi biyolojik pasaport gibi şimdi de güç değerleri için bir pasaport düzenlenmeli ve bu değerler yıl boyunca objektif otoriteler tarafından incelenmeli. Froome da etap sonrası gelişiminin doğal, katkı maddesiz olduğunu bağımsız doktorların onayıyla kanıtlayarak iddialara cevap vereceğini açıklamış. Uzun süreli bir başka yolculuk başlıyor.
Bu yazıda ismi yeteri kadar anılmayan bir gazeteciyle bitirelim. Şüpheci kanatta yer alan Paul Kimmage, 2013 Paris-Roubaix’den sonra attığı tweette İrlandalı şair W.B. Yeats’ten şu dizeleri alıntılar: “O body swayed to music, O brightening glance, How can we know the dancer from the dance?” Yeats, eski okulunu ziyaret ettiği 1926’da, bu şiiri (Among School Children) kaleme almıştır. Bir yandan yaşlanmanın hüznü, bir yandan yaşanan hayatın güzelliği dizelerinde bir araya gelir. Ona göre yaşamı oluşturan şey karşıtlıklardır. Bütün o zıtlıklar harmoni içerisinde birleşir. Kimmage bu dizeleri alıntılarken başına şu notu yazar: “Paris-Roubaix’yi izledim. Müthişti. Depresifti.” Dün yarışı izlerken hissettiklerinizi kağıda dökmek istiyorsanız bu iki kelime size de yardımcı olacak. Müthiş, depresif.